CHP’deki kurultay tartışmaları, belli başlı il ve ilçe örgütlerinin ve belediye başkanlarının tarafını açıktan ilan etmesiyle hız kazandı. Bu sürecin nereye gideceği, bir değişime kapı açıp açmayacağı önümüzdeki günlerde kesinlik kazanacak.
24 Haziran seçimlerinde parti bazında alınan düşük oy, Muharrem İnce’nin yüzde 30 barajını aşması liderlik tartışmalarını tekrar alevlendirdi. İnce, daha önceki süreçte aday olmayacağını defalarca vurgulamasına rağmen, Kemal Kılıçdaroğlu ile yediği yemeğin ardından, Genel Başkan’a önerdiği teklifi kamuoyuyla paylaşarak bir liderlik yarışına soyunacağının mesajını verdi. İnce’nin bu salvosuna karşılık, CHP Genel Merkezi adına konuşan Parti Sözcüsü Bülent Tezcan gündemlerinde olağanüstü kurultay olmadığını açıklayarak, yerel seçimleri odaklandıklarını vurguladı.
Taraflar ne derse desin, ne şekilde tavır alırsa alsın, CHP’de köklü bir değişim olmak zorunda. 9 seçimdir yenilen, artık halka bir umut vadetmeyen, taban desteğini de büyük ölçüde yitiren Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin, yaşam tarzı kaygısı ve ideolojik gerekçelerle AKP’ye cepheden karşı kitleyi konsolide etmekten başka bir misyonu kalmamış durumda. Bu kitlenin arkasına sığınarak iktidar olunamayacağı, AKP’nin devrilemeyeceği artık su götürmez bir gerçektir.
Bir değişim şart ama nasıl bir değişim?
Cumhuriyetin temel kazanımları ve laikliğin savunulması konusunda hiçbir şekilde taviz vermeyecek, sağdan oy gelme kaygısıyla kendi dünya görüşü ile çelişmeyecek, günü kurtarma odaklı veya küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda değil, gerçekten halkçı ve emek eksenli bir ekonomi modelini savunacak, geleneksel AB ve ABD eksenli dış politikayı ‘bağımsızlıkçı’ bir noktaya çekecek, sömürülenlerin sesi olacak bir CHP, bu kısır döngüden ve AKP iktidarından bizleri kurtarabilir.
Peki CHP’de şu an karşı karşıya gelen taraflar arasında sizce ideolojik ve politik yönden bir fark var mı?
Bence İnce ve Kılıçdaroğlu arasında ideolojik açıdan hiçbir fark yok.
Aralarındaki en belirgin fark, yöntem farkı.
İnce’nin hatipliği, kitlelerle ve örgüt tabanıyla kurduğu ilişki, Kılıçdaroğlu’na göre çok daha üstün. Bunun dışında İnce’nin Kılıçdaroğlu’ndan üstün olduğu veya fark yarattığı bir özelliği yok. Politik açıdan benzer bir yaklaşım içindeler. Ancak, İnce değişimi simgeleyen bir isim olarak ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde gösterdiği performansla, parti içinde statükoyu temsil eden Kılıçdaroğlu’nun önüne geçti.
Adaylık sürecinde ve seçim sonrasında, İnce’nin aday olmayacağını vurgulaması, kendisini Cumhurbaşkanı adayı göstermiş birisinin karşısına çıkmayacağını beyan etmesi, tüm bunların üzerine bir anda söylem değişikliğine gitmesi ve seçim gününe yönelik soru işaretlerini giderememesi, İnce’nin hanesine eksi puan olarak yazıldı. İnce, kendisine yönelik entelektüel desteği de önemli ölçüde yitirdi. Tüm bunların aksine eğer İnce, daha aklıselim hareket etse, liderlik sürecini daha uzun vadeye yaysaydı, kendi istemese bile örgüt onu CHP’nin başına taşıyacaktı.
Ekonomik gidişatın her geçen gün kötüye gittiği, her gün yeni bir zam haberiyle karşılaştığımız, rejim değişikliğinin yaşandığı şu günlerde, halkın yakıcı sorunlarını tartışmak yerine, CHP parti içi tartışmalara gömüldü. Bu tartışmalardan nasıl bir sonuç çıkar, zamanla göreceğiz, ancak şu bir gerçek ki; değişim diyenlerin bir programı ve stratejisi yok, koltuğa saplanıp kalanların da bir vizyonu ve iktidar perspektifi yok. Tarafların arkasına kümelenen gözden düşenlerle, Genel Merkez’in gözdeleri arasında yaşanan bir koltuk kavgasından esaslı bir değişim beklemek oldukça zor.
İBRAHİM UTKU NAR