Üzülecek bir durum söz konusu değil, sonuç normal: 0-2.

Geçen haftaki yazımın son cümlesi her zaman şapkadan tavşan çıkmaz idi. Nitekim çıkmadı. Haftalar, hatta aylardan beri transfer, transfer diye göğsümü yırttım, üstümü başımı paraladım, yazdım, taraftar adına konuştum, Bülent Korkmaz istiyor dedim.

Olmadığı gibi mevcut iki santrfor da gitti. Mevlüt ve Doukara. Golü kim atacak? Ayakta duramayan Atıf mı? O daolmadı, 2 gün önce gelen Gelson Dala’dan ümit bekledik, ikinci yarının sonlarına doğru.

O zaman ne oldu bizim sezonu açtığımız günden beri, yaptığımız bütün kamplar boşa gitti. Demek ki bize kamptan daha önce çok iyi bir transfer planlaması yapmamız lazımmış. Efendim neyin ne olacağı belli olmuyor transferler sürprizlere gebe. Doğru bu görüşe katılıyorum, ama en azından golcülerin mutlaka belli olması ortaya çıktı.

Denizli maçında en sıkıntılı mevki neresiydi diye sorsam, cevap şüphesiz gol atacak adam olmadığı olacak. O yüzden yapılacak tek şey var ve o da bu maçı unutmak ve son üç günde gelen, üç transferi bir an önce adapte edip ilk on bire koymak. Çünkü defansta sorun yok, sorun gollük pasları verecek ve atacak oyuncuları takıma takviye etmekte. Öyle
umuyorum ki bu son gelen üç transfer bu boşluğu fazlasıyla dolduracaktır. Zaten milli maç arası var. Bu durum da tam lehimize olacaktır.

Sonuç olarak üzülme, yakınma değil, çalışma ve adapte olma zamanı şimdi. Takımımızı iyi günler bekliyor. Oynanan futboldan herkes memnun olacak. İkinci haftadan moral bozmanın anlamı yok.

Hoşça kalın.