Dr. Helen Fisher, uzun zamandır aşk ve bağlanma üzerine çalışmalar gerçekleştiren biyolojik antropolog olarak tanınıyor. ‘Neden Aşık Oluruz’ kitabının da yazarı olan Fischer, aşk ve bağlanma üzerinde çalışıyor. Aşk duygusunun, beynimizde açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçlarımızın kodlandığı bölgeye çok yakın konumlandığını söylüyor.

Dr. Helen Fisher ve çalışmalarını inceleyerek bir aşk uzmanından aşka dair bilgileri sizlerle paylaştık! Aşka daha farklı bir pencereden bakmak isteyenleri yazımızın devamına davet ediyoruz.

Ask Uzmanindan Aska Dair Bilgiler 2

Sevdiğiniz İnsanın Fotoğrafını Görmek Bile Mutluluk Hormonunuzu Artırıyor!

Aşk gerçekten var mıdır? Fisher ve arkadaşları 40’tan fazla kadın ve erkek ile bir çalışma yapıyor. Fonsiyonel manyetik rezonans görüntüleme tekniği ile bu gruptaki her birey taranıyor. Görüntülemesi yapılan bireylerin sevgililerin fotoğraflarına baktıklarında beyinlerinde dopamin aktivitesinin yaşandığı görülmüştür.

Dopamin, beynimizin bir ödül beklediği zamanlarda hareket gösterir. Bu çalışmanın benzerleri çoğu hayvanda da yapılmış ve dopamin hareketliliği gözlemlenmiştir. Bunların sonucunda aşk DNA’mızda yer ediyor demek mümkün hale geliyor. Beyinlerimiz adeta aşık olmaya kurulu ve sevilmeye beklemeye programlı gibi hareket ediyor!

Peki, neden ‘o’ kişiye aşık oluyoruz?

Ask Uzmanindan Aska Dair Bilgiler 4

Neden Herhangi Birine Değil de ‘O’ Kişiye Aşık Oluruz?

Birçoğumuzun zaman zaman düşündüğü sorulardan biri de neden ‘o’ veya karşı tarafın gözünden bakarak neden ‘ben’ olabilir. Dr. Helen Fisher bu soruyu yanıtlandırmak için yıllarını vermiş bir bilim insanı. Sorduğu sorular üzerine çalışmalar yaparak edindiklerini makale, kitap veya bir sosyal medya postu şeklinde yayınlıyor.

Tüm bu araştırmalarını ise iş koluna dönüştürmüş olan Helen Fisher, bir partner bulma sitesinin baş bilimsel danışmanı olarak görev alıyor. Peki, Helen Fischer’a göre neden ‘o’ kişiye aşık oluyoruz? Bu konuda ise mizaç/karakter devreye giriyor.

Mizaç, doğuştan gelen ve sonradan değiştirebileceğimiz bir şey olarak görülmüyor. Fakat karakter özelliklerimizi, edindiğimiz deneyimlerden elde ediyoruz. Bu ise bizi bulunduğumuz çevre ve yer aldığımız, etkilendiğimiz kültüre götürüyor. Helen Fisher da mizaç olarak adlandırdığımız bu özelliklerin çevre, toplum ve kişisel deneyimlerden bağımsız olarak doğuştan geldiğin söylüyor.

Bu konuda ise şimdiye kadar yapılan tek yumurta ikizleri üzerindeki çalışmalar Helen Fisher’ı destekliyor gibi duruyor. Doğumda ayrılan ve bambaşka ailelerde, sosyo-ekonomik düzeylerde, çevrelerde büyüyen tek yumurta ikizlerinin 39 yıl sonra bir araya geldiklerinde zeka testi seviyelerinin neredeyse eşit olduğu, ikisinin de matematik ve spordan nefret ettiği görülmüş. Doğuştan DNA’mıza kodlanmış mizacımızı pek de değiştiremiyoruz gibi duruyor doğrusu.

Helen Fisher’ın mizacımızı dopamin, serotonin, östrojen ve testosteron adlı dört büyük kimyasalın etkilediği yönünde bir iddiası bulunuyor. Örneğin, östrojen sistemindeki genlerin daha çok aktif olduğu şekilde dünyaya gelindiğinde, bu kimyasalla ilişkilendirilen mizaç özelliklerinin baskın özellikler olacağını söylüyor.

Helen Fisher’ın eş seçimindeki ‘o’ kişiyi seçmemize sebep olan temel açıklaması ise aşağıdaki gibidir:

‘’Bu dörtlüden en baskın olan ilk iki kimyasal genel mizacınızı ve dolayısıyla eş seçimlerinizi en çok etkiler.’’

Fisher, yaptığı çalışmalar ile insanların partner seçiminde hangi kişilik özellikleriyle eşleştiklerini incelemiştir. Bunun sonucunda ise zıt kişiliklerin birbirine çekildiğine dair bir gözlem yapmıştır. Meraklı, keşfetmeye ve yeniliğe açık kadın ve erkeklerin, daha çok şüpheci, analitik düşünmeye yatkın ve hayalperest gibi farklı yapıda olan zıt kişilikleri çekici bulduklarını söylemiştir.

Ask Uzmanindan Aska Dair Bilgiler 3

Helen Fisher ile Aşka Dair!

Aşk, her daim çözülmeyi bekleyen bir gizem. Helen Fisher da şimdiye kadar her insan için özel olan bu duyguyu inceliyor. Çalışmalarının sonucunda ise Fisher’ın iddialarına göre size aşk hakkında 4 bilgi hazırladık!

Beyinde Kimyasal Fırtına Yaratan Bir Duygu: Aşk

Aşık olduğumuzu hissettiğimizde farklı duyguları tetikleyen dopamin, norepinefrin ve oksitosin gibi kimyasalların seviyesi yükselir. Bu kimyasallar ise bireyde heyecan, ödül ve bağlanma gibi yoğun hisleri etkiler. ‘Onu görünce kalbim pır pır ediyor’ şekline söylemlere sebep olan da bu yoğun ve tutkulu deneyimi yansıtır.

Aşk 3 Evreden Oluşur

Fiziksel çekim ve yüksek düzeyde duyusal bağlanmanın ön planda olduğu tutku evresi ilk evredir. Romantik aşk evresi ise çiftlerin artık birbirini daha iyi tanıdığı ve bağlarını güçlendirdiği evredir. Bağlanma evresinde ise evliliğe giden veya uzun süreli bir ilişki ortaya çıkar.

Aşkın Biyolojik Temeli

Çoğu zaman aşkın bulunduğumuz çevre, edindiğimiz deneyim gibi sosyal olgular çevresinde şekillendiğini düşünürüz. Fakat Helen Fisher, aşkın biyolojik bir temeli olduğunu ve DNA’mızda yer aldığını söylüyor.

Evrimsel Bir Süreç Olarak Aşk

Evrimsel açıdan aşkı inceleyen birçok araştırmacı, yıllardır türümüzün devamı için aşkın önemli olduğunu vurguluyor.

Aşkın karmaşık yapısı merak duygumuzu körüklüyor. Biz de sizler için kendini aşka adamış bir aşk uzmanından edindiğimiz bilgileri paylaştık!

Ask Uzmanindan Aska Dair Bilgiler 5

Kaynak: HABER MERKEZİ