Her sabah, gözlerimizi açarken bir ülkeye bakıyoruz; toprağı, suyu, rüzgârı ve umutlarıyla bize ait olan bir ülkeye…
Ve her yeni gün, sessizce içimizden soruyoruz: “Nasıl bir Türkiye hayali kuruyoruz?”
Biz, adaletin sadece mahkeme salonlarında değil, bir çocuğun okul yolunda da, bir çiftçinin toprakla kavgasında da hüküm sürdüğü bir Türkiye hayal ediyoruz.
Emeğin alın teriyle kıymet bulduğu, herkesin hakkını sessizce değil, onurla alabildiği bir Türkiye.
Biz, özgürlüğün sadece kitaplarda değil, sokaklarda, meydanlarda, zihinlerde yankılandığı bir Türkiye kurmak istiyoruz.
Farklı düşünenin düşman değil, zenginlik kabul edildiği; sözün ve eleştirinin cezalandırılmadığı bir ülke.
Hayal ettiğimiz Türkiye’de, eğitim geleceğin temeli; bilim, sanat ve kültür, hayatın merkezinde olacağı, gençlerin gelecek kaygısı yaşamayacağı, yaşlıların yalnız kalmayacağı. .
Kadınların korkmadan, çocukların ezilmeden, insanların doğayı katletmeden yaşayacağı.
İstiyoruz ki; köyler yeniden canlansın, şehirler ruhunu kaybetmesin.
Birlik sadece bir slogan değil, sokaktaki hayatın gerçeği olsun.
Zenginliğimiz, doğamızda, kültürümüzde, çeşitliliğimizde olsun.
Hayalini kurduğumuz Türkiye’de, siyasi kavgalar yerini ortak akla bırakacak.
Yaralar gösterilerek değil, gerçekten sarılarak iyileşecek.
Hayalini kurduğumuz Türkiye, geçmişiyle barışmış, geleceğine aşkla sarılan bir ülke.
Kökleri derinlerde, dalları yıldızlara uzanan bir ülke…
Ve bu hayal, sadece hayal olarak kalmayacağı, Birlikte çalışarak, konuşarak, yorularak ama asla vazgeçmeden onu kurmalıyız.
Çünkü biliyoruz ki:
Gerçek değişim, hayal kuranların inadıyla başlar.
İşte biz böyle bir Türkiye hayal ediyoruz.
Ve inatla, umutla, sevgiyle bu hayalin peşinden yürüyoruz.