T.C Cumhurbaşkanlığı, Antalya Alanya Otoyolu projesinin “yap işlet devret” (YİD) modeli çerçevesinde gerçekleştirilmek üzere şirket ile sözleşme yapmaya Karayolları Genel Müdürlüğünün yetkili kılınmasına karar verdiğini 09.03.2022 tarihli resmi gazetede yayımladı.
Bilindiği gibi, YİD modeli, kamunun görev alanına giren bir yatırım veya hizmetin, yatırım ve işletme döneminde yapılacak masrafları yüklenen ve karşılığında yatırım sonucu ortaya çıkacak tesisi, önceden belirlenen bir süre ve tarife üzerinden işletme hakkına sahip olan bir şirket eliyle gerçekleştirmesi yöntemidir.
Kamunun kaynak yetersizliği nedeniyle gerçekleştirilmesinde güçlükler yaşanan büyük altyapı projelerine alternatif finansman sağlamak amacıyla yürürlüğe konulan (YİD) sisteminden başka çıkar yol olmadığı yaklaşımı, neredeyse devlet politikası halini almış durumda.
Bu yöntemin nasıl belirleneceği ve şirket ile kurulan özel hukuka ilişkin sözleşmeleri, 3996 sayılı sayılı “bazı yatırım ve hizmetlerin yap işlet devret modeli çerçevesinde yapılması hakkında kanun” 4. Maddesine göre yetkili kılınan kamu kuruluşu yürütüyor.
Şu aşamada Antalya Alanya otoyol projesinin hangi şirket ve hangi koşullarda hayata geçirileceği açıklanmadı ama benzer uygulamalara bakarak diyebiliriz ki, YİD modeli kamusal hizmeti ilgilendiren bir alanda, kamusal kaynaklarının piyasaya aktarılmasının, ulusal/küresel sermaye çevrelerine transferinin ve yandaş kollamalarının en etkili ve verimli yollarından biri olduğu gerçeği toplum nezdinde pekişmiş durumda.
İstanbul, Marmara ve Karadeniz sahilleri ile diğer bölgelerde yaşanmakta olan köprü ve otoyol geçiş tartışmalarından sonra Çanakkale Köprüsü için belirlenen geçiş ücretlerinin de insaf sınırlarını aşması (Köprüden geçip dönmek asgari ücretin %10’u kadar) YİD modeli uygulamalarının kamu yararına gerçekleştirilmek uzak olduğunu ortaya koymaktadır.
Yapılan değerlendirmeler ortaya koymaktadır ki YİD modellerinde dış kredi kullanılması, Hazinenin tarafından teminat olarak kapasite/müşteri garantisi verilmesi, maliyetten kurtulalım derken serbest piyasanın işletme maliyeti altında kamu bütçesinin erimesini beraberinde getiriyor.
Zira sözleşmelerde göre geçiş ücretleri döviz kuru üzerinden yapılan hesaplar ile TL olarak uygulanıyor. Bu durum kullanıcıları hem fahiş geçiş ücreti ödemek durumunda bırakıyor hem de eksik kalan geçişler için Hazinenin garanti ödemesi kapsamında kamu bütçesinden karşılamasına neden oluyor. Diğer bir deyişle bu ödemeler Hükümet üyelerinin veya Cumhurbaşkanının kişisel hesaplarından değil, hepimizin hakkı olan kamu bütçesinden ödeniyor. Bu ödeme ne kadar yüksek olursak o kadar daha fakirleşiyor, hayat pahalılığı artıyor ve ihtiyaç duyduğumuz yatırımlardan mahrum kalıyoruz.
Bu haliyle YİD modelinin uygulandığı her konu, ulaşım hakkı, sağlık hakkı, barınma hakkı, ( şehir hastaneleri, iş merkezleri, toplu konutlar) adı altında kamusal hizmet olmaktan çıkarılarak, şirketlerin kazanç kapısı haline getirilmesi sonucu doğurdu.
Kuşkusuz ki kullanım garantileri verilirken yapılan hesaplamalarda ciddi bir öngörüsüzlük/haksızlık/yolsuzluk denilebilecek nedenler söz konusu. Ya da kamusal yatırım adı altında ihtiyaç dışı/ihtiyaç fazlası yatırım yapılmaktadır ki, hem kamu kaynakları sorumsuzca tüketilmekte, hem de alım gücüyle orantısız yararlanma koşulları ile karşı karşıya kalınmaktadır.
Hemen bütün YİD modellerinde yaşanan bu sorun, gerçekte bu modele başvurulurken AKP yönetiminin toplum ihtiyacının karşılanmasından ziyade, başta kendi yakın çevresi olmak üzere ilişkili olduğu bütün piyasa aktörleri için birer zenginleme aracı olarak kullanmak istemesinin bir sonucudur. Hiç kuşku yok ki bu durum neoliberal politikaların bir sonucudur. Bu nedenle kamusal hizmete yönelik yatırım ve işletme maliyetinin, neden olabileceği olumsuz sonuçların, çevresel tahribatların boyutları AKP iktidarı için tali konular haline geldiği görülmektedir.
Antalya Alanya otoyolu projesi kamuoyuna müjde olarak yansıtıldı. Ancak temcit pilavı haline getirilen bu projenin aynı zamanda bir seçim yatırımı olarak tekrar gündeme alındığı anlaşılmaktadır.
ÇED raporunda yapılan açıklamalar ve bilinen yanlarıyla bu projenin, kent sakinlerine, güzergahı boyunca yer alan tarihsel, kültürel, ekolojik değerlere, mevcut yerleşimlere ve kamu bütçesine yönelik esaslı bir “yıkım” ve “kıyım” hamlesi olduğu konusunda şüphe duyulmamalıdır.
Devamı var.