Yöneticilik, günümüzün en zor mesleklerinden birisi.
İyi bir yönetici; temsil ettiği kurumu zirveye de çıkarabilir, yerin dibine de sokabilir.
O nedenle herkesten yönetici olmuyor. Önemli kurumların başına geçecek insanların sahip olması gereken donanımlar, bu nedenle kolay kazanılmıyor.
Alın teri ile bir makama gelen insanlar, o makamda uzun süre başarıyla kalabilirken, liyakat sahibi olmadan, uzaktan kumanda ile, adeta ışınlanarak makam sahibi olanlar önce kurumları, sonra da kendilerini tüketiyor.
Yöneticilik üzerine yazılmış yüzlerce kitap ve makale var. Bir yöneticide sahip olması gereken özellikler, hemen hemen her yerde aynı. Özetleyecek olursak, iyi bir yöneticide, “Eleştirel düşünce yapısına sahip olmak, çalışanları dinlemek, zamanı doğru yönetmek, ekibinin motivasyonunu artıran-geliştiren yapıya sahip olmak, önceden planlanan hedeflere sahip olmak ve çalışanlara rehberlik edebilecek bilgi ve donanıma sahip olmak” özellikleri bulunmalı.
Antalyaspor, “Lale devri” olarak bilinen 2 sezonun ardından yoğurdu üfleyerek yiyor.
Göreve gelen her başkanın alkışlanıp “Büyük başkan” ilan edildiği bir kurumda, başka bir sonuç da beklenemezdi.
Bu nedenle her 15 yılda bir, periyodik olarak batırılıyor, sonra kahramanlar tarafından kurtarılıyor.
Farkında olmuyoruz belki ama senaryo değişmiyor, sadece başrol oyuncuları değişiyor.
İşin en acı tarafı da, kulübü batırıp bırakanları aynı camia içinden mutlaka destekleyen birileri çıkıyor.
Antalyaspor’un mevcut borç dağını oluşturan başkanları görevdeyken eleştiren olduğunu hatırlamıyorum. Aynı şekilde başkanlığı bıraktıktan sonra eleştirilmeyen başkan da hafızamda pek yer etmemiş.
Antalyaspor camiası içinde hiç kimse, göreve gelen başkanı sorgulama ihtiyacı duymuyor. Biraz ağır olacak ama göreve gelen başkan için alkış yarışında en ön sırada olma kavgası yaşıyoruz.
Yöneticilik vasıflarına sahip mi, kulübü yönetebilecek tecrübesi var mı, spor ekonomisinden anlıyor mu, kriz anında çözüm üretebilecek mi, kulübü yöneteceği insanları seçerken dolgun maaş vereceği yakınlarını mı, yoksa ehil insanları mı seçecek?
Tüm bunlar gündeme dahi gelmemiş, şimdi çıkmış günah çıkartıyoruz.
Antalyaspor camiasından kaç kişi, 5 yıl sonrası için kulüpten kurumsal anlamda bir beklenti içinde?
Veya 10 yıl önceyi sorgulayıp ders çıkaran bir kitleye sahip miyiz?
Yaşananların özü şu: Camia olarak layık olduğumuz gibi yönetildik, öyle de yönetiliyoruz.
Şimdi Antalyaspor’u çok zor bir süreç bekliyor.
2018-2019 sezonunda ligdeki kaderimizi futbolcu kadrosu veya oyun taktiği değil, saha dışı olaylar belirleyecek… Ekonomi gibi. Sezon bittiğinde ligde kalırsak sevineceğiz, aksi halde yine sorumlu arayacağız.
Ancak yine akıllanmayacağız. Gelecek sezon yönetim değişikliği olursa, kulübün başına kim gelirse gelsin alkışlayacağız, gittikten sonra günah keçisi ilan edeceğiz.
Çünkü yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatı.Aslında camia olarak layık olduğumuz gibi yönetiliyoruz. Belki de yönetilemiyoruz.
Hadi hayırlı sezonlar…