Alın size alkışlanacak bir hareket! Caretta caretta kaplumbağalarını bilirsiniz. Nesilleri tükenme riski ile karşı karşıya. Antalya kumsalları carettaların yumurtlaması için oldukça müsaittir. Bu nedenle özellikle Belek, Kemer ve Kaş sahilleri çok sayıda caretta yuvası barındırır. 1980'li yıllarda kaplumbağaların yumurta bıraktığı yuva sayısının 30'lara kadar gerilediği Kaş ilçesine bağlı Patara sahilinde, 2009'da Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Kurtuluş Olgun ve ekibinin çalışmalarıyla yuva sayısı ciddi düzeyde artış gösterdi.


Ekip, caretta yuvalarını korumak için, yuvaların üzerine kafes koydu. O kafesin caretta yuvasını koruduğu belli olsun diye de kafesin üzerine caretta fotoğrafı yerleştirilip kocaman puntolarla ‘Burası benim yuvam’ yazıldı. Oranın caretta yuvası olduğu ve zarar verilmemesi için daha ne yapılsın.

Bizim denize giren tatilcilerimiz ne yaptı peki? Bu kafesleri çöp bidonu niyetine kullandı. İçine sigara izmariti attı, pet attı, kutu attı, yediği mısırın koçanını attı, elini sildiği mendili attı, attı da attı... Kafesin üstü boş kalmasın diye oraya da donunu, külotunu astı, pek bilinçli tatilcimiz. Oranın caretta yuvası olduğunu söyleyene de çemkirdi, kavga çıkarttı, hatta silah çekti. Pes arkadaş, pes... Hiç mi belgesel izlemediniz, hiç mi doğanın başka canlılara ait olabileceğini düşünmediniz. Bi bitin artık.

Çevre bilincimiz sıfır. Doğaya karşı yapılan bu saygısızlık sadece caretta yuvalarıyla sınırlı değil maalesef. Pazar akşamı iş erken bitince Konyaaltı sahiline indim. İki kulaç atıp hem serinleyeyim hem de stres atayım dedim. Gitmez olaydım. Sahil olabildiğine kalabalık. Denizde 20-25 yaş aralığında deve güreşi oynayan 4 tip var. Deve güreşi bitince pet şişeye kum doldurup denize atarak bulmaca oyununa başladılar. Biz de çok oynardık eskiden. Neyse baya bir oynadılar, sonra tiplerden biri pet şişeyi bir kez daha denize attı ve bıraktı gitti. Arkasından seslendim: “-Heyy o şişeyi niye attın. Alsana denizden.” Genç cevap verdi: “-Gerek yok, kalsın orda”, Ben üsteledim: “-Gerek var, o şişe denizde kaç yılda yok oluyor biliyor musun”, Benim ısrarım ve çevreden birkaç kişinin daha desteği ile tip daldı, şişeyi çıkardı ve gözetimim altında çöpe attı.

Sahile çıktım, biraz dinleneyim dedim. Yan tarafta bir aile. Çıt çıt çekirdek yiyorlar. Ablalar, eşleri ve çocukları seriye bağlamışlar, çatır çutur, çıtlayıp, kabukları sahile öylece atıyorlar. Offf, bir baktım, iki baktım anlamıyorlar. Ailenin en küçük ferdini gözüme kestirdim. Şakayla karışık, “Onları çöpe atsana, burayı kirletme, bak senden sonra da birileri gelip oturur” dedim. Fısıldamamı duyan aile reisi gürledi: “Heyy, ne diyorsun sen çocuğuma”, Cevabı yapıştırdım: “Hiç, sen anlamazsın, çevre bilinci aşılıyorum”. Cevabıma bozuldu, biraz bana yaklaştı, bende ayağa kalktım, eşi “Boş ver bey” dedi. Adam oturdu, ondan sonra çekirdek kabuklarını poşete koymaya başladılar. Böylelerini boşvermeyeceksin. İnadına söyleyip yüzünün kızarmasını bekleyeceksin. Bu deniz, bu çevre hepimizin, lütfen saygı duyun!