Bu yıl pandemi koşullarında ikinci kez gerçekleştirilecek olan Lise ve Üniversite Giriş Sınavlarına sayılı günler kaldı.
8. sınıf öğrencileri için LGS, 12. sınıf öğrencileri için YKS sınavları yaklaşırken sınava girecek öğrencilerin kaygısı, telaşı ve endişesi de giderek artıyor. Hayalindeki lisede eğitim almak isteyen yüz binlerce sekizinci sınıf öğrencisi ile hayalindeki üniversitede ya da hayalindeki meslek alanında eğitim almak isteyen yüz binlerce YKS öğrencisi nefeslerini tutmuş durumda.
Bu yıl çocuklarımızın pandemi koşullarında sınava girecekleri ikinci yıl. Dolayısıyla sınav koşullarına ilişkin belirsizlikler geçtiğimiz yıl olduğu kadar yoğun değil. Sınav koşulları artık daha belirgin ve çocuklarımız pandemi koşullarında sınava girmeye biraz daha alışmış durumdalar. Ancak yine de kaygı düzeyi yüksek olan bazı çocuklarımız girecekleri sınavın yanı sıra bir de pandemi koşullarının getirdiği kaygı ile başa çıkmak zorundalar.
Sınav Sürecinde Çocuklarımızı Psikolojik Olarak Nasıl Destekleyebiliriz?
Çocuklarımızı psikolojik olarak desteklemek, kaygılarını yönetmelerine yardımcı olmak istiyorsak öncelikle bilmemiz gereken şey: her çocuğun aynı olmadığı, kendine özel ve biricik olduğu gerçeğidir. Sınav kaygısı her çocukta farklı şekillerde kendini gösterir. Bazı çocuklarda kaygı yok denecek kadar az iken bazılarında çok yüksek olabilir. Kaygının çok düşük olması da çok yüksek olması da performansı düşürür. En ideali orta seviyede olmasıdır. Ayrıca yüksek kaygı sadece performansı düşürmekle kalmaz aynı zamanda hem duygusal hem de fiziksel rahatsızlıklara da yol açabilir. Mesela, yüksek kaygılı çocukların bazılarında uyku ve sindirim sorunları, bazılarında çeşitli ruh hali dalgalanmaları, (ağlama nöbetleri, motivasyon eksikliği…) bazılarında da göğüs ağrısı, baş ağrısı ve baş dönmesi gibi rahatsızlıklar görülebilir. Dolayısıyla çocuğumuzun içinde bulunduğu psikolojik durumu mutlaka iyi tanımalı, sorunlarının farkında olmalı ve ihtiyacına en uygun olacak şekilde çözümler geliştirmeliyiz.
Sınavlara Yönelik Yaşanan Kaygı ve Korkunun Oluşmasında Asıl Neden Sınavların Kendisi Değildir.
Sınavlara yönelik yaşanan kaygı ve korkuda asıl sorun, sınavların kendisinde değil; sınavlara bakış açısında, sınavlara verilen önemde, sınavların bir ölüm kalım meselesi haline getirilmesinde ve sınavlara hak ettiğinden fazla anlam yüklenmesindendir. Sınav kaygısına yönelik yapılan birçok araştırma; bir ülkede sınava verilen önem arttıkça, sınav kaygısının da doğru orantılı olarak arttığını, bununla birlikte kaygı düzeyi yükseldikçe performansın düştüğünü ortaya koymuştur. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki ülkemiz de sınav odaklı ülkelerin başında gelmektedir. Dolayısıyla gençlerimizin ve çocuklarımızın sınav kaygısını bu kadar yoğun yaşıyor olmaları şaşılacak bir durum değildir.
Sınav Kaygısında Anne-Baba-Çevre Tutumlarının Rolü
Kaygının ne kadar bulaşıcı olduğu bilinen bir gerçektir. Bu yüzden yaşanılan sınav kaygısında anne-baba-çevre tutumlarının rolü de inkâr edilemez. Bazı anne babalar çocuklarından daha kaygılıdırlar ve farkında olmadan bu kaygılarını çocuklarına yansıtırlar. Bazen beden dilleri ile, bazen sözleri ile, bazen de bir telefon görüşmesi ya da bir yakınları ile sohbetlerinde dile getirdikleri ile… Ailede ya da çevrede sınava ilişkin olumsuz söylemler varsa, beklenti düzeyi gerçekçi değilse, farkında olarak ya da olmadan çocuklar başkaları ile kıyaslanıyorsa ya da ifade edilen duygu ve düşünceler çocuğa zarar verecek ölçüde negatif ise bu söylemlerden çocuğun olumsuz etkilenmemesi mümkün değildir. Bu yüzden kaygılı ebeveyn hem sözlerine hem de davranışlarına dikkat edebilmeli, kaygılı tutumlarını kontrol altına almaya çalışmalıdır. Kaygısını mümkün olduğunca çocuğuna yansıtmamalıdır.
Sınav Kaygısı Çözümsüz Değildir
Okul hayatımıza ilk adım attığımız anda başlayan sınavlarımız, eğitim sürecimizin her aşamasında hatta daha da sonrasında devam eder gider. Dolayısıyla bizler her türlü sınavla barışık olmak zorundayız. Sınavları hayatımızın bir parçası olarak görmek, her sınavı yaşam hedefimize doğru çıkılması gereken bir basamak olarak değerlendirmek durumundayız. Bu konuda yaşanan her engelin, her sorunun dışarıda değil, kendi içimizde olduğunun farkına varmak; kendimizi ve sınavları nasıl algıladığımızın, psikolojik durumumuzun, problem çözme becerimizin, özgüvenimizin, beklenti düzeyimizin ve daha birçok özelliğimizin kaygımız üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlamak zorundayız. Eğer negatif düşüncelerimizi pozitif olanlarla değiştirebilirsek, kötü çalışma alışkanlıklarımızı düzeltebilirsek, zamanımızı iyi kullanmayı öğrenebilirsek, beklenti düzeyimizi daha gerçekçi bir noktaya çekebilirsek, görev ve sorumluluklarımızı ertelemezsek, mükemmeliyetçi tutumumuzu bırakıp kendimize hata yapma hakkı tanıyabilirsek kaygılarımızı ve korkularımızı aşabiliriz.
Nefes Egzersizi Önemli
Heyecanlandığımızda kalp atış hızımız yükselir. Nefes egzersizleri kalp atış hızının düşmesine kan basıncının dengelenmesine yardımcı olur. Ayrıca sindirime de yardımcı olur: Düzenli olarak yapılan nefes egzersizleri ile bedenimize daha fazla oksijen girer ve bu durum iç organlarımızın daha sağlıklı çalışmasını sağlar.
Kaygınızın yükseldiğini fark ettiğinizde paniğe kapılmak yerine diyaframınızdan derin bir nefes alın, birkaç saniye nefesinizi tutun, yavaş yavaş 5'e kadar sayarak nefesinizi tekrar geri verin. Bu egzersizi en az 4 kere tekrarlamak size daha iyi hissettirecektir. Ayrıca, hissettiğiniz heyecanın doğal olduğunu ve sınava giren her adayın aynı şekilde hissettiğini, bu duyguyu yaşayan tek kişi olmadığınızı da kendinize sık sık hatırlatın.
Doğaya çıkmak, doğada derin derin nefes egzersizleri yapmak, sessizce yürümek, doğanın sesini dinlemek, beynimizdeki iç gürültünün azalmasına, soğukkanlı ve sakin kalmamıza yardımcı olacaktır. Şarkı söylemek de gerilimi azaltacaktır. Yapılan araştırmalar kişinin tükürüğünde bulunan stres hormonundaki kortizol miktarının şarkı söyledikten sonra azaldığını göstermiştir. Aynı şekilde kucaklaşmanın, sevilen birine sarılmanın da kalp atış hızını düşürdüğü ve stresi azalttığı bulunmuştur.
Sınav Günü Geldiğinde
Ilık bir duş, iyi bir uyku, hafif bir kahvaltı her zaman iyi hissettirecektir. Bu nedenle sınav günü geldiğinde evden özenle ve zamanında çıkmanız iyi bir başlangıç olacaktır.
Sınava giderken hangi ebeveyn ile kendinizi daha rahat hissediyorsanız onunla gidin. Ailenizde ve yakın çevrenizde çok gergin, çok stresli, kaygısını kontrol etmekte zorlanan biri varsa onunla birlikte gitmemeye özen gösterin. Pandemi koşullarına uygun davranmaya da dikkat edin. Mümkünse daha önce bu koşullarda sınava girmeyi deneyimlemiş olun.
Sınav başladığında derin derin nefes egzersizleri yapın. Negatif düşüncelerinizin ve endişelerinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Geçmişteki başarılarınızı düşünün. Güçlü yanlarınızı hatırlayın. Öğrenemediklerinize değil öğrendiklerinize, yapamadıklarınıza değil yaptıklarınıza odaklanın. Yapmam gerekir başarmam gerekirleri bir yana bırakın. “Başarmam gerekir” değil “Başaracak gücüm var” demelisiniz.
Sınav stratejinizi önceden belirlemiş olun.. İyi bir strateji fark yaratacaktır. Ne sınav stratejinizde, ne yeme alışkanlıklarınızda ne de uyku düzeninizde son dakika değişiklikleri yapmayın.
Unutmayın yaşamınızda birçok sınav yaşayacaksınız, hepsinde başarılı olmanızın temel ilkesi kendinize güvenmeniz, inanmanız, başaracağım kararına varmanızdır.
Tüm çocuklarımıza sağlıklı ve rahat geçirebilecekleri bir sınav diliyorum. Zihniniz açık, yolunuz aydınlık olsun. Kaleminiz hep doğruları bulsun. Unutmayın önemli olan sizsiniz, sınav değil...