Türk Neonatoloji Derneği tarafından 16-20 Nisan tarihleri arasında Antalya'da düzenlenen 32. Ulusal Neonatoloji Kongresi, Türkiye genelinden yenidoğan alanında çalışan hekimler, hemşireler, akademisyenler ve sektör temsilcilerini bir araya getirdi. Kongrede 262 bilim insanı konuşmacı ve oturum başkanı olarak görev alırken, binin üzerinde katılımcı kongreyi yerinde takip etti. Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, İtalya, İsveç ve Kanada'dan uluslararası konuşmacılar da etkinliğe katılım sağladı.
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında Türk Neonatoloji Derneği ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Esin Koç, Genel Sekreter Prof. Dr. Ahmet Yağmur Baş ve Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özge Altun açıklamalarda bulundu. Toplantıda, Türkiye'deki yenidoğan hekimliğiyle ilgili güncel gelişmelerin yanı sıra prematüre doğumlar, tentene temas uygulaması ve aşı reddi gibi başlıklar gündeme taşındı.
"YENİ DOĞAN ÖLÜMLERİ BİR ÜLKENİN GELİŞMİŞLİK ÖLÇÜSÜ OLARAK KABUL EDİLİR"
Yeni doğan döneminin, insan yaşamının en kırılgan ve en riskli evresi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Esin Koç, "Yenidoğan ölümleri bir ülkenin gelişmişlik ölçüsü olarak kabul edilir. Zamanından önce, yani prematüre doğan o kadar çok bebek var ki, bunlar bazen değil bir ay, aylarca yoğun bakım ünitelerinde kalabiliyor. Taburcu olduktan sonra da bu bebeklerin ve ailelerinin uzun süre takip edilmeleri ve desteklenmeleri gerekiyor" dedi.
"HİÇBİR ANNENİN ZAMANINDA DOĞUM YAPMA GARANTİSİ YOKTUR"
Prematüre doğumun yalnızca tıbbi değil, sosyal, çevresel ve kültürel nedenlere de bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Koç, "Antenatal yani doğum öncesi bakım çok önemli. Enfeksiyonların yaygın olduğu bölgelerde, gebelik takibi zayıfsa, akraba evlilikleri varsa ya da doğumsal anomaliler yaygınsa erken doğum riski artar. Ancak bazen hiçbir neden olmadan da erken doğum olabilir. Bu yüzden hiçbir annenin zamanında doğum yapma garantisi yoktur" ifadelerini kullandı.
Ailelerin doğumu gerçekleştirecekleri hastaneyi önceden değerlendirmesi gerektiğine işaret eden Koç, "Asıl soru şu olmalı: Eğer erken doğum olursa, ben bu bebeğimi takip edebilecek, tedavi edebilecek bir hastanede miyim?" dedi.
"GELİŞMİŞ ÜLKELERDE PREMATÜRE DOĞUM ORANI 7, AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE İSE YÜZDE 15"
Gelişmiş ülkelerde prematüre doğum oranının yüzde 7, az gelişmiş ülkelerde ise yüzde 15'e kadar çıktığını ifade eden Koç, "Bebek sahibi olmayı düşünen anne-baba adaylarının bu süreci bilinçli yönetmesi, gerekli taramaların yapılması, gebenin iyi izlenmesi bebeği doğrudan etkiliyor. Yenidoğan dediğimiz şey aslında bebek doğduktan sonra başlamaz. Daha anne baba bebek sahibi olmaya karar verdiğinde başlar" diye konuştu.
"AŞI REDDİ GİDEREK BÜYÜYEN BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUNA DÖNÜŞTÜ"
Prof. Dr. Esin Koç, yenidoğanlara yönelik aşı reddinin giderek büyüyen bir halk sağlığı sorununa dönüştüğünü söyledi. Bu sürecin yalnızca Türkiye'ye özgü olmadığını vurgulayan Koç, "Aslına bakarsanız bu benim kişisel fikrim gibi görünse de, dünyada Covid döneminden sonra aşıya olan güven sarsıldı. O süreçte aşılar çok hızlı geliştirildi. Medyada yalan yanlış haberler çıktı. İnsanlar milyonlarca kişi ölürken bile, birkaç aşı komplikasyonunun abartılarak verilmesiyle korktu, geri çekildi. Bu yalnızca Türkiye'de değil, tüm dünyada böyleydi" dedi.
"AŞI, ANNE SÜTÜ KADAR ALTIN DEĞERİNDE"
Aşıların etkisine dikkat çeken Koç, "Dünyadaki en iyi, en etkili ve en doğru şeylerin başında anne sütü ve aşı gelir. Anne sütüyle ilgili dünyada hiç tartışma yok. Her bebek için altın değerindedir. Aşı da aynı derecede kıymetlidir. Bugün bebek ölümleri bu kadar azsa, kızamık, tetanoz, boğmaca gibi hastalıklar görünmüyorsa bu aşılama sayesinde olmuştur" diye konuştu.
"AŞILAMA ORANI DÜŞERSE SALGINLAR BAŞLAR"
Toplumda gelişen yanlış algılara dikkat çeken Koç, şöyle devam etti: "Bazen aileler geliyor, ‘Hocam ben çocuğuma hiç aşı yaptırmadım, bakın hiçbir şey olmadı' diyor. Neden olmadığını ben söylüyorum: Çünkü diğer çocuklar aşılandı. O çocuğu toplum bağışıklığı korudu. Aşılama oranı, toplumda belirli bir sayının altına indiği an salgınlar başlar. Sıfırdan, sil baştan başlamak zorunda kalırız. Ve bu olabilecek en büyük felakettir. Bu şekilde giderse yılların emeği çöpe gider. Ben asistanken, tetanozdan bebek kaybederdik. Şimdi hiç görmüyoruz. Kızamıktan ölüm yok. Ama aşılar terk edilirse bunlar yeniden gündem olur. İnsanlar bunun farkına ancak çok geç vardığında varacak. Çünkü bu çocuklar kendilerini savunamaz. Anne baba ‘yaptırmam' diyor ve konu kapanıyor. Oysa devlet bu hizmeti ücretsiz veriyor. Tek yapılması gereken çocuğu sağlık ocağına götürmek."
MOBİL UYGULAMA DÜNYA ÇAĞINDA ÖRNEK GÖSTERİLDİ
Dernek tarafından geliştirilen mobil uygulama hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Koç, uygulamanın prematüre bebeklerde doğru tedavi ve doz hesaplaması için kullanıldığını ve hata yapılmasını engellediğini belirtti. Koç, "Bebeğin kilosu, yaşı girildiğinde sistem yanlış dozda uyarı veriyor. Amerika'dan ödül aldı. İngilizce'ye çevrildi ve 15 milyonun üzerinde indirildi. Dünyadaki birçok yenidoğan uzmanı ve hemşire bu uygulamayı kullanıyor" şeklinde konuştu.
"BEBEĞİN SADECE YAŞATILMASI YETERLİ DEĞİL, YAŞAM KALİTESİNİN DE KORUNMASI GEREK"
Koç, prematüre bebeklerin sadece yaşatılmasının yeterli olmadığını, yaşam kalitelerinin de korunması gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şu şekilde tamamladı: "Bu bebekler iyi tedavi edilmezse ileride gözleri görmeyebilir, kulakları işitmeyebilir, akciğerleri sık hastalanabilir, zeka gelişimleri geri kalabilir. Bu sadece bebeğin değil, ailenin ve toplumun da yüküdür. Daha doğum salonunda yapılan doğru müdahaleler, o çocuğun önündeki 80 yılı belirleyebilir."