"Devrim ya romantik olacaktır ya da hiç olmayacaktır. Romantizm ya devrimci olacaktır ya da hiç olmayacaktır." Bu cümleyi ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Ama neden bu kadar etkilendiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Toplumsal olarak çok duygusal bir ülkeyiz. Hatta o kadar duygusalız ki bu bizi psikolojik ve toplumsal travmalar yaşa(t)mamıza neden oluyor. Öfke kontrolümüz yok. Bir insanı ya çok seviyoruz ya da nefret ediyoruz. Ancak eğitim seviyesi geliştikçe bazı şeylerin normalleşeceğini düşünüyordum ancak hala duygusal sıkıntılarımız var. Şimdi ben bu duygusallığı siyasete indirgeyeceğim. Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi çattı. Gündem yoğun. Gündemle uğraşırken dolar aldı başını gidiyor. Şeker fabrikalarının satılması bir anda gündem dışı kalıverdi. Her şey zamlanmaya devam ediyor. Bu konuları muhalefet sık sık dile getirmeli diye düşünüyorum. Günü kurtaran değil yarını kuran bir siyasal organizasyonun her zaman başarılı olacağını düşünüyorum. Başkan adaylarının kim olduğu meselesi gerçek meselelerimizin önüne geçmiş durumda. ... Bu süreçte en fazla dile getirilmesi gereken en önemli konulardan birisi de eğitim sistemidir. Eğitim sistemini yalnızca değişen sınav sistemine indirgemek kolaycı olacaktır. Eğitimin içeriğine dair sözler söylemek gerekir. Öğrencinin düşüncesi sınavlara göre değil anlatılan konuların içeriğine göre gelişir. En azından benim bu şekilde gelişti. Hiçbir sınav sorusunu hatırlamıyorum. Ancak bir öğretmenimin tarih dersinde “şimdi size anlatacağım bu konuyu bilin ama inanmayın. Büyüyünce mutlaka araştırın.” dediğini hiç unutmuyorum. Anlattığı konu Yavuz Sultan Selim dönemiydi. Eğitim sistemine dair geçenlerde bir araştırmaya denk geldim. Araştırma Fransa’ da yapılmış. Soru şu şekilde sorulmuş. “Alman faşizmini (Nazileri) kim yendi ? “ sorusuna 1945’de %60’a yakını Sovyetler Birliği , %20 ABD, %12 Birleşik Krallık cevabını vermiş. 2015’de aynı soru ile yapılan araştırmada %23 Sovyetler Birliği , %54 ABD, %18 Birleşik Krallık cevabını vermiş.Gerçek şu ki resmi kayıtlara göre nazi kayıplarının %80’i Sovyetler Birliği tarafından gerçekleşmiş. Amerikancı eğitim sistemi bir ülkenin tüm siyasal atmosferini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Bizim ülkemiz içinde 15 yıllık eğitim sisteminin yarattığı tahribatlar daha gün yüzüne çıkmadı.Yurt dışına yapılan beyin göçleri ve ailelerin endişeleri boşuna değil. ... Bu temelde sorunun özüne dönersek, gerçekler ile doğrular her zaman uzlaşmıyor. Siyaset geçici dostluklar, kalıcı düşmanlıklar yaratmaya devam ediyor. Ama yaptığımız düşmanlıkların matematiksel olarak bir karşılığı yoksa, oturup düşünmeliyiz. Bu ülkeye huzuru, barışı, adaleti bilimsel eğitimi kim getirecekse gidip oyumuzu ilk turda ona vermeliyiz. İkinci turda da ayrışmaları bir tarafa bırakıp demokrasi cephesinde bir araya gelmeyi savunmalıyız.Duygusal olarak sürekli geçmişi ve muhalif adayı zayıflatmak bizi geri dönüşü olmayan bir yola sürükleyeceği kaçınılmaz.Şimdi geçmiş yaşanmışlıklarla boğuşurken bu sefer gerçekten “Atı alan Üsküdar’ı geçecektir. “ O zaman son pişmanlık fayda etmeyecektir.