İlk Milli Bayramımızdır. TBMM açılalı bir yıl olmuştu. Anadolu işgal altında, Kurtuluş Savaşı sürmekteydi. 1921’de; TBMM’nin açıldığı tarih olan 23 Nisan, “Ulusal Egemenlik Bayramı” ilan edildi. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduktan sonra da Kurtuluş Savaşı’nda öksüz ve yetim kalan çocuklarımız başta olmak üzere tüm çocuklarımıza armağan etti. 23 Nisan, çocuklarımızın Andımızı ilk defa okuduğu, devlet makamlarına oturma uygulamasının, 1929’da bizzat Atatürk tarafından başlatıldığı bayramımızdır. 23 Nisan ulusal egemenlik ilkesinin çocuklara öğretildiği bayramdır.
Avrupa başta olmak üzere batı dünyası millet egemenliğine dayalı ulus devletleri kurarken kendi feodalizmine karşı savaş vermiştir. Bizde ise durum farklıdır. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek yola çıkan Atatürk ve Türk Milleti hem işbirlikçi feodalizme hem de emperyalizme karşı savaşarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdurlar. Dolayısıyla Türkiye’nin kurtuluş ve kuruluşu öyle söylendiği gibi taklitçi zihniyet falan değildir.
Atatürk; 1922’de TBMM’de konuşmasında “…hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür…” diyor.
Yani devleti yönetirken Amerika’dan, Avrupa’dan, Asya’dan ya da herhangi bir ülkeden emir almanın telafisi olmayacak kötü sonuçlar doğurduğunu anlatıyor. Üstüne üslük egemenlik milletten alınarak TBMM etkisiz yetkisiz hale getirilip rejim değiştirilirse tehlike daha da büyüktür.
Yüz yıldır üç aşağı beş yukarı ülkemizde ve bölgemizde sorunlar ve kaynakları aynıdır. Sadece zaman ilerlemiş, teknoloji gelişmiştir. Çağ değişmemiş, emperyalist çağ devam etmektedir. İşte bu nedenledir ki emperyalist çağın önderlerinin tespitleri ve doğruları hala geçerlidir. Yani büyük önder Atatürk’ün iç ve dış politika ilkeleri hala geçerlidir. ABD emperyalizminin ve işbirlikçi iktidarlarının kölesi olmuş medyanın çağ değişti, zaman değişti yalanına kanmamak gerekir.
Atatürk; Anadolu’daki herkesi yurttaşlık temelinde millet olma bilincini ile birleştirerek, emperyalizmi yenmiştir. Emperyalizm ülkemizde ve bölgemizde 1954’e kadar gerilemiş ve bölgemizdeki milletler nefes almıştır. 1954’ten sonra da emperyalizm ülkemizde ve bölgemizde ilerlemiştir.
Bugün Atatürk yaşasaydı; komşularımızın parçalanmasına izin verir miydi ya da parçalayan uluslararası projelerde görev alır mıydı? Dün İtalya’nın işgaline karşı gönüllü olarak gidip savunduğu Libya’yı bugün ABD üçe bölerken kimin yanında yer alırdı? Lozan’da Kıbrıs’ta ve adalardan taviz vermeyen Atatürk bugün yaşasa adaların işgaline ve Kıbrıs’ın elden çıkmasına karşı ne yapardı? Dün Emperyalizmin Çanakkale’yi geçmesine izin vermeyen Atatürk, bugün Montrö Anlaşması’nı tartışmaya açar mıydı? Pandemi bahanesi ile başta Türkiye olmak üzere ulus devletlerin “büyük sıfırlama” adı altında ekonomik anlamda yok edilmesine sesi çıkmaz mıydı?
Elbette Türkiye’nin hiçbir anlamda egemenliğini tartışmaya açmadığı gibi komşularını da emperyalizme karşı kollardı. Ne rejimi değiştirirdi ne de egemenliği milletten alır tek kişiye verirdi. Yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Rejimin değiştirilerek parlamenter sisteme geri dönüldüğü, TBMM’de tekrar milletin egemen olduğu günleri getirmesi dileği ile Bayramımız kutlu olsun…