Gün geçmiyor ki kahreden bir olayla, yüreğimizi parçalayan bir haberle güne başlamayalım. Son örnek Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde yaşandı. Bir müteahhit ayakkabıcıya götüreceği inşaat işçisine lüks aracın bagaj bölümünü layık gördü. Aracın bagajında yolculuk eden işçi fotoğrafı yürekleri sızlattı. O işverene araç dışında yolcu taşımaktan 1.665 lira para cezası kesildi. İsmi açıklanmayan işveren şaka yaptığını söyledi.
Bu olay bana Soma faciasında yaşanan dram dolu o diyalogu hatırlattı. Türkiye yaşanan maden felaketinde, mahsur kalan işçilere, ölenlere ve geride bıraktıkları gözü yaşlı ailelere ağlarken, madenden yaralı kurtarılan bir işçi, ambulansa bindirilirken "Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin" demişti. Bu sözler sonrası vicdanımızı, kalbimizi oracığa bırakmış, yutkunmakta dahi zorlanmıştık.
Neoliberal politikalarla eş zamanlı olarak işçi-emekçi düşmanlığının had safhada olduğu bir dönemden geçiyoruz. İşçiyi böcek gibi gören, çalışan değil de köle yerine koyan işveren sayısı o kadar çok ki... Bu ve benzeri olayları tekrar, tekrar yaşayabiliriz. Elbette bunların temelinde iktidarın patronlar kulübüne verdiği destek yatıyor.
Öyle ki işçiye döven, söven, tekmeleyen üst sınıfın sırtı sıvazlanıyor, adeta ödüllendiriliyor. İşte Yusuf Yerkel. Onu da Soma'da maden işçisini tekmelerken tanımıştık. Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel, geçtiğimiz hafta Almanya Başkonsolosluğu'na atandı. Bu atamayı 'Bizi kıskanan' Avrupa kabul etmedi. Havuz medyasına yansımadı ama Avrupa'nın birçok medya organında bu atama eleştirildi.
Özgürlüğün ve umudun şairi: Nazım 120 yaşında
Memlekette illa ki güzel şeyler de oluyor. Hem bıraktığı eserler hem de siyasi duruşuyla Türk ve dünya edebiyatına damga vuran, özgürlüğün ve umudun şairi Nazım Hikmet 120 yaşında. Hikmet, ardında 'Kuvayi Milliye', '835 Satır', 'Benerci Kendini Niçin Öldürdü?' ve 'Memleketimden İnsan Manzaraları' gibi unutulmaz eserler bıraktı. Memleket hasretiyle yitip gitti bu dünyadan. Antalya'da geçtiğimiz Cuma günü Livaneli Orkestrası, Cumartesi ise Modern Zamanlar Derneği Nazım Usta’yı andı.
Ben de yazımı Nazım Hikmet'ten bir şiirle bitirmek istiyorum. İyi ki doğdun Nazım...
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim…
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…