Gazetemiz Körfez’e biri altı ay, ikincisi yedi yıl olmak üzere iki dönem emek verdim. “65 yaş üstü” kategorisinde yer almam, pandemi döneminde koronaya yakalanmama gibi nedenlerle çalışma yaşamımı sonlandırıp, kendimi emekliye ayırdım. Bu nedenle ayrı düştüğüm Körfez ailesiyle yolum üçüncü kez buluştu. Okurlarımıza bir kez daha merhaba!
*****
Çalışma yaşamından uzak kaldığım iki yıl içinde emekli olarak ve emekli aylığıyla nasıl yaşandığı, nasıl yaşanması gerektiği konusunu da deneyimlemiş oldum. Son söylenecek olanı başta söyleyelim: “Bir vur bin ah işit!” ne demekse, emekli de o demek. Eşimle birlikte iki emekli aylığı almamıza, ev kirası sorunumuz olmamasına rağmen, ay başını bazen gelecek aya borçlanarak geçirdiğimizi söylemeliyim. En düşük emekli aylığının 7 bin 500 liraya çıkarılarak, asgari ücrete yaklaştırılması bu yükü bir ölçüde hafifletse de çözmez. Pazaryerinde patates – soğan fiyatına bakmamız bile bunun böyle olduğunu kanıtlamaya yeter. Antalya’da mütevazı bir evin kirasının 10 bin liradan başladığı düşünüldüğünde, evi olmayan emeklilerin durumundaki vahametinde arife tarif gerektirmediği bir o kadar açık.
*****
Emeklilerin çoğunluğunu oluşturan “kıdemli” emeklilerin sorunu bunlarla sınırlı değil. Ben 11 yıldır emekliyim. Bu süre içinde iki düzenleme yapılıp, ortalama emekli aylığı alanlarla daha düşük emekli aylığı alanların aylık ücretleri birbirine yaklaştırıldı. İkinci bir düzenleme ile,emekli aylığı daha çok olanla daha az olanın aylıkları eşitlendi.
*****
Hükümetin seçim rüşveti kabilinden en düşük emekli aylığını 7 bin 500 lira olarak belirlemesi, emekli aylığı görece yüksek olan emeklilerin alt sınıra, en düşük emekli aylığı seviyesine düşürülmesi operasyonundan başka bir anlam taşımıyor. Bu “düzenleme”lerin mağdurlarından biri olarak, çok düşük emekli aylığına sahip olan emeklilerin ağzına çalınan bir parmak balın, bize zehir olarak sunulanın kefareti olduğunu söylemeliyim.
*****
Asgari ücretin üzerinde 8 bin iş günü prim ödemesine tekabül eden emekli aylığıyla, asgari ücret üzerinden 3 bin günlük prim ödemesine karşılık gelen emekli aylığı eşitlenerek emekliler arasındaki gelir farkı kapatıldı. Bu eşitleme açlık sınırının üstünde, insanca yaşama koşullarına uygun bir ücret temelinde bir eşitleme olsa itiraz edilmeyebilirdi. Ancak yapılan bütün emeklilerin yoksullukta eşitlenmiş olması. 14 Mayıs’ta seçilecek yeni yönetim, bu adaletsizliği giderir mi, bakıp göreceğiz.