Seçimlere sayılı günler kaldı ve partiler ile adaylar son kozlarını sahaya sürüyor. Parti liderleri arasındaki tartışmalara ve kavgalara anlam vermek imkansız hale geldi. Birbirlerini o kadar ağır ithamlarla suçluyorlar ki; aday olan insanın vatan haini veya terörist olduğunu düşünüyorsunuz. Devletine ve hukuk sistemine güvenen her birey, bu suçlamaları çok anlamsız buluyor. Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için devletin güvenlik birimlerinden onay almak, belirli vasıflara sahip olmak gerekiyor. Terörist veya vatan haini olan birisinin Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi bu nedenle mümkün değil. Eğer bir insan hem hain, hem aday ise o zaman ona adaylık vizesi veren devlet kurumlarında ciddi sorun var demektir. Bu yüzdendir ki; liderlerin birbirlerini eleştirmesini anlıyorum, ağır biçimde suçlamasını çok saçma buluyorum. Yerel siyasete gelirsek… En çok gürültü yapanın, en çok bağıranın ve en çok yaygara koparanın kazanacağı bir seçim olacağı algısı oluştu. Sokaklarda bangır bangır bağırna araçların, partiyi veya adayı nasıl etkileyeceği çok düşünülmeden hareket ediliyor. Aynı yoldan iki farklı parti aracı geçtiğinde çıkan gürültüye şahit oluyoruz bazen. Birbirlerinin sesini bastırabilmek için müziğin sesi karşılıklı olarak sürekli yükseltiliyor. Geçtiğimiz günlerde, 3 farklı partinin aracı, sıkışan trafik nedeni ile aynı kavşakta buluştu. Çıkan gürültü nedeni ile esnaf isyan ederken, diğer araçlardaki insanlar camlarını kapatmak zorunda kaldı. O araçları kullanan şoförlere, vatandaşın bu konuda hassasiyeti iyi anlatılmalı. Ekonominin durumu zaten ortadayken, insanlara adeta psikolojik baskı yaparcasına eziyet çektirmek kimsenin hakkı olmamalı. O araçları gördüğü için, veya o müziği dinlediği için fikrini değiştirerek oy vereceği partiyi gözden geçiren insan olduğunu düşünmüyorum. Aksine, daha seçilmeden kendisini rahatsız eden partiye veya adaya antipati ile baktığını rahatlıkla görebiliriz. 2018 yılındayız ve artık, eskimiş bazı alışkanlıkların değişmesi gerekiyor. Her parti veya aday, icraatlarını daha medeni bir dille ve çağın şartlarına uygun olarak vatandaşa ulaştırmanın yolunu aramalı. Mesela bir sonraki seçimde, parti liderleri bir TV programında buluşup atışmalarını ve eleştirilerini meydanlardan değil de, karşılıklı yapabilmeli. Bunu eski siyasetçiler yapmış ve bugün nostalji olarak hala izleyip tebessüm ediyoruz. Mesela, propaganda aracı olarak insanları rahatsız eden yöntemler yerine, sosyal medya gibi medeni yollar kullanılmalı. Bu seçimlerde gördüğümüz en büyük değişim, en ücra köye bile en az bir milletvekili adayının gitmiş olması. Bu daha da geliştirilmeli. Bir sonraki seçimdeki en büyük temennim ise; adayların daha medeni propaganda araçlarını kullanmalarını görmek.