Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası'nın (Diyanet Sen) düzenlediği toplantıda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, 200 milyon TL'ye malolacak Ulu Cami'nin Antalya'nın sembolü olacağını söylemiş. Bir yapının bir kentin simgesi haline gelmesi, ilan etmekle elbette olmaz. Süleymaniye - Sultanahmet - Ayasofya camilerini içine alan silüet İstanbul şehrinin; Kız Kulesi, İstanbul Boğazı'nın; Galata Kulesi, Beyoğlu ilçelerinin simgesidir. Galata'ya ve Boğaz'a daha büyük kuleler dikerek bunları İstanbul'u simgeleyen eserler haine getiremezsiniz. Bir yapı, bir görüntü, içinde yükseldiği kentin mimari ya da kültürel tarihi içinde yer edinmişse kendiliğinden bir şekilde o kentin simgelerinden biri haline gelebilir. Antalya Körfezi, Bey Dağları, Kaleiçi, Yivli Minare ve Saat Kulesi, bu şekilde, Antalya'nın simgeleri olagelmiştir. HALK KARAR VERİR Tarihi yapılar gibi yeni yapılar da kenti simgeleyen eserlerden olabilir. Antalyalı mimar Turgut Cansever'in Ahmet - Mica Ertegün çifti için tasarladığı iki kanatlı tarihi Salih Efendi Konağı (Ertegün Evi), 1980 yılında Ağa Han Ödülü'ne layık görülmesinin ardından Bodrum'un simgelerinden biri olarak herkesin gidip gördüğü bir yer haline geldi. Ulu Cami mimari değeriyle, estetik özellikleriyle, işlevselliğiyle bu anlamda Antalya'nın simgelerinden biri haline gelebilir. Ama buna kenti yönetenler değil, kent halkı zaman içinde karar verir. Yurtiçi ya da yurtdışından Antalya'ya ilk kez gelen insanlara vereceğiniz kartpostalda; Kaleiçi evleri ve Yivli Minare'yi, Akdeniz ve Bey Dağları'yla birleştiren manzara yer almazsa, bu insanlara akıllarında kalacak bir Antalya imgesi sunmamış olursunuz. İŞLEVSELLİK YETERLİ DEĞİL Ulu Cami'nin işlevselliği, 10 bin kişilik kapalı, 20 bin kişilik açık alana sahip olması, onun simgeselleşmesi için yeterli olabilir mi? Olamaz; zira, ne kadar zorlarsanız zorlayın, Ulu Cami'yi, işlevselliği itibariyle onunla boy ölçüşemeyecek bir Paşa Camisi, bir Muratpaşa Camisi, bir Kesik Minareli Cami haline getiremezsiniz. Bunları Antalya'nın simgeleri haline getiren,o yapıların her bir santimetre karesine sinmiş tarihsel, kültürel auradır. Ulu Cami'nin Antalya'nın simge yapılarından biri olması da, diğerleri arasında ona ayırt edici özellik, özgünlük katan değeri olacaktır. "Ulu Cami", Bursa'yla özdeşleşmiş olduğu için, isim olarak da daha baştan sorunlu. Muratpaşa Camisi, kalabalık cenazelerle ilgili Antalyalıların buluşma noktası haline gelen, ne var ki bu konuda yetersiz kalan bir camimiz. Bu işleve uygun, 5 - 6 bin kişinin cuma ve cenaze namazı kılabileceği bir camiye Antalya'nın ihtiyacı olabilir. Antalya'nın daha başka camilere de ihtiyacı olabilir. Antalya'nın 200 milyon lira maliyetli 30 bin kişilik bir camiye ne kadar ihtiyacı var konusu ise tartışılmalı. TEMENNİMİZ ÖYLE OLMAMASI Ankara Kızılay'da yer alan 24 katlı Kahramanlar İş Merkezi, "Türkiye'nin ilk gökdeleni" olarak simgeleşti, "Başkent Ankara"yı simgeleyen bir yapı oldu. Ankara ya da İstanbul'da inşa edilen, Kahramanlar İş Merkezi'ni ikiye üçe katlayan yapıların hiçbiri aynı özelliğe sahip olamadı. Büyüklük, yükseklik, estetik düzey değil şaşaa ölçütü olarak değer gördüğünde, "kitsch" olarak değerlendirilir. İslam mimarisi yer verdiği bin bir teknik ve estetik ayrıntıya bağlı olarak simgesel şaheserler ortaya çıkarmıştır. Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet, Fatih camileri gibi şaheserlerin taklitlerinden oluşan "kitsch" yapılar da Türkiye'nin her bir yerinde azımsanmayacak kadar çoktur. Ulu Cami umarız bunlardan biri olmaz.