Biliyorsunuz, bir haftadır, Muğla Akbelen’de köylüler çevreciler, kömür madeninin genişlemesi için yapılan orman kıyımını engellemek için mücadele ediyorlar. Bu mücadelenin içinde cop var, biber gazı var, itilip kakılmak var. Bunların toplamında da bu ülkenin geleceği doğası için, bu ülkenin çocuklarının geleceği için onurlu bir direniş var.

Öyküyü biliyorsunuz zaten. Beşli çete diye adlandırılan iktidar beslemesi sermaye daha fazla semirsin, daha fazla kazansın diye ülkenin geleceğini hiçe sayarak kömür madenini genişletmek için ağaçları kesiyor. Bölge köylülerinin başlattığı direniş ulusalda karşılık buluyor ve çevre dostu gönüllüler de akın akın Akbelen’e giderek direnişe destek veriyorlar.

Tabi Akbelen de bunlar olurken, siyasiler de yavaş yavaş olaya uyanıyor ve bölgeye gidiyorlar. Önce CHP’li vekiller gidiyor ve bölgede inceleme yapıp geri dönüyorlar. Ardından Yeşil ve Sol Partili vekiller gidiyor. İncelemelerini yapıp geri dönüyorlar.

Son olarak da bölgeye CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu geliyor. Mutad olduğu üzere Kemal Kılıçdaroğlu, girdiği bölgede bir konuşma yapıyor. Sonrasında da aracına binip ayrılmaya hazırlanıyor. Ama hiç beklenmedik bir şey gerçekleşiyor bu anda. Kılıçdaroğlu’nu dinleyenler birden, “arabaya değil, barikata” sloganları atarak aracın önünü kesiyorlar. Bir müddet Kılıçdaroğlu’nun korumaları bu durumu engellemeye çalışıyorlar, ama ne mümkün.

Günlerdir benim de konu ettiğim bir durum. Muhalefetin muhalefetsizliği.

Muhalefet, TBMM çatısı altında, ceylan derisi koltuklarda, çoğu zaman da katılmayarak yapılmıyor. Bu şekli ile yapılan muhalefet, tatlı su muhalefeti oluyor, majestelerinin muhalefeti oluyor. Oysa insanlar muhalefeti artık TBMM’de değil, ama Antalya Korkuteli’de ama Muğla Akbelen’de, ama grevde işçilerle, ama yurtsuz kalan öğrencilerin yanında, yani sokakta, yani meydanlarda görmek istiyorlar. Meydanlarda önlerinde muhalefet yürüsün istiyorlar. Muhalefetin TBMM’de parmak indirip kaldırmasını değil, onlar seslerini duyururken, seslerine ses olmalarını istiyorlar.

Kimbilir, belki de muhalefet hiç meydan, sokakta olmadığı için bu kadar cılız, etkisiz kalıyordur.

İşte bu cılızlığa isyan, Akbelen’den geliyor. Akbelen direnişçileri bu hareketleri ile sadece Akbelen’i kurtarmaya çalışmıyorlar, muhalefeti kurtarmaya çalışıyorlar ve aslında Türkiye siyasetinde, muhalefetten çok daha ileride olduklarını gösteriyorlar.

Not alın bir kenara. Önümüzdeki dönemin sloganıdır bu:

“Arabaya değil, barikata”