Olimpos Kazı Ekibi'nde görev yaparken bıçaklanarak öldürülen Sanat Tarihçisi Sinan Sertel'in Antalya Müzesi önündeki uğurlama törenine ben de katıldım. Sinan'ın hocaları, çalışma arkadaşları, okul arkadaşları ağlarken gözyaşımızı biz gazeteciler de tutamadık. Sinan'ın ölümü için Yelda Uçkan hocamız, "Sinan'a saplanan bıçak aslında cehaletin bilime sapladığı bıçaktır. Üretmeyen birinin üreten birine karşı işlediği bir cinayettir" saptamasını yaptı. Bir cinayet, iki cümleyle bundan daha güzel anlatılamaz. Törene katılanlar arasında yöre sakinlerinden vatandaşlar da vardı. Konuştuğum birkaç kişinin anlatımlarından çıkardığım şu: Burada uyuşturucu kullanıp, ahkâm kesen kişiler var. Bunlar bazen ekip de oluşturmakta. Bunlar arasında saç sakal uzatıp imaj yapan, cinsel özgürlük savunucusu, çevreci, vs. geçinen, üç kitap satın alıp okuma zahmetine girmeden bilgelik katına ulaşmış meyhane filozofları var. Sinan'ı öldüren, magandanın çokbilmişi de diyebileceğimiz bunlardan biri.
SAHİLLERİN KADERİ
Kazı Başkanvekili Arkeolog Orhan Atvur, cinayetin Olimpos'ta son on yılda işlenen üçüncü cinayet olduğunu hatırlattı. Ölen üç kişi gibi öldüren üç kişi de birbirinin benzeri tipler. 2009 yılında Olympos ören yerine girerek satış yapmak isteyen bir seyyar satıcı, kendisine engel olmak isteyen ören yeri görevlisi Mehmet Akkaya'yı bıçaklayarak öldürmüş. Bir başka seyyar satıcı kendisini engellemek isteyen mekan sahibini geçtiğimiz yıl öldürmüş. Güvenlik sorunu aslında sadece bu bölgeyle ilgili bir sorun değil. Antalya'nın 640 kilometreyi bulan sahil bandının çoğu yerinde benzer sorunlar yaşanmakta, çoğu yerde aynı vukuatlar vuku bulmakta. Birçok sahil bölümü bir çapul grubu tarafından belli bir amaç için işgal edilmiş, işgal konusu ekonomik faaliyet bu grup tarafından diğerlerine yasaklanmış. Bir yerde deveciler mi var, başka deve sahipleri oraya girerse, silahlar değilse bıçaklar konuşur. Bir başka yeri simit - poğaça satıcısı bir çete mi parsellemiş; başkasının orada simit - poğaça satmaya kalkması silahların - bıçakların çekilme nedeni. Toplama tur yapan acenteler var. Bileği güçlü olan bunlardan biri sahilin bir yerine 50'şer metre arayla masa koyup "Ey ahali, burası benim bölgem" dediyse, oraya sıkıysa bir başkası girmeye kalksın.
ACI, ÇOK ACI
Olimpos, antik kent olma özelliğiyle olduğu kadar uyuşturucu satıcıları ve kullanıcılarıyla da ünlü bir beldemiz. Bazı vatandaşların kurduğu ağaç evleri filan gösterip Olimpos'un doğa dostu bir belde olduğunu; doğaseverlerin, ekolojik toplum yanlılarının uğrak yeri olduğunu söyleyenlere inanıp burayı birkaç kez benim de tavaf etmişliğim; hepsinde pişman olmuşluğum var. Ören yeri, çalılar arasındaki dereler ve sahiliyle Olimpos ne kadar güzelse, içini dolduran sözünü ettiğimiz kişiler, gruplar; tozun toprağın bir birine karıştığı seyyar işletmeler nedeniyle bir o kadar çirkin. Efsanelere, hikâyelere konu olmuş tarihiyle Antik Çağın önemli antik kentleri arasında yer alan ören yeri bakımsızlık, denetimsizlik nedeniyle bu çirkinliğe çirkinlik katmakta. Olimpos'un bu çirkinlikten kurtulması, kurtarılması gerek. Ören yerinin bulunduğu yerde ne kadar ağaç var bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa ören yerinin sağı solu ağırlığını defnelerin, pırnalların oluşturduğu makilerle dolu. Burada kıyım yapılacak düzeyde bir ağaç bolluğu filan söz konusu değil; ama yine de bir antik kenti ortaya çıkarmak için kazı yapıyorsanız ağaç da keseceksiniz, çalı da ayıklayacaksınız. Sinan Sertel'in sosyal medya hesabına baktığınızda, onun sadece bir sanat tarihçisi, ören yeri kazıcısı olmadığını, bilinçli bir çevreci, bir ekolojist olduğunu da görüyorsunuz. Böyle birinin "ağaç kesimini savunmak" gibi bir nedenden dolayı öldürülmüş olması gerçekten çok acı. Sinan'ın annesi kalp hastasıymış. Oğlunun öldüğü, naaşı eve vardığında ona söylenecekmiş. Bu daha da acı.