Antalya’nın kentsel planlamasında ilginç bir gelişme daha yaşandı. Muratpaşa Belediyesi Yönetiminin önerisi ve Meclisinde bulunan 4 partinin mutabakatı ile Kırcamiplanlaması için Evet/Hayır seçenekleri ile sınırlı bir referandum yapıldı.

Yapılan açıklamada, “‘Evet’ denilmesi halinde geçtiğimiz aylarda İdare Mahkemesince iptal edilen 1/1000 ölçekli uygulama planı, ana esasları üzerinden yeniden yürürlüğe sokulacak; hak sahiplerinin yüzde 40’lık zayiatla inşaat hakları korunacak ve parselasyon planında hisse çözümü mümkün olacak. “Hayır” denilir ise yeni bir planlama süreci gündeme gelecek. Zayiat oranı yüzde 45’e kadar çıkabilecek. Bölgedeki mevcut parselasyon yok sayılacak ve kadastro parsellerine dönüş yaşanacak.” denildi.

Oylama sonucunda katılanların % 87 oranında mülk sahibi evet dedi. Böylece mahkemece iptal edilmesine karşın, 1/1000 ölçekli imar planının esas itibariyle aynen uygulanmasına karar verilmiş oldu.

Seçeneklerin sunumundan da belli olacağı üzere Muratpaşa Belediyesi Yönetimi bu sonuçtan güç ve destek aldığını belirterek kamuoyuna açıklanmayan rötuşlarla aynı planı Büyükşehir Belediyesine onaylanmak üzere gönderdi.

Bu gelişmelerin ilginçliği birkaç nedene dayanıyor.

İlki Mahkemece ortaya konulan yanlış uygulamanın ve plan hiyerarşisinin kabul edilmek istenmemesi.

Bu durumda Büyükşehir Belediyesine gönderilen son plan da yargıya intikali halinde esasa girilmeden yine iptal edilecek demektir.

İkincisi, ilk kez 1980 yılında kent planında tanımlanan bu bölgenin 40 yılı aşmasına karşın halen sonuç almaya elverişli ve bağlayıcı olmayan yol ve yöntemlerle hareket edilmeye devam edilmesidir.

Üçüncüsü, söz konusu alanın ekolojik, kültürel/tarihsel değerlerinin yok edilerek bugünlere gelinmesine karşın, korunması gereken değerlere göre değil, onu yok eden yapılaşma ve planlama yaklaşımlarına göre hareket edilmesinde ısrar edilmesidir.

Dördüncüsü, referandum öncesinde yeni plan yapılması halinde güncel yönetmeliklere göre hak sahiplerine sağlanan avantajlara yönelik bilgilendirmelerin yapılmamış olmasıdır.

Ve nihayet, kentin herhangi bir parçasının sahip olduğu değerleri ve konumu itibariyle, yalnızca o parçada yaşayanların değil, bütün bir kenti yakından ilgilendiriyor olması nedeniyle kent dinamiklerinin tartışma/öneri ve karar süreçlerine yeterince katılımlarının sağlanmamış olmasıdır.

Hiç kuşku yok ki ateş öncelikle düştüğü yeri yakıyor. Bu bölgede yaşayan kentliler başta olmak üzere, dolaylı veya dolaysız olarak bütün kentsel yaşam, kentin orta yerinde kalan bu bölgenin alt yapı, ulaşım, yerleşim planlaması eksikliğinden dolayı ortaya çıkan sorunların mağdurları durumundadırlar.

Bu alanın fiziki kullanımı, sahip olduğu değerlerinin gereğince korunmaması, yöre sakinlerinin kamusal imkanlardan yararlanamaması ve kentin bütününü rahatlatacak düzenlemelerin hayata geçirilememesine bağlı olarak, yaşanmakta olan tartışmalar da göstermiştir ki, konu tamamıyla kamusal haklarımız ile toplumun ortak beklentileri ve ortak ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgilidir.

Bu süreçte ne yazık ki kamusal çıkarların ve bütüncül yaklaşımın ihmal edilmek istenmesinin acı sonuçları yaşanmaya devam edilmektedir.

Bu alanın tasarımında, çevresel değerlerinin kullanımında ve geleceğe yönelik beklentilerde onlarca yıldır kendini gösteren yanlış yönelimler ve yönlendirmeler, planlama ilkelerine aykırı olarak yörenin özellikleriyle bağdaşmayan tercihlerde ısrar edilmesi yaşanmakta olan olumsuzlukların başlıca nedenleri olmuştur.

O nedenle, Yargı Kararında belirlenen eksikliğin tekrarlanmaması bakımından, Antalya Büyükşehir Belediyesi ile birlikte hareket edilerek planların kademeli birlikteliği ilkesine uygun davranılmalıdır.

Bu doğrultuda, kayıtsız şartsız rant beklentileri içinde hareket edilmesine karşı duran kent dinamikleri/ilgili meslek örgütleri eleştiri ve önerileriylebu sürece aktif bir şekilde dahil edilmelidir.

Başta yöre sakinleri olmak üzere, tüm kentlilerin kamusal haklarının gözetilmesinin ve korunmasının daha başka sağlıklı ve kalıcı yol ve yöntemi görünmemektedir.

(devamı var)