Büyükşehir Belediyesi yönetimi, Balbey Kentsel Yenileme Projesi ile ilgili olarak toplantı yaptı.

Balbey sakinlerinin yoğun ilgi gösterdiği bu toplantının açılışında; özellikle 1992 yılında mahallenin sit alanı olarak ilan edilmesinden önce gerçekleşen parselasyon çalışmaları sırasında, tescilli yapıların bir kısmının yolda kaldığını, o dönemden kalan hisse dağılımları ve mülkiyet hakkına ilişkin sorunlar yaşandığını, bu sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yaptıklarını; ayrıca kent dinamikleri ve hak sahipleriyle birlikte bu alanda kentsel yenileme sürecini en iyi şekilde tamamlama arzusunda oldukları ifade ederek, Türel yönetiminin hazırladığı taslak projeler ve planlar hakkında bilgi verildi.

Gelinen aşamada merak edilen 2 soru vardı. Balbey yenileme projesi, bütünü ele alınarak ve tescilli yapılardan başlayarak ve hukuki sorunları çözülerek yeniden mi projelendirilecek, yoksa önceki yönetiminin bıraktığı yerden mi devam edilecek ?

Önceki yönetiminin bıraktığı yer; Sobacılar Çarşısı, Ali Çetinkaya Caddesine bakan bölümde, bir kısım hak sahibi ile mutabık kalınan, sözleşmesi imzalanan, projesi çizilen, süreç olarak tamamlanmamış da olsa, Büyükşehir Belediyesi’ne hukuki yükümlülükler getiren 1. Etap proje alanı ile taslak halinde bırakılan geri kalan yenileme alanıdır.

Diğer bir ifade ile bu toplantıda düğüm noktası olarak 1.Etap Proje alanına devam edilip edilmeyeceği sorusuna cevap arandı. 1. Etap proje alanında hak sahibi olanlardan, lehe ve aleyhe görüş bildirenler oldu. Lehe görüş bildirenler ağırlıklı olarak, yerel yönetime güvendik, sözleşme imzaladık, bize söz verildiği gibi hiç olmazsa bu alanı tamamlayın, bu dertten kurtulalım derken, aleyhe görüş bildirenler, hak etmediğimiz bir uygulama ile karşılaştık, planın iptali için dava açtık dediler.

Taşınmazlarının akıbeti belirsiz olan hak sahipleri ise tahmin edilebileceği gibi bütün bu gelişmelerden hoşnut olmadıklarını dile getirirken çeşitli önerilerde bulundular.

Böcek Yönetiminin gelişmeleri ortaya koyup, bundan sonra nasıl hareket edelim sorusunu hak sahipleri ile birlikte değerlendirmek üzere düzenlediği bu toplantı önemli bir adım.

Türel Yönetiminin son derece göstermelik bir şekilde gerçekleştirdiği bu uygulama, 5366 sayılı “Yıpranan tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun” 2.madde son fıkra ve ilgili “Yönetmelik” 7. Madde hükümleri gereği idareden yerine getirmesi yükümlülükler arasında yer alıyor.

Bilindiği gibi bu proje, 5366 sayılı yasa nedeniyle, yani yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların korunması, yaşatılması ve kullanılması amacıyla hayata geçirilmesi gerekiyor. Yani 47 tescilli yapının konumunu, sorunlarını, çözümlerini merkezine alan bir yaklaşımı zorunlu kılıyor. Türel Yönetiminin işin kolaycılığını tercih ederek, tek taraflı ve göç yolda düzelir uygulamaları yanında, yaklaşan yerel seçimler nedeniyle de aceleye getirmek istediği bu proje büyük ölçüde uyuşmazlık ve çözümsüzlük üretti.

Beklentisi karşılanan birkaç mülk sahibi dışında gelinen noktadan memnun olan hak sahibi yok denecek kadar az görünüyor. Yasa ile belirlenen aşamalarda uzlaşma olmaması durumunda Belediyeye tanınan taşınmazın kamulaştırılabileceği tehdidi altında bırakılmaları hak sahiplerinin tedirginliklerini daha da artırıyor. Kuşkusuz mahalle ile bağı kalmayan veya küçük hisselere sahip olanlar bir an önce ne olacaksa olsun dışında pek bir kaygı taşımamaktalar. Ama halen burada yaşayanlar ve yaşamak isteyenler için ata yadigarı bu yerlerin değeri ve anlamı paha biçilmez bir değerde. O nedenle önceki yönetim döneminde yaşanan pratiklerden edinilen deneyimler burasını yaşam alanı olarak görenler için hayati öneme sahip.

Aslında bu hayati önem kentte yaşayan herkes için geçerli. Kentin tam orta yerinde Kaleiçi benzeri özgün bir alana sahip olmak, 500 yıllık bir tarihin değerlerini öne çıkaran daha geniş bir kent merkezinin havasını solumak, bu kentin insanlarına, tarihsel ve kültürel değerlerine daha fazla değer kazandıracaktır.

O nedenle tartışma konusu olan 1. Etap proje alanı ile ilgili dayanak yasaya başvurmak, ayak bağı olarak görülen bu konunun çözümünde yardımcı olacaktır.

Yönetmelik 4. Maddesinde yer alan tanımlarda Etap alanı ile kasıt edilenin “ yenileme alanı içinde belirlenecek alt alanları” Etap proje ve Programı ile kasıt edilenin ise “yenileme alanı içindeki etap alanlarında yapılacak projelendirme ve uygulamaların öncelik sırlaması ve zamanlamasının belirlendiği programı” olduğu yazılıdır. Yönetmelik 15. Maddeye göre ise “Etap projede yer alan özel mülkiyete konu taşınmazların uygulamaya katılma şekli taşınmaz malikleri ve idare arasında belirlenir.” denilmektedir.

Mevcut durumda, Türel Yönetiminin yasal düzenlemelerin amacına uygun hareket etmeden, daha çok tek taraflı ve piyasacı bir yaklaşımla ilerlemek istediği anlaşılmış olmalıdır. Zira, yasa ve yönetmelik yenileme alanından bahsetmektedir. İşlemler, düzenlemeler ve uygulamalar itibariyle ilan edilen yenileme alanı kendi bütünlüğü içinde ele alınmadan, tescilli yapıları, geleneksel yapıları, dönemsel yapıları ve geçiş alanları, kentle olan bağları ile birlikte, hukuksal sorunları çözülmeden, buna göre planlanıp onaylanmadan; yani yenileme alanının tamamında bir “alan yönetimi” oluşturulmadan, neyin “altlığı” olduğu belirsiz bir şekilde ortaya konulan 1. Etap proje alanının hukuki ve fiili olarak boşlukta olduğu son derece açıktır.

Kaldı ki yasada belirtildiği şekilde uygulamanın etap etap yapılabileceği hükmü ancak ve ancak bu alt alanların bağlı oldukları üst alan; yani yenileme alanının tamamının ondan önce sonuçlandırılmış olması gerektiğini ifade ettiği tartışmadan uzak bir konudur.

O nedenle yasal dayanağı olmayan 1.Etap proje alanının diğer alanlarla birlikte ele alınması en akla yatkın yöntem olacaktır. 4 adet tescilli yapı, 3 adet geleneksel yapı, 2 adet dönemsel yapının 47 adet tescilli yapıya tercih edilmesi bu mahallede yaşanmakta olan kaotik sürecin sona ermesine katkısı olmayacaktır. Ancak plan bütünlüğü ve mutabakatlar sağlandıktan sonra yine 1.Etap proje alanından imalatlara başlanması hem bütün hak sahiplerine, hem de kentsel yaşama sağlayacağı katkı dışında kimseye bir zararı olmayacaktır.