Son yıllarda sinemadan çok skandallarla gündeme gelen Altın Portakal Film Festivali 58. kez kapılarını açtı. İşin sanat kısmını sevgili Tuncer Çetinkaya güzel bir dille anlatmış. Zaten üstatların yanında festivalin sanat yönünü değerlendirmek bana düşmez. Bizim işimiz gazetecilik... Yani gözlem, yani olup biteni kamuoyuna aktarma…
Açılış ile başlayalım. Son yıllarda Altın Portakal’la ilgili hep şu eleştirileri duyardık: “Eski festivallerin tadı kalmadı”… Hakikaten öyle. Sedat Peker 40 yaş altına sesleniyor ya, ben de 40 yaş üstüne sesleniyorum. Çocukluğunuzu, gençliğinizi gözünüzün önüne getirin desem birçoğunuzun gözünde ünlülerin kortej geçişi canlanır. Kadir İnanır, Tarık Akan, Türkan Şoray, Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman, Fatma Girikvs…
Haklısınız da…
Türk sinema endüstrisinin televizyon dizilerine angaje olması ve manken-oyuncuların mantar gibi çoğalması nedeniyle son yıllarda kortej geçişi ağır aksak yapılıyordu. Milyon tane kanalda yayınlanan ve birbirinin kopyası dizilerde rol alan manken-oyuncuların katıldığı korteje halk rağbet göstermiyordu.
Durum böyle olunca Altın Portakal’ı Altın Portakal yapan kilometre taşlarından biri olan kortej geçişi, festivali halkla buluşturmak yerine işkence haline geliyor, araçtan halkı selamlayan oyuncular da ‘Bir an evvel bitse de kurtulsak’ havasında Antalya’yı turluyordu.
Geride kalan 10 yılda bende iz bırakan kortej yanılmıyorsam Menderes Türel zamanında yapılmıştı. Korteje katılan kadın oyuncular kadına şiddeti proteste etmek için yüzlerini boyamış, bazıları korteje dayak yemiş kadını temsil eden yırtık elbise ile katılmıştı. Bu eylem, sinemanın toplumda bir rolü olduğu gerçeğini bize hatırlatmıştı.
Son iki yıldır pandemiden kaynaklı kortej yapılmıyor, iyi ki yapılmıyor!
Cumartesi günü Altın Portakal’ın açılış törenine gittim. İçeriye herkesi kontrollü alıyorlar. Haliyle sırada beklerken etrafıma bakımdım. Sahi ben film festivaline gelmiştim, birkaç ünlü görmeliydim. Sağıma, soluma baktım, üşenmedim önümdeki 30 kişiye tek tek süzdüm bir tane tanıdık yüz göremedim.
“Sanırım oyuncular daha gelmedi” diye düşünürken, girişten sonra kırmızı halıda TV kanallarının önümdeki 30 kişiden 10-15 tanesi ile röportaj yaptığını gördüm! Meğer onlar ünlüymüş… Dibimdeki ünlüleri tanıyamayan ben bir de gazetecilikten dem vuruyorum işte!
Manken-oyuncuların sinemayı zapt etmesinin acı bir karşılığıdır bu.
Bunu söylerken manken-oyuncu olup işini iyi yapanları ayırıyorum elbette. Benim sözüm yeteneğinden çok, popülaritesi ile kaslı vücudu ile özel hayatı ile gündeme gelenlere.
Bir de protokol durumu var tabi.
3 senedir açılışlara ismime özel davetiye ile giriyorum. Fakat girişte anlıyorsunuz ki protokolün de protokolü var!
Spor salonunun zeminini protokol yapmışlar, fakat burayı da iki bölüme ayırmışlar. Salonda kimin hangi bölümde oturacağına kim karar veriyor gerçekten merak ediyorum. Geçen yıl ben ikinci bölümden giriş yapmıştım, sonra gazeteci olduğumu söyleyince birinci kısma aldılar. Bu sene yine ikinci kısımdaydım görevli ‘İsterseniz sizi birinci kısma alayım’ dedi. Gerek duymadım. Sonuçta kısım farkını sorun yapacak egolu biri değilim. Zaten protokol dediğimiz başkanlar, vali, milletvekilleri, bakanlar vs. bunların dışında diğer davetliler neden sınıflandırılır anlamıyorum.
Madem kısım kısım ayrılacağız davetiyenin üzerine birinci kısım, ikinci kısım diye yazın da oturacağımız yeri bilelim. Mesela bir sivil toplum örgütü başkanı benimle ikinci kısımda otururken, onunla eşdeğer görevdeki yani başka bir sivil toplum örgütü başkanı birinci kısımda açılışı izledi. Böyle olunca insanlarda garip bir duygu oluşuyor. Kime, neye göre birinci ya da ikinci kısım!
Son olarak festivalin başına getirilen Ahmet Boyacıoğlu’na değinmeden geçemeyeceğim. Bu yıl üçüncü kez festival ona emanet edildi. Geride kalan iki yılda sinema sektöründen eksi puan alan Boyacıoğlu, eleştirilere kulaklarını tıkamış durumda. Boyacıoğlu’nu eleştirenler de Sinema Yazarları Derneği (SİAD) gibi sinema denince ilk akla gelen, festivallerin olmazsa olmazlarından kurumlar. Zaten Menderes Türel döneminde yaşanan sansür olayının ardından SİAD, Altın Portakal’a katılmama kararı almıştı. SİAD baktı ki Muhittin Böcek yönetiminde de festivale dair düzelme yok, tavrını sürdürdü. Boyacıoğlu 2 yıldır olduğu gibi bu yıl da bildiğini okumaya devam ediyor. Ne diyelim hayırlı olsun.
Açılış töreninde festivalde yarışacak filmlerden kısa kesitler gösterildi. Cidden izlenmesi gereken filmler var. Festivalde en az bir film izlemenizi tavsiye ederim, tabi bilet bulabilirseniz!