YÖNETİCİ ÖZETİ
Bu çalışmanın temel hazırlanma motivasyonunu sağlayan çiftçilerin tarımın insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri noktasında kritik bir öneme sahip olduğunun daha çok bilincinde olmalarıdır. Ve dolayısıyla tarımın ciddi oranda eksik rekabet özellikleri gösteren piyasa ekonomisinin inisiyatifine bırakılmayacak derecede stratejik bir sektör olduğunun, devletin merkezi bir planlamayla bütünsel üretimi, ülkenin ihtiyacına göre sürdürülebilir bir biçimde şekillendirmesinin bir ihtiyaç olduğunun farkındadırlar.
Antalya’da on yıllar içinde oluşmuş deneyimimle yaşadıklarımı, sorunlarımızı ve çözüm önerilerimi bir rapor haline getirmek istedim. “Koranavirüs Pandemisi” sonrası daha da önemli bir duruma gelecek tarımsal üretimin ülkemiz için ne kadar stratejik bir unsur olduğunu Antalya özelinde belgelemek ve bunu bir katkıya dönüştürmekti amacım. Herkesin bildiği gibi yeni dünya düzeninde; tarımsal üretimde kendi kendine yetebilme meselesi aynı zamanda da bağımsız olabilme ve kalabilme yetisidir.
Net olarak ifade edelim: Ülkemizde çiftçi para kazanamadığı için tarımsal üretimden adeta vazgeçti. Ve bunun sonucu olarak birçok ürünü üretim değerinden daha pahalıya ithal ediyoruz. Ülkemizin ihtiyacı tarımda merkezi üretim planlaması ile üretimi arttırıp hem ülkemizin ihtiyacını karşılamak, hem de tarımda ihracat pazarı olan ürünlerin üretimini teşvik ederek, kriz döneminde ülke ekonomisine katkı sağlamak olmalıdır.
Lakin çiftçilerimizin tüm çabalarına rağmen, savruk tarım politikası, istikrasız dış politika ve stratejik ürünlere planlı teşvikin verilememesinden kaynaklı hem ulusal hem de uluslararası düzlemde tarımsal üretimimiz dünyada hak ettiği yeri alamamaktadır.
Türkiye ve Antalya tarımında yaşanan sorunları yansıtmak, sorunların çözümüne ışık tutmak ve sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturabilmek için bu raporu birçok paydaşla bir araya gelerek hazırladım. Konunun çok farklı boyutlarını Antalya’da hem Oda, Borsa hem de sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticileriyle ayrıntılı bir biçimde müzakere ettim, görüş ve önerilerini aldım. Tarım sektörünün tüm bileşenlerinin ortak aklını ve taleplerini rapora yansıtmaya çalıştım. Bu bağlamda çalışma özellikle Antalya’da, bölgemizde tarımın yarınları için önemli veriler ve görüşler barındırmaktadır.
Bu çalışmanın temel amaçlarından biri de Türkiye tarımının problemlerine, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında CHP’nin iktidar perspektifi doğrultusunda çözümler üretmesine katkı sağlamak ve oluşturulması gereken tarım politikalarını sürdürülebilir ekonomi açısından çok yönlü ve çözümlü yeni bir bakış açısıyla irdelemektir.
Türkiye’nin 839 bin 705 dekarlık örtü altı sera üretiminde, Antalya 324 bin 689 dekar örtü altı sera alanı ile Türkiye birincisidir. Antalya, domates ve biber üretiminde Türkiye beşincisi, hıyar üretiminde Türkiye üçüncüsü, nar üretiminde Türkiye dördüncüsü, portakal üretiminde Türkiye üçüncüsüdür.
Antalya’da Çiftçinin Darboğazı ve Üretim Süreci
Üretim miktarı fazla olmasına karşın Antalya çiftçisi para kazanamamakta ve çiftçi üretim fazlası ürünlerini ihraç edememektedir. Yaş sebze, meyvenin ihracatında birçok sorun yaşamaktadır. Üretim süreci başta olmak üzere, devletin yapması gereken “İyi Tarım” uygulamalarını zorunlu hale getirerek ürünün fide aşamasından, tüketiciye ulaşıncaya kadarki sürecinin izlenebilirliğini sağlamasıdır. Çalışmada bu konuda yapılması gerekenler, zararlı zirai ilaç kalıntıları, toprak ıslah çalışmaları, üretim planlaması ve çıkış noktaları başlıkları altında ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve Türkiye’nin dış pazarı için yapılması gerekenler özellikle ele alınmıştır. Bu pazarlarda kalıcı olabilmenin yolu tohum, fide, mazot, gübre, tarım ilacı, su, elektrik gibi üretimde kullanılan girdilerin üretim maliyetlerini düşürmektir. Üretim maliyetlerini düşürebilmek için yapılması gerekenler, devlet destekleri ve devlet öncülüğünde üreticilerin bir araya gelerek kooperatifleşmesiyle oluşacak çözümler tek tek ele alınmıştır.
Antalya’da tarımsal kalkınmada üstünlük sağlayacak ürünler, muz, avokado, Finike portakalı, Karyağdı armudu, mantar için atılacak adımlar ürün bazında değerlendirilmiştir. Zirai kazançlarda vergilendirme konusu da gerçek usulde vergilenenler ve gerçek usulde vergilenmeyenler bağlamında ayrı ayrı ele alındı. Tarıma verilen desteklerin ürün bazında gerçekleştirilmesinin belge düzenini sağlamada nasıl bir etki yaratacağı, stopaj tahsilatı, seracılık faaliyetinde gerekli arazi büyüklüğü ölçüsü dahil birçok konuya da değinilmiştir.
Türkiye Narenciye ve Örtü Altı Sebze İhracat Sorunları
Türkiye yaş sebze ve meyve üretiminde bölgesinde önemli bir üretici ülke olmasına karşılık ürettiği yaş sebze ve meyveyi ihracat edebilme açısından stratejik bir ülke olmak yerine eksik dolduran bir ülke konumundadır. Örneğin 2014-2020 yılları arasında Narenciye ürünlerinde ihracat miktarında artış olmasına karşılık ihracat değeri 2014 yılında 940 milyon 472 bin 223 dolardan 933 milyon 59 bin 47 dolara düşmüştür. Bunun sebebi portakal üreticisi olan Mısır’ın Rusya pazarına hakim olmasıdır. Raporda uluslararası ikili ilişkiler başlığında Rusya pazarının durumu ürün bazında analiz edilmiştir.
Türkiye, başta Rusya, Irak, İran, Suriye, Suudi Arabistan ve AB ülkeleri ile pamuk ipliğine bağlı olan dış ilişkilerimizdeki sorunları ivedilikle düzelterek pazarın açılmasını sağlamalıdır.
Kurutulmuş, dondurulmuş, konserve, suyu çıkartılmış, salça edilmiş sebze ve meyvelerde Rusya pazarında payımız bindelik düzeylerdedir. Türkiye artık yaş sebze meyve üretimi yanında bu ürünleri işleyecek sanayi ürünlerine yönelmelidir. Konserve, salça, kurutulmuş meyve-sebze, dondurulmuş meyve-sebze, meyve suları, turşular üreterek Rusya pazarında yerini almalıdır. Yaş sebze üretiminde birinci olan Antalya bölgesinde yaş sebzeleri işleyerek gıda üretecek tesisler kuracak yatırımcılar teşvik edilmelidir.
İhracatta esas para kazanılacak ülkeler Avrupa ülkeleri olan Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika, İsveç, İsviçre ve İngiltere’dir. Çiftçilerimiz EURUPGAP sertifika almaları hem alt yapı hazırlığı maliyetinin, hem de sertifika veren kuruluşların sertifika ücretlerinin yüksek olması nedeni ile bu sertifikaları alamamaktadır. Devlet EURUPGAP sertifikasının %50’sini karşılayarak zorunlu hale getirmelidir.
Türkiye ihraç ettiği yaş sebze ve meyveyi konumu itibari ile kara, deniz ve hava yolu taşımacılığını kullanarak en kısa sürede son noktaya ulaştırabilir. Ancak her üç ulaşım şeklinde de çözmesi gereken sorunlar vardır; çalışmada bu 3 ana taşımacılık konusunda ayrıntılı önerilere yer verilmiştir. Örneğin, Avrupa ülkelerine ihracat yapabilmek için İtalya ve Fransa limanlarına Türkiye’nin yaş sebze meyveye uygun terminal ve lojistik yatırımları yapmalı veya yapacak Türk şirketlerini teşvik etmelidir. Karadeniz de kıyısı olan ülkelere gidecek olan yaş sebze ve meyve taşıyan konteyner gemilerine boğaz trafiğinde öncelik verilerek malların bozulmadan boşaltmanın yapılacağı limana zaman kaybı yaşanmadan ulaşımı sağlanmalıdır.
Antalya’da Kırsalda Tarım-Kalkınma Sorunları ve Çözüm Yolları
Köylerimizde gençlerimiz tarımsal üretimden ve hayvancılıktan geçimlerini sağlayamamaktadır. Köylerini terk ederek sosyal güvencem olsun, sağlıktan ücretsiz yararlanayım, ilerde emekli maaşım olsun diyerek sezonluk da olsa turizm sektöründe çalışmak için Antalya’nın turizm bölgelerine göç etmektedirler. Turizm sezonu bitince de karın tokluğuna sosyal güvencesiz günü birlik işlerde çalışmaktadır. Bu plansız göçler hem yerleşim yerlerinde alt yapı sorunları hem de sosyal, kültürel uyum problemleri oluşturmaktadır. Bu temel sorunların çözümleri mevcuttur. Raporda ilgili bölümde birçok örnekle ele alınmıştır.
Ayrıca hayvancılık ve alternatif ürünler başlıklarında konu ayrıntılı olarak irdelenmiştir. Örneğin Antalya’nın deniz ile bağlantısı olmayan, turizm geliri olmayan Akseki, İbradı, Gündoğmuş, Elmalı ve Korkuteli’nin gelir kaynakları hayvancılık ve tarıma bağlı olmasına karşılık hayvan yatırımcılığı teşvikleri Antalya hayvancılık bölgesi görülmediği için bu ilçelerimiz hayvancılık teşviklerinden yararlanamamaktadır. Burdur ile sınır olan Korkuteli Antalya’ya bağlı olduğu için Burdur’un hayvancılıkta yararlandığı teşviklerden yararlanamamaktadır. Hayvancılığın ön planda olduğu Korkuteli, Elmalı, Akseki, Gündoğmuş, İbradı ilçeleri bu sebeple kalkınmada geri kalmışlardır.
Raporda alternatif ürünler olarak, zeytin, zeytinyağı, badem, ceviz, keçiboynuzu üretimi ve ihracatı, ayrıca üzüm yetiştiriciliği ve şarapçılık konularında Antalya ve bölgesel sorunlar, ayrıntılı bir durum tespiti, istatistiki verilerle, çözüm önerileri de ortaya konmuştur. Antalya’nın verimsiz topraklarında yapılacak olan bahçe tesisleri ile Torosların verimsiz arazileri değerlendirilecek, alternatif ürünlerin üretimi artırılacak, ülke ihtiyacı ithalat yerine yerli üretimle karşılanacak ve daha önemlisi ihtiyaç fazlası ürün ihracat edilerek döviz girdisi sağlanarak hem Antalya, hem de Türkiye kazanacaktır.
İklim Değişiklikleri ve Tarımsal Sulamanın Tarıma Etkileri
Türkiye ve Antalya iklim değişikliklerinden olumsuz yönde etkilenmektedir. Özellikle yağışların düzensiz olması mevsimsel yağacak olan yağış miktarının birkaç günde yağması sel felaketlerine yol açmaktadır. Ayrıca orantısız yağış aynı zamanda yeraltı kaynaklarının beslenmesine de fayda sağlamamaktadır. Çözüm olarak ilçelerde gölet ve baraj yapılabilecek her yere ivedilikle göletler ve barajlar yapılmalıdır. Birden bire metre kareye çok yağış düşen yerlerde gölet ve barajlarda toplanacak su tarım arazilerini ve yerleşim yerlerini sel baskınından kurtaracağı gibi yaz aylarında tarımsal sulama ihtiyacını karşılayarak daha çok alanda üretim yapılmasına olanak sağlayacaktır.
Antalya’da Tarım Sorunları Temel Değerlendirme ve Öneriler
Çalışma boyunca birçok başlıkta Antalya ilinde ve bölgesinde yaşanan tarım sorunları konusunda Türkiye perspektifinden hem durumu saptayan hem de sürdürülebilir çözüm önerilerini dile getiren birçok konuya değinildi. Raporun temel değerlendirme ve öneriler bölümünde satır aralarında kalan ve bu raporun asıl yazılma nedenlerini ortaya koyan önerileri maddeler halinde tekrar toplu halde bulabilirsiniz. Böylece raporu inceleyenler veriler, tablolar ve grafikler arasında kaybolmadan kolayca çözümlere, önerilere odaklanabilirler. Ayrıca ayrıntılı bir kaynakça da rapor sonunda yer almaktadır. Rapor, bir Cumhuriyet Halk Partili olarak kaçınılmaz bir biçimde partimizin öncülüğünde gerçekleşecek aydınlık günlere hazırlık için kendi payımdan, bir çiftçinin bilimsel bakış açısıyla oluşmuş bir katkıdır. Aynı zamanda CHP parti programında önerilen tarım politikaları doğrudan alıntılanarak ortaya koyduğumuz çözümlerle paralelliklerinin de karşılaştırmalı olarak görülebilmesi sağlandı. Türkiye’de tarımı birçok boyutta ele alan ve çözüm önerileri sunan bu çalışmanın politika yapıcılar ve konuyla ilgili kurum, kuruluş, araştırmacılar için faydalı olmasını, nihayetinde de Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve ülkemizin sürdürülebilir ekonomi bağlamında tarım politikalarına katkı sağlamasını ümit ediyorum.