Pazar günü Feslikan Yaylası'nda idim. Saklıkent tarafındaki dağ ve tepelerde açılan mermer ocaklarının doğaya yaptığı tahribatı görmek için Feslikan'a gitmemiş olanların gidip o manzarayı görmesini tavsiye ederim. Bir dostum, "Uçaktan bakıldığında Bey Dağları bombardıman geçirmişe benziyor" demişti. Bey Dağları, Feslikan'dan bakıldığında da öyle görünüyor. Dünyaca ünlü İbradı Ormanları'nın bulunduğu dağları ve yaylaları da o hale sokmaya çalışıyorlar.
*****
Bey Dağları'ndaki ocakların hukuki durumu nedir, bilmiyorum. Ama Avukat Münip Ermiş'in anlatımları, İbradı'da firmanın çalışma başlatmasının hukuki olmadığına kanıt teşkil eder nitelikte. Firma sahipleri bu uygulamayı proje tanıtım dosyalarında başvurdukları bir hileyle gerçekleştiriyorlar.
*****
Geçtiğimiz yıla kadar işlerlikte olan yönetmelikte "25 hektarı geçmeyen ocaklarda ÇED raporuna ihtiyaç yoktur" gibi bir madde bulunuyordu. Mermer ocaklarında bir ruhsat alanı, bir de işletme alanı var. Firmalar koordinatlarıyla gösterip, 250 - 270 hektarlık alan için ruhsat alıyor; ardından ruhsat alanı içinde 25 hektarlık bir alanı göstererek "ÇED gerekli değil" kararı çıkartıp, çalışma başlatıyor. 25 hektarlık işletme alanında işler bitince ruhsat alanı içinde 25 hektarlık bir başka yer tespit edip yeniden çalışmaya başlıyor. Hile böyle işliyor.
*****
Danıştay 14. Dairesi'nin geçtiğimiz yıl verdiği, 2017 yılındaki yönetmeliği iptal eden, "25 dönümü geçen her ruhsat alanı için mutlaka ÇED raporu almak gerekir" diyen bir kararı var. Bu kararın ardından mahkemeler 25 dönümü geçen, ÇED raporu olmayan ocaklar için iptal kararı vermekte. İbradı'daki ruhsat alanı 25 dönümle sınırlı bir alan değil. Olsa bile bölgenin çevresel özellikleri nedeniyle de ÇED raporu alınması gerekir. İbradı halkı o nedenle ayağa kalkmakta, toplu nöbet eylemi başlatmakta sonuna kadar haklı. Bu noktada bize düşen, İbradı'ya el vermek olmalı.
*****
Dikkat çekmemiz gereken bir başka gerçek daha var. Antalya ve Muğla, maden ocağı ruhsatı verilen alanlar açısından Türkiye'nin birinci ve ikinci sırasında yer alıyorlar. Devletin açıkladığı istatistikler, Antalya coğrafyasının 4'te 1'inin maden ve taş ocaklarına tahsis edildiğini gösteriyor. Benzer bir durum HES projeleri için de söz konusu. Antalya ve Muğla'daki doğa talanına o nedenle İbradı'da ya da bir başka yerde gündeme geldiğinde değil, il genelini ilgilendiren şekilde karşı çıkmak, tepki göstermek gerekir. Öbür türlü bir köyü, bir beldeyi kurtaracağız derken, geri kalan her yeri talana teslim etmiş oluyoruz.