Bugün, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından kabul edilen, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü… BM, bu özel günde çocukların eğitim, beslenme, sağlık gibi haklarını eşit bir şekilde kullanmalarının önündeki engellerin kaldırılarak ayrımcılık ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunuyor. Ancak yapılan araştırmalara göre dünyada ve Türkiye’de kız çocuklarının karşılaştığı eşitsizlikler endişe veriyor. Verilere göre 5 kızdan 1’i ilköğretimi tamamlayamıyor ve yaklaşık 10 kızdan 4’ü liseyi bitiremiyor. Dünya genelinde 5-14 yaş arası kız çocukları, aynı yaştaki erkek çocuklarına kıyasla her gün ücretsiz bakım ve ev işlerine 160 milyon saat daha fazla harcıyor. 15-19 yaşlarındaki evli ya da partneri olan kızların neredeyse 4’te 1’i, hayatları boyunca en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor.
KIZ ÇOCUKLARI HER ALANDA GÜVENCESİZ
Resmi istatistik kurumu TÜİK’in verilerine göre 2022’de 720 bin kız çocuğunun okuldan ayrıldığı kaydedildi. Yine 2022’de 16-17 yaş grubunda evlenen kız çocuklarının sayısı 23 bin 906 olarak açıklandı. Son altı yılda çocuk yaşta evliliklerin sayısı 230 bini aştı. Öte yandan karma eğitimi ortadan kaldırmaya yönelik girişimler, eğitimi dinselleştirme çabaları, cinsiyet ayrımcılığını derinleştiren müfredatlar, şiddetin ve cinsel istismarın önünü açtığı kaydedildi. Konuya ilişkin konuşan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu başkanı Canan Güllü, kız çocuklarının yaşadığı sorunların temel noktası doğumundan itibaren ayrıma uğraması oluğunu söyledi.
HAYATLARI GİDEREK KARARIYOR
Yurt ve benzeri yapılarda çoklu istismara uğrayan kız çocuklarının haklarının aranacağı mahkemelerde de hukuk devleti ilkesinin zedeleyen kararlara imza atıldığını gördüklerini ifade eden Güllü,
“Son yıllarda üstüne gelen onlarca sorunla birlikte Türkiye’de kadınların yaşadığı şiddetin ana temel noktasının doğumundan itibaren neredeyse kız çocuklarının ayrıma uğramasından kaynaklandığının bir resmi olarak karşımıza çıkıyor. Tarikat ve cemaat ortamlarında çoklu istismara uğrayan kızlarımızın hayatları kararıyor. Kızlarımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin ana temeli olan hukuk devleti ilkesi göz ardı edilerek mahkemelerde haksızlığa uğruyor. Bu durumla kadın örgütleri olarak son dönemlerde kız çocuklarının yetişkinliğe giden sürecinde de bu çoklu ayrışmalarla mücadele etme yolundan çaba harcıyoruz” şeklinde konuştu.
YEDİKLERİ LOKMALAR BİLE EŞİT DEĞİL
Yoksullukla birlikte çocukların yedikleri lokma sayısının bile eşit olmadığını kaydeden Güllü şöyle konuştu:
“Aynı anda kız ve oğlan çocukları arasında neredeyse lokmalarda bile eşitliğin sağlanamadığı dönemdeyiz. Bugün bile bize gelen bir mesajda, ‘babam beni okula göndermiyor, çünkü masraf var ve bunu karışlamak istemiyor’ şeklinde sesleri tanıklık ediyoruz. Yoksulluğun ve ekonomik kriz en çok kız çocuklarına vurdu. Bu dönem üniversite kaydı yaptırmayan 800 bin öğrenciden neredeyse yarısının fazlası kız çocuklarının olduğu tarafımıza iletildi. Buradan da yola çıktığımız zaman 11 Ekim Birleşmiş Milletler ’in aslında bu ayrımcılığı çok önceden fark ederek bu konuda gerekli önlemleri alması adına devletleri yüklediği sorumluluklar var. Bu sorumlukları bugün 11 Ekim olarak özel kuruluşlar sivil toplum örgütleri ve birleşmiş milletler kurumları üstlenerek buradaki hataları eksiklikleri dile getirmeye ve çözümü yine kendileri ortaya koymaya çalışıyor. Ben o zaman soruyorum, Nerede bu devlet? Bu devletin artık kız çocuklarını görmezden geldiği, kadınların üzerinde koruma mekanizmalarını hayata geçirmediği, şiddetin otamasına bıraktığı kızları, cinsel istismarı gerçekten karanlık dünya içinde yalnız bıraktığı bir süreçte gerekli adımları atması gerekiyor.”
NOBEL, TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ SAVUNUCUSUNA
Öte yandan dün Nobel Ekonomi Ödülü, kadınlar ve erkekler arasındaki maaş eşitsizliğini inceleyen Claudia Goldin’e verildi. Bu bağlamda kadınların yaşamlarındaki eşitsizliğin katlanarak arttığına dikkat çeken Güllü,
“Nobel’de ödül alan arkadaşım toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan çalışma hayatındaki kadınların kalkınmalarındaki katkıları ve eşitsizliği üzerine koyduğu tabloda görüyoruz. Dünyada bir eşitsizlik var. Bunu görebiliyoruz. Ama bu eşitsizliğin oranlama açısından bakıldığında Türkiye’de günden güne geriye doğru giden bir sürecin de işlediğini tanıklık ediyoruz. İşte bu yüzden Türkiye’de ayrımcılık yasasının ortadan kaldırılarak, eşitliğin uygulandığı kız ve oğlan çocuğu üzerinden eğitim hakkının tamamen yararlanabileceği ve gerçekten felaketlere yol açan 4+4+4 sisteminden vazgeçilmesine, tarikatların din eğitiminden sürecinde engellemelerin yapılarak Müslümanlığın aslında yaşam dini olduğu, ölüm dini olmadığı yaşama dair mücadele de kız çocuklarını güçlendirecek argümanların verilmesine ve yine erken yaşta eğitimin ebeveyn eğitimiyle beraber desteklenerek kreşlerin her mahallede yaşama geçileceği bir süreç başlatması gerekmektedir” şeklinde sözlerine son verdi.