Neden öldüğümü anlamayacaklar, çünkü güneşler doğar çarşıların üzerine.” Şair, yazar, çevirmen, oyuncu Ülkü Tamer’in ölümü; onun şiirlerini, öykülerini, şiirlerinden bestelenen birbirinden güzel türküleri bilenleri, çevirilerini okuyanları üzüntüye boğdu. 81 yıl, az değil; ama yine de onunki de bir "erken ölüm". Cemal Süreya "Kırlangıç ömrü"nü, Ülkü Tamer "kelebek ömrü"nü kafaya takıp, "erken ölüm"lerle aramızdan ayrıldı. Ülkü Tamer'in toplu şiirlerinin son sayfasındaki şiir bu tür bir ölümün habercisi olsa gerekir: “Kaç kelebek ömrü kadar ömür yaşadın/Yetmez mi…” 'TÜRKÜ YAZARI' DEĞİL ŞAİR Ülkü Tamer'in şiirlerini bilmeyenler onu Zülfü Livaneli ve Grup Yorum'un bestelediği şiirleriyle, "türkü sözleri"yle tanır. Bunu Ülkü Tamer şiirinin "zayıflığı"na yoranlar vardır. Oysa Ülkü Tamer, sadece kolay anlaşılır "türkü sözleri"nde değil, "kapalı şiir"lerinde de halk edebiyatından beslenen, şiire halk edebiyatının lezzetini katan bir şair. Ülkü Tamer şiiri, güzelliğini belki de bundan edinir. Bizde, "gelenek" denince akla divan şiiri, divan şairi gelir. Türkçe şiirin beslendiği asıl kaynağın, dil zenginliğinin kaynağının halk şiiri olduğu; Yunus'un, Kaygusuz'un şiirlerinin Fuzuli'nin, Baki'nin, Nedim'in şiiri kadar güçlü olduğu unutulur. Bu algıda biraz da Cemal Süreya'nın çoğu kez yanlış anlaşılan "Folklor şiire düşman" deyişinin etkisi vardır. Ülkü tamer, özgünlüğü elden bırakmadan o geleneği işlemesini bildi. Ülkü Tamer'in bir bölüm şiirinin kolay anlaşılırlığı da o şiirin zayıflığına yorulamaz. "Yalın şiirin zorluğunu edebiyatla uğraşan herkes bilir. Hele bir eleştirmen ve edebiyat tarihçisi çok daha iyi bilir. Yalını yazmak yalın olmayan yolundan oraya varmaktır" diyen Doğan Hızlan, Ülkü Tamer şiirinin bu yanına çok güzel dikkat çekmiş. İKİNCİ YENİ'YLE DE ANILIR Ülkü Tamer, "İkinci Yeni"nin son temsilcilerinden olarak da ele alınır, değer görür. İkinci Yeni, Sosyalist edebiyatın, Toplumsal Gerçekçilik'in antitezi olarak görülür, gündeme getirilir. Ülkü Tamer, İkinci Yeni ile Toplumcu Gerçekçilik'i, toplumcu kaygılarla imge kaygısını uzlaştırarak, bu algıyı da devre dışı bırakır. Memet Fuat “İkinci Yeni’nin, çağdaş İngiliz şiirini yakından izleyen, çeviriler yapan, Batı etkilerine açık bir şairiydi. Özellikle 1960’ların ikinci yarısında yazdıklarıyla kapalı şiir anlayışının kusursuz örneklerini verdi. Toplumsal sorunlara yönelirken de şiirin düzeyini düşürmedi” der, onun için. Batı etkisiyle ele alındığında Türkçe şiir büyük ölçüde "Fransız"dır. Ülkü Tamer şiiri, Amerikan şiiriyle akraba olması açısından Türkçe şiire farklı şeyler getirmiş, farklı arayışların öncüsü olmuştur. BAŞKA AŞKLARI DA VARDI Tiyatro ve sinema da onun uğraş alanındaydı. Oyunlar çevirdi, roller alıp sahneye çıktı. Çeviri, onun bir başka uğraş alanıydı. Yetmişin üstünde kitap çevirdi, şiir antolojileri hazırladı. Ezra Pound'u, Faulkner'i, Çehov'u, Lorca'yı, Oscar Wilde'i onun akıcı Türkesi'yle okumak hiç bir şeyle değişilemez. Gaziantep doğumlu Ülkü Tamer, Antep'e, "Ayntab"a da aşkla bağlıdır. "Allaben Öyküleri" Ayntab, kahramanları Ayntablı'dır. Ülkü Tamer şiiri direncin, direnmenin şiiri olduğu kadar, yenilginin, yenilgiye uğrayanların da şiiridir. “Yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten? / Seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim” diyen bir şiir. Onunla tanışmamış, sohbet edememiş olmanın burukluğunu hep taşımışımdır. Güle güle diyorum büyük şairimize.