Cep delik cepten delik günler yaşıyoruz. Şairin dediği gibi, 'Bedava yaşıyoruz, dostlar bedava /Hava bedava, bulut bedava/Dere tepe bedava, yağmur çamur bedava/Bedava yaşıyoruz, dostlar bedava'...

Hatırlıyorum da bundan 5-10 sene önce defolu yani kusurlu ürün satan dükkân sayısı çok azdı. Küçük yırtığı ya da bir düğmesi eksik olduğu için defolu reyonunda satılan bu ürünler pek rağbet görmez, alanlar da gönülsüz alırdı.

Gün geldi, devran döndü. Bir zamanlar burun kıvırdığımız o defolu ürünler hayatımızın tam ortasına yerleşti. Dünya çapında isim yapmış büyük firmalar dahi mağazalarının bir bölümünü bu ürünlere ayırır oldu.

Nasıl ayırmasınlar ki... X firmaya giriyorsunuz sırf isminden dolayı bir tişört 250 TL. Standart kot 300 TL. Bir tık kaliteli ürün almaya kalksanız bu fiyatların iki katıyla karşılaşıyorsunuz. AVM'de bir mağazada 1.500 liraya spor ayakkabı satıldığını gördüm. Çalışana uçuk fiyatı sorduğumda, "Bu orta seviye bir ayakkabı. Üst seviye ayakkabılar 2000 liradan başlıyor" cevabını verdi.

Durum böyle olunca orta direk nerede ne ucuz bunun arayışına girdi. Tam da bu noktada ticaretin temel kuralı arz-talep devreye girdi. Geçtiğimiz hafta Doğu Garajı ve Güllük esnafını ziyaret ettim. Daha önce tek tük olan defolu ürün satışı yapan mağaza sayısında inanılmaz artış olduğunu gördüm.

Nasıl artmasın ki? 4.300 lira maaşla geçinen vatandaş bir tişörte 250 TL verebilir mi, bir kota 300 lira, bir ayakkabıya 1.500 lira ödeyebilir mi?

Esnafa satışları sorduğumda ise genel olarak, "Defolu ya da indirimli ürünler daha çok satılıyor. Vatandaş ucuzun da ucuzunu istiyor. Az kârla günü kurtarmaya çalışıyoruz" cevabını aldım.

Anlayacağınız 'kalan sağlar bizimdir' düsturuyla yaşamaya devam ediyoruz. Bunun adına yaşamak denirse tabi...

BİR YERİ DE MAHVETMEYELİM

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla Atatürk Parkı'na gittik. Konuşacak konularımız vardı. Atatürk Parkı'nda rahat edeceğimizi sandık, yanılmışız... O nasıl bir gürültü kirliliğidir. Arabeskinden pop müziğe kadar her mekândan kulağı rahatsız edici müzik yayını yükseliyor. Kendi alanları yetmezmiş gibi işletmenin dışına çevirdikleri devasa hoparlör ile de çevrede yürüyüş yapan ya da yakın mekâna oturanları da rahatsız ediyorlar. Kahve içip iki sohbet edecektik, homurdana homurdana Atatürk Parkı'nı terk etmek zorunda kaldık.

Falezler üzerine kurulu, muazzam manzarası ile Antalya'nın cennet köşelerinden Atatürk Parkı'ndaki bu işletmelerin denetlenmesi şart. Bu kadar yüksek sesle yayın yapılmasına izin verilmemeli.