Altın Portakal’ın 59. serüveni tamamlanmak üzere. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde ulusal yarışma filmlerinin gösterimi henüz tamamlanmamış olduğundan, film eleştirisini haftaya bırakıp, organizasyon aksaklıklarına değinmek istiyorum.

Organizasyon mu dediniz?

Organizasyonun en büyük zaaflarının başında film gösterim saatleri geliyor. Seyircinin en çok rağbet ettiği, Atatürk Kültür Mekezi’ndeki ulusal yarışma gösterimlerinin ilki saat 14.30, diğeri de 17.30’da. Bu, çalışanların, öğrencilerin büyük bir kısmının festivali takip edememesi sonucunu doğuruyor. “Yıldızların Altında” adı verilen gösterimlerin daha uygun saatlerde yapıldığını söyleyebilirsiniz; ancak etkinliği takip eden okurlarımızın da bildiği gibi, Karaalioğlu Parkında filmler için seçilen mekân çok yanlış. Yarışma filmlerini beton üzerinde, son derece rahatsız edici bir ortamda, 59 yıllık festivale yakışmayacak ilkel görüntü ve ses koşulları arasında takip etmeye çalışıyorsunuz. Siz, bölgeye film ekiplerinin de uğramadığı bu ıssız bölgede her şeye rağmen filmleri izlemeye çalışırken, AKM’de film izlemeye elverişli koşullarda ek gösterimin planlanmamış olmasına aklınız ermiyor. Geçmişte çeşitli sinema salonlarında yapılan ilave gösterimler de planlanmayınca, bir kez daha Antalyalının takip etmesinin çok zor olduğu bir festivalle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Halkın Festivalinde Halk yok!

Yaklaşık 900 kişilik AKM salonunda gösterilen yarışma filmlerinin başlangıcında pek çok yönetmen Antalya seyircisine teşekkür ederek söze giriyor; muhtemelen durumdan habersizler. Çoğunluğu dışarıdan gelen basın mensupları ve konuklar sayılmazsa festivalin Antalya’yla ilişkisi yok denecek kadar az! Önceki yıllarda yaptığımız uyarılara kulaklarını tıkayan Belediye ve Boyacıoğlu ekibinin, -açılış- kapanış geceleri ve kortej dışında- halktan yana bir tercihleri olmadığı anlaşılıyor. Peki, ama bu festival kimin için? Geçen haftaki yazımızda, Altın Portakal’ın yalnızca bir film festivali olmadığını tarihsel örnekler eşliğinde açıklamaya çalışmış ve safımızın, Onat Kutlar’ın “halk şenliği” adını verdiği bir etkinlikten yana olduğunu söylemiştik.

Sinemasal Bakışla

Kuşkusuz olayın en önemli yanı sinema. Her yıl, muhtemelen birçoğunun gösterim olanağı yakalayamayacağı filmler izliyor ve sinemacıların ülkeye, insana bakışının ipuçlarını yakalamaya çalışıyoruz. Bu noktada, Adana’yla kıyaslandığında daha nitelikli bir yarışma seçkisine sahip olduğunu düşündüğümüz Antalya’da, geçen hafta masaya yatırdığımız Ön Jüri uygulamasına, haklı bir tepki de Kazım Öz’den geldi. Şöyle diyor özetle, yönetmen:

“Açılış konuşmalarında sanatçıya saygıdan, demokratik Haklardan, şeffaflıktan bahseden yetkililer… dünya genelinde yüzlerce festival dolaşan ve ödüller alan film(ler)imi festivale uygun bulmamıştır. Ön Seçici kurul dediğiniz kim tarafından seçiliyor, yoksa atama ile mi belirleniyor? Festival Başkanı Ahmet Boyacıoğlu, belediye yönetimleri değişmesine rağmen çok uzun yıllardır Adana ve Antalya’da karar verici pozisyonda. Bu şahsın siyasi partiler üstü özel bir pozisyonu mevcut mudur?”

Devam edeceğiz…