Antalya’da artan göçle birlikte çarpık yapılaşmanın sonucunda kentteki yeşil alanların heba edildiğini söyleyen Peyzaj Mimarları Odası Antalya Şube Başkanı Gülsüm Kıldan, “Son yıllarda Antalya, yerli ve yabancılar tarafından en fazla göç alan şehirlerden biri haline gelmiştir. Bu göçlerin sonucunda son yıllarda şehir planlamalarının ve alt yapı hesaplamalarının görmezden gelinerek yeşil alanların yerini yeni inşaatlar almıştır. Çarpık yapılaşma ve ihtiyaçtan fazla yapıların yapılması kentlerdeki hatta kırsaldaki yeşil alanların feda edilmesine sebep olmaktadır” şeklinde konuştu.
“İMAR YÖNETMELİĞİNDE, ÖNCELİK YEŞİL ALANLARI KORUMAK OLMALI”
Yerel yönetimlerin şehir planlaması yaparken önceliğinin yeşil alanları korumak olması gerektiğini vurgulayan Başkan Kıldan, “ Çevre koruma ve şehir planlaması konusunda farkındalığın artması, yerel yönetimlerin yeşil alanların korunmasına ve yeni yeşil alanlar oluşturulmasına yönelik çabaları da mevcuttur. Kentlerdeki yeşil alanların korunması ve artırılması için şehir planlamasında yeşil alanların öncelikli planlanmalıdır. Ranttan uzak insan ile birlikte hayvanların ve bitkilerin yaşam haklarının görmezden gelinmemelidir. Yapılan inşaat projelerinde yeşil alanların proje ve uygulamalarının imar yönetmeliğinde zorunlu hale getirilmesi ve bundan taviz verilmemelidir. Mevcut yeşil alanların su ve iklim koşullarına göre revizyonlarının ve düzenli bakımlarının yapılması kentsel yeşil alanlar için önemli adımlar olabilir” ifadelerine yer verdi.
“İKLİM KRİZİNİ DAHA AĞIR YAŞAYACAĞIZ”
Antalya’da yeşil alanların gün geçtikçe azaldığına dikkat çeken Başkan Kıldan, “Antalya ‘daki doğal ve kültürel yeşil alanlar gün geçtikçe azaldığından ileriki günlerde küresel iklim krizinin etkilerini çok daha ağır yaşayacağız. Finike’de yaşadığımız sel felaketi ve iki yıldır yaşadığımız yangın felaketleri fragman olabilir. Antalya için yarın değil bugün önlem almamız son derece hayatidir” şeklinde belirtti.
“HER YERE PALMİYE DİKMEYELİM”
Şehrin çevre düzenlemesinde gereksiz bitkilendirme çalışmalarından vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Başkan Gülsüm Kıldan, “Yollarda bitkiler kullanmak iklim değişikliği ve su kullanımı için çok önemli bir konu. Tatil beldesiyiz diye her yere palmiye dikmeyelim. Endemik bitkimiz portakal diye, turunç ve benzeri ağaçları dikmekten vazgeçmek gerekiyor. Şehirlerin, parkların, caddelerin, bulvarların bitkilendirilmesi su ihtiyacı az olan bitkilerden seçilmeli. Özellikle Refüjlerin akşam saatlerinde vahşi sulama ile manuel olarak sulanmaması gerekmektedir. Ayrıca her yağmurda gördüğümüz gibi altyapı, drenaj problemi mevcut. Bina ölçeğinde yapılan kentsel (bina) dönüşümleri, peyzaj projelerinin yeterli değil. Hala birçok belediye tarafından ruhsat aşamasında peyzaj projelerinin istenmiyor. Çocuk oyun alanlarında ve kentlerde sürdürülebilir malzemelerin kullanılmıyor. Evsel atıkların yeterince dönüşüme kazandırılamaması, bisiklet ve elektrikli araçların yaygın olarak kullanılmaması ve bunun teşvik edilmiyor. Orman alanlarının ve sit alanlarının piknik alanı olarak kullanılması ve gerekli önlemlerin alınmalıdır” dedi.
ANTALYA YETERLİ PROJEYE SAHİP DEĞİL
Çevreci kent açısından Antalya'yı değerlendiren Başkan Gülsüm Kıldan, "Antalya için konuşmak gerekirse doğal, tarihi güzelliği açısından adeta bir açık hava müze niteliğinde bir kent. Ancak giderek kalabalıklaşan, göç alan bir şehir olduğu için hem turizm hem de yaşayan insanlar açısından yeterli altyapıya ve çevreci projelere sahip diyemem. Boğaçayı projesinde de gördük ki sulak alanlarda yaşayan flora ve faunayı düşünülmeden hayal edilen çılgın projeler çok geçmeden bize tehdit ve sorun olarak dönmektedir" diye konuştu.
“ŞEHRE SAHİP ÇIKILMIYOR”
Belediyecilik anlayışı gelişmediği için sürekli yapılan çalışmaların tekrar ederek şehrin yapısının bozulduğunu söyleyen Kıldan, “Her seçimde yeni gelen yönetim bir öncekinin projesini bozup yeniden yaparak bu kentin yeşil alanlarına ve kültürüne sahip çıkmıyor. Antalya’da maalesef yapılan mahalle parklarının hiç birinde ağaçlar gölge verecek kadar büyümeden yıkılıp yeniden yapılıyor. Bir şehre çevreci kent diyebilmemiz için mahalle parklarının kültürü olması gerekiyor. Fakat maalesef mahalle parklarının ömürleri o kadar uzun olmuyor. Bizim kentimizde benim çocukluğumda oynadığım Karaalioğlu parkı dışında size örnek verebileceğim bir park daha yok” şeklinde konuşmalarına son verdi.