Habertürk Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya'nın basın emekçisi Ahmet Demir'e attığı tokadı ve o sırada Sarıkaya'ya konuk olan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in vurdumduymaz tavrına hepimiz tanık olduk. Ulusal medya plazasına girmeyen gazeteciler için bu tokat sıra dışı olabilir. Ne demek istediğimi taşra olarak nitelendirilen Anadolu basınında çalışıp aynı zamanda kaşeli olarak ulusal gazete ve televizyonlara haber geçen ve yılda bir iki kez o ulusal medya organını ziyaret eden gazeteci dostlarım çok iyi anladılar.

Muharrem Sarıkayaların tek tük olmadığını size küçük bir örnekle açıklayacağım. İsmini vermek istemediğim fakat şuan hükümete yakınlığıyla bilinen ulusal bir gazetenin ana binasında iki asansör vardır. Bu asansörün birini genel yayın yönetmeni, haber müdürü, istihbarat şefi vs., yani üst yöneticiler kullanır. İkinci asansör ise muhabir ve diğer çalışanlar içindir. Taşradan gelen gazeteciler de bu asansörü kullanır. Hasbelkader muhabir yanlış asansörü kullandı ve yöneticinin biri bunu gördü, o muhabiri resmen haşlar...

Bu medya organında çalışan bir arkadaşım 2-3 yıl önce anlatmıştı. Söylediğine göre gazetenin genel yayın yönetmeni asansöre binerken yanına taşradan bir muhabir gelmiş. Adam asansörlerde sınıf farkı olduğunu bilmiyor tabi. Asansör gelmiş ve genel yayın yönetmeni ile birlikte binmeye kalkmış. Güzelce fırça yedikten sonra sekreterden asansör kullanma talimatı almış...

Muharrem Sarıkaya yaptığı terbiyesizlik ortaya çıkınca istifa etti. Bunların tek tük olmadığını bilmenizi istedim.

****

Basından devam edelim. Dövizdeki yüksek kur ve asgari ücrete gelen zam basın sektörünü de etkiledi. 4.253 lira çalışanları memnun etmezken, asgari ücretli bir gazeteci için 5 bin 879 lira harcayacak olan işverenler kara kara düşünüyor. Sadece gazete baskı maliyeti Ocak 2021’de aylık 8 bin 500 lirayken şuan 16 bin lira civarında. Bu giderlere maaş, SGK primi, diğer vergiler, dağıtım vs. kattığınız zaman gazete sahiplerinin bir çıkmazda olduğunu anlamak zor değil.

Durum değerlendirmesi yapmak için hafta sonu Antalya merkezde yayın yapan 11 yerel gazetenin sahibi bir araya geldi. Bir yandan da meslek örgütlerinden yapılan açıklamada sorunlar sıralandı, talepler dile getirildi. Uzun uzadıya yazmaya gerek yok, ekonomik destek bekliyor yerel basın. Bu noktada resmi ilanların gazetelerde yayınlanmasını planlayan Basın İlan Kurumu (BİK) denge sağlayıcı bir pozisyonda bulunuyor. Yerel medya nefes alacaksa buna öncülük edecek kurum elbette BİK. Ama orda da sıkıntılar var. Hantal bürokrasiden bir türlü kurtulamayan BİK uzun zamandır toplanamıyor ve dolayısıyla talepler havada kalıyor.

Bu bilgi cebimizde dursun.

Bilinmesi gereken bir diğer bilgi ise Basın İlan Kurumu'nun da diğer resmi kurumlar gibi en üstte Recep Tayyip Erdoğan'a bağlı olduğu. İyileştirmelerin istendiği, taleplerin dillendirildiği, deklarasyonların yayınlandığı yerel basının olmazsa olmazı Basın İlan Kurumu'nun en tepesinde her şeye karar veren Cumhurbaşkanı Erdoğan bulunuyor.

Bir sabah Basın İlan Kurumu'nun Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kapatıldığını öğrenirsek ne yapacağız? Böyle bir şeyin olmayacağını kim garanti edebilir?

Yani anlayacağınız uçuruma doğru sürükleniyoruz.

Peki, ne yapmalı?

Öncelikle kent dinamiklerinin yerel basına sözde değil, gerçek anlamda destek vermesi gerekiyor. Ayrıca kazanılmış hakların korunması için çaba sarf edilirken, ilerleyen süreçte daha geniş tabana yayılacak bir komisyon ile daha sağlıklı adımlar atılabilir diye düşünüyorum.

Yoksa nefesimiz tamamen kesilebilir...

***

Antalya basınının sevilen yüzü İsmail Kömür, hayatını kaybetti. Uzun zamandır tedavi gören İsmail abinin cenazesi bugün Muratpaşa Camisi'nde öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek. Basın camiasının başı sağ olsun.