Geçtiğimiz gün Nevzat Çevik hocayla Myra - Andriake kazılarını konuştuk. "Demre'de bir Anadolu Pompei'si yatıyor" dedi Nevzat Hoca. Pompei, Napoli'ye gidenlerin uğramadan geçmediği, yılda 2,5 milyon turistin ziyaret ettiği bir antik kent. Myra'nın Pompei'ye benzerliği, Pompei efsanesiyle ilgili pornografik temayla ilgili değil elbette. Nevzat Hoca'nın benzetmesinden, Myra'nın Pompei kadar büyük ve zengin bir antik kent olduğunu çıkarıyoruz. İkincisi, Myra'nın sadece büyüklük değil; bugüne kalan yapı ve eserlerin sağlamlığı açısından da Pompei'yle karşılaştırılacak bir kent olması. Toprak altındaki bu kentin önemli bir bölümü ortaya çıkarılmış. Mülkiyet sorunlarının çözümünü takiben, kalan bölümler de ülkeye ve ülke kültürüne kazandırılacak. Myra Antik Kenti’ni 2017 yılında toplam 474 bin 239 kişi ziyaret etmiş. Müze ve antik kent ziyaretlerinden 6 milyon 959 bin 644 lira gelir elde edilmiş. "Anadolu Pompeisi" olarak belleklere yerleşecek Myra Antik Kenti, Andriake'de kurulan Likya Uygarlıkları Müzesi ve Noel Baba Kilisesi'yle birlikte Pompei için telaffuz ettiğimiz 2,5 milyon ziyaretçiyi Myra için de telaffuz etmemizi sağlayacaktır. Likya konfederasyonunda 3 oy hakkına sahip 6 şehirden biri olan Myra’nın “En parlak kent” unvanıyla anılması iyi bir tanıtım çalışmasıyla bu hedefe ulaşılmasının zor olmadığına yorulmalı. PERGE ÖRNEĞİ Antalya'nın doğusuna, Pamphylia ve Klikya bölgesine, Likya'ya gösterilen ilgili gösterilmiyor. Akdeniz Üniversitesi'nin arkeoloji ekibi iyi bir ekip. Bu ekip, Likya bölgesini projeleri, kazıları ve yüzey çalışmalarıyla ihya etti. Ancak onlar arasında Pamphylia tarafında çalışan birine rastlamıyoruz. Pamphylia'da yapılan çalışmalar genelde Alanya ve Side Müzeleri ve yerel yönetimlerin çabalarıyla yapılan çalışmalar. Pamphylia'da hâlâ Perge, Aspendos ve Side'nin bıraktığı mirasla idare eder bir konumdayız. Devletin kültüre bakışı, Perge'ye bakışından anlaşılabilir. Antalya Valiliği 2018 yılını Perge yılı ilan ediyor ve bir kampanya başlatıyor. Buna göre her turizmci bir sütun dikecek, karşılık olarak sütuna adını yazacak. Bu kampanya övgüye değer olsa da; devletin UNESCO'nun Dünya Mirası listesine aday bir antik kent için sponsor arayışına gitmesi sevinilecek bir durum değil. Antalya ve civarında Myra ve Perge benzeri 10'un üzerinde büyük antik kent, yüzlerce diyebileceğimiz yerleşim yeri var. Bunlar içinde Dünya Mirası'na aday olanların sayısı çift rakamlı sayıları buluyor. Devletin kültüre bakışı, kültüre ayırdığı pay, onlar adına da sevindirici sayılmaz. GAZİPAŞALI FİLOZOF Nevzat Hoca'ya, "Efes'in Heraklaitos'u, Hierapolis'in Epiktetos'u var. Bunlar arasına koyacağımız bizim bilim insanlarımız, filozoflarımız yok mu?" sorusunu yönelttim. "Tabi ki var" dedi, Pergeli Matematikçi Apollonius'un ismini verdi; "Bir de" dedi, Diogenes" diye filozofumuz var. Eve gidince Antalyalı Diogenes'in kim olduğunu araştırdım. Antalyalı Diogenes, meğer Yapı Kredi Yayınları arasında yayınlanan "Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri" adıyla yayınlanan ünlü eserin sahibi Diogenes Laertios'muş. Diogenes Laertios'un 10 kitaptan oluşan bu eseri, 3. Yüzyıldan bu yana felsefeyle uğraşanların başvurduğu en önemli kaynak olarak değer görmekte. Diogenes Laertios'un soyadı yaşamını sürdürdüğü Laertes'ten geliyor. Laertes, Gazipaşa'nın Gözüküçüklü Köyü'nün yanında bulunan antik kentin adı. Diogenes Laertios ismi Gazipaşa'nın tanıtımı açısından küresel çapta öneme sahip bir isim. Gazipaşalılar, şehrin en işlek yerlerinden birine onun heykelini dikerlerse iyi ederler.