"Gidişat iyi değil. Sürekli kan kaybediyoruz. İnatlaşırsanız korkarım barajın altına ineriz, elimizdeki birçok belediyeyi de kaybederiz. Siz görmeyebilirsiniz ama vaziyet bu. Çünkü biz halkın arasındayız. Bu saatten sonra kurultayı toplamamak bu partiye yapılabilecek en büyük kötülük olur. Yapmayın, kıymayın bu partiye. Bu işin şakası yok. İnatla siyaset yapılmaz. 95 yıllık partimiz çok badireler atlattı. Son 45 yılını birebir yaşamış biriyim. Kapattılar, açtık. Baraj altında kaldık, toparlanıp en kısa sürede partimizi yukarılara taşıdık. Dışarıdan yapılan bütün saldırılara cansiperane direniriz, ancak içimizden hançerlenmek onarılması güç yaralar açar. Bu inat partiyi bu noktaya doğru götürüyor. Bu partinin öyle sadık üyeleri var ki, mesela her köyde bir CHP'li bulursunuz. Hiçbir şey beklemez, kim aday diye bakmaz, sadece Atatürk'ün partisi diye Altı Ok'a mührü basar. Böylesine sadık üyelerimizin olduğu partimizi bu kadar kötü yönetmeye hakkınız yok. Olmuyorsa, olmuyor! Lütfen gereğini yapın. Eğer inatlaşıp bu partiyi kayyum, mayyum atanma noktasına getirirseniz; işte o zaman bu partinin ölümüne savunucuları da vardır. Bunu da unutmayın!" Bu satırlar 1970'li yılların efsane CHP Gençil Kolları Başkanı, bir parti emekçisi olarak 50 yıldan fazla bir süredir partisine hizmet veren Recep Durmasür'e, namı diğer Gerilla recep'e ait. Durmasür'ün uyarıları, parti tabanında egemen havayı bire bir yansıttığı için buraya aldım.
'SORARLAR BİRGÜN SORARLAR'
Milletvekili adaylarının açıklanmasının ardından son gün 5. sıradaki Semih Esen'in yerine Cavit Arı geçirilince CHP İl ve ilçe yöneticilerinin de olduğu bir kesim sosyal medyada "Sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün sorarlar" kampanyası başlatmıştı. CHP tabanında kurultay umudu boşa çıkanlar arasında bir kesim de var ki; onlar da aynı sloganı tekrar edip durmakta: "Sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün sorarlar." Türkiye'de CHP'nin oy alabileceği toplam seçmenin yüzde 20'si civarında kararsız, yüzde 15'i civarında oy kullanmaya gerek görmeyen seçmen var. Onların düşüncesi de "Bu CHP'den bir cacık olmaz" şeklinde.
TEK ADAM PARTİSİYLE FARKINIZ
CHP yüzde 22'lere gerileyen oy oranını, 569 delegesinin talebini ciddiye alıp kurultay toplamak yerine, 24 Haziran seçimlerinde zafer kazanmış havalarıyla mevcut durumun devamında karar kılan bir parti için farklı duygular beslenmesini beklemek saflık olurdu. 144 milletvekilinizin 129'u, belediye başkanlarınızın tamamına yakını kariyerimizden, koltuğumuzdan, geleceğimizden olmayalım deyip, parti merkezinin emrinden çıkamıyorsa, 31 delegenize vaat ya da baskıyla imzasını geri çektirebiliyorsanız, "tek adam partisi" olmanızla olmamanız arasında bir fark yok demektir.
RÜYAYA DEVAM
İsveç Sosyal Demokrat Partisi'nin lideri olan bir kadını hatırlıyorum. Bir parti gezisi sırasında bir dükkânın vitrininde gördüğü ayakkabıyı çok beğenir. Kendi kartındaki para yeterli olmadığı için partiye ait kartı kullanıp ayakkabıyı alır. Partiye ait parayı dönüşte yerine koyar. Ama bu arada konu basına yansır. Willy Brandt'ın ardından Avrupa Sosyal Demokrat Partileri liderliği için adı geçen bu kadın, sadece bu nedenle, parti başkanlığından istifa etti; bir daha yönetime aday olmadı. İsveç Sosyal Demokrat Partisi böyle liderler tarafından yönetildiği için ülkesinin en güçlü partisi, İsveç son yüzyılın büyük bölümünde böyle bir parti tarafından yönetildiği için dünyanın en demokratik ülkelerinden biri. CHP, Avrupa'nın, özellikle de Kuzey Ülkeleri sosyal demokrat partilerine egemen olan demokratik geleneklere gözlerini yumduğu sürece, her seçim döneminde "Sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün sorarlar" kuralı işler; CHP'liler iktidar denilen şeyi rüyalarında görmeye devam ederler.