Antalya ilindeki kent hakkı ihlallerinin de sıralandığı AKİP bildirisinde, koruma alanlarının yapılaşmaya açıldığı, kent siluetinin yok edildiği, kamusal alanların talan edildiği, Kırcami planlamasında kent yöneticilerinin rant takıntısından kendilerini alıkoyamadıkları, suların tarım ilaçları ve pestisitlerle zehirlendiği, Antalya’nın kamusal zenginlik kaynaklarının paraya tahvil ve tahsis edilmek üzere en fazla talan ve tehdit altında bırakılan bir kent olduğu vurgulanarak, “Dünya çevre günleri, çevre felaketleri faillerinin içi boş genelgeleriyle sürdürülen samimiyetsiz etkinlikler olmaktan çıkarabilmek kent sakinlerinin daha fazla dayanışması ve kendi örgütlülükleri ile çevre haklarına sahip çıkmalarıyla mümkün olacaktır” denildi.

‘ÇARPIK KENTLEŞME ÇELENKLE ÖRTÜLEMEZ’

“Temiz Deniz Temiz Dünya” etkinlikleri kapsamında tüm Türkiye'de eş zamanlı, denize kıyısı olan illerde denize, olmayan illerde uygun su yüzeylerine depremden etkilenen vatandaşlar adına ve anısına saygı çelengi bırakılarak Çevre Haftasının başlatılacağı hatırlatılan bildiride, “On binlerce insanımız, yaşanan depremler nedeniyle planlama ilkelerine aykırı oluşturulan yerleşimlerde, zemin koşulları dikkate alınmadığı, imar affınatabi tutulan denetimsiz, sağlıksız, kaçak ve güvensiz yapıların enkazları altında kalmıştı.Günlerce yardım eli uzatamayacak kadar kamusal kurumların içlerinin boşaltılması sonucunda can kayıplarının arttığı da bilinen bir gerçekliğimiz. Şimdi bu vahim tablonun kefareti olarak mı düşünülmüştür bilinmez ama su yüzeylerine bırakılacak çelenklerin ne çarpık kentleşmelere dayalı olarak ölümcül doğa olaylarının önüne geçmesi, ne de sorumluluklardan arınmayı, üstünü örtmeyi veya inkâr etmeyi sağlaması mümkündür” denildi.

‘DENİZİ KİRLETENLER ENGELLENMELİ’

“Genelgeye göre Türkiye Çevre Haftası nedeniyle idarecilerimiz deniz çöpü avı da başlatacaklar. Bir gün içinde ağırlıkça en çok deniz çöpü toplayan ve ilk 3'e giren balıkçı teknelerine çeşitli ödüller verilecek. Toplanan deniz çöplerinden uygun olanlar sergilenip, diğerleri bertaraf edilecek,” denilen AKİP bildirisinde, “Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde balık çiftlikleriyle deniz eko-sistemini hunharca yok edilmesinin sorumluları olan bu yöneticiler,öyle görünüyor ki başını kuma gömen deve kuşlarından farksız. Hiç kuşku yok ki öncelikle kamusal çıkarlarımız için bu maskeler düşürülmeli ve bertaraf edilmelidirler. Zira denizi kirletenlerin engellenmesi ve teşhir edilmesi, onların çöplerini toplayanları ödüllendirmekten çok daha anlamlı ve gereklidir” ifadelerine yer verildi.

‘KORUMA ALANLARI YAPILAŞMAYA AÇILIYOR’

“Antalya, eşsiz doğası, kültürel ve tarihsel değerleri ile denizle bütünleşmiş bir kenttir. Ama gözlerimizin önünde değerlerini hızla yitiren bir kent haline getirilmiştir.Merkezi yöneticilerimiz de, yerel yöneticilerimiz de çıkar ve sermaye çevrelerinin beklentilerine uygun olarak denizimizi, sularımızı, toprağımızı, havamızı kirleten karar ve uygulamalarının sorumluluğunu taşıyorlar. Sahilleri, Tarım Alanlarını, Koruma Alanlarını hızla yapılaşmaya açıyorlar. Kıyısı, toprağı temiz olmayan kentin denizi de temiz olamaz” denilen Antalya Kent İzleme Platformu bildirisinde Antalya’daki kent hakkı ihlalleri konusunda şunlar söylendi:

‘KENT SİLUETİ YOK EDİLİYOR’

Konyaaltı Sahilinde daralmaya neden olduğu bilimsel olarak ortaya konulmasına karşın Boğaçayı düzenlemesine çözüm getirmekten imtina edilmesi kabul edilmez bir kent hakkı ihlalidir.Antalya’yı diğer sahil kentlerinden ayıran önemli bir özellik olan denizden dik yükselen Bey Dağlarının kent panoramasına kattığı üçüncü boyutun özellikle Konyaaltı’nda giderek dağlarla yarışmaya kalkışan yapılaşmalarıyla kirletilmekte oluşu, kent siluetinden başlayarak planlamada öngörülmeyen yüklerinin olumsuz sonuçları, her geçen gün daha fazla hissediliyor. Aynı durum Lara Kıyılarıve denizin üzerinde yükselen Falezler için de geçerli.

‘KAMUSAL ALANLAR TALAN EDİLİYOR’

Konyaaltı, Lara, Kemer, Phaselis, Çıralı, Kaş, Belek, Manavgat, Alanya, Gazipaşa, daha fazla para kazandıracağı düşünülen boydan boya sahil şeritlerimiz, herkesin eşit ve serbestçe kullanılması zorunluluğu getiren kıyı yasasına, koruma statüsüne bakılmaksızın merkezi ve yerel yöneticileraracılığı ile açıkça gasp edilmiş durumdalar.Sahillerimiz özel işletmecilerin resmen daha çok para kazanma hırslarına ve işgallerine terk edilmiş durumdalar. Talya Oteli, Bambus plajı, Karaalioğlu Parkı düzenlemeleriyle Falezlerin, Park ve Bahçelerimizin doğal ve tarihi dokusu heba ediliyor. Kentin denize açılan simgesel değerleri olan doğal ve kamusal alanlarımız talan ediliyor.

‘SU KAYNAKLARI YOK EDİLİYOR’

Parsel parsel işgal edilmeye devam edilen ve nihayet yapılaşmaya açılmak istenen Kırkgöz Su Kaynaklarının heba edilmesinin esas sorumluları merkezi ve yerel yöneticilerdir. Kullanım kapasiteleri olmasına karşın korunmadıkları gibi, yapılaşmaya açılan sulak alanlarımız, yeraltı su kaynaklarımızın yok edilmesinin failleri Merkezi ve Yerel Yöneticilerdir.

‘RANT TAKINTISI AĞIR BASIYOR’

Kırcami gibi tarımsal karaktere sahip, su arıkları, su kaynakları, peyzaj değerleri, anıtsal yapı ve ağaçları dikkate alınmadan, yoğun yapılaşmalı, yoğun nüfuslu, alt yapısız olarak kentin yedide biri demek olan 1500 hektarlık alanı imara açılmak istenirken, kent yöneticileri adeta ranttakıntısından kendilerini alıkoyamıyorlar.

‘AKARSULAR VE DENİZLER ZEHİRLENİYOR’

Türkiye genelinde en fazla tarım zehiri, pestisit kullanımı ile, neden olunan zehir, kirlilik ve sağlık sorunlarıyla gıda güvenliğimiz tehdit edilirken,aynı zamanda bu yolla derelerimiz, akarsularımız ve denizlerimizin de zehirlenmesine,kirletilmesine önlem alınmıyor.

‘KENT TAHSİSLERLE TALAN EDİLİYOR’

Korunan alanlar Yönetmeliği, Orman Parkları Yönetmeliği, Madencilik Yönetmeliği, Kıyı Yasası yönetmeliğinde gerçekleştirilen değişikliklerle, kıyıları, ormanları, korunan alanları, sulak alanları dağ, taş, dere tepe bütün müşterek değerleri ve yaşam alanları; kamusal zenginlik kaynakları paraya tahvil/tahsis edilmek üzere en fazla talan ve tehdit altında bırakılan bir kenttir Antalya.

‘İÇİ BOŞ GENELGELERLE OLMAZ’

“Barınma hakkımızdan, ulaşım hakkına, sağlıklı çevrede ve ortak alanlarımızda eşitlik ve serbestlik içinde yaşama hakkımızdan hukuk güvenliğine kadar, iş, beslenme, eğitim, sağlık alanlarında artarak devam eden hak ihlalleri ve keyfilikler çemberinde yaşamaya zorlanıyoruz. Bu durum, doğal, çevresel, insani, kültürel ve tarihsel değerlerimizin korunması hedeflerinden uzaklaşmamıza ve aynı zamanda bu sürecin ortaya çıkardığı iklim krizine çare üretebilecek önlemlerinin geliştirilememesine neden olması, hepimizi vahim bir geleceğin beklediğini ortaya koymaktadır” denilen Antalya Kent İzleme Platformu bildirisinde, “Dünya çevre günleri, çevre felaketleri faillerinin içi boş genelgeleriyle sürdürülen samimiyetsiz etkinlikler olmaktan çıkarabilmek kent sakinlerinin daha fazla dayanışması ve kendi örgütlülükleri ile çevre haklarına sahip çıkmalarıyla mümkün olacaktır” denildi

Kaynak: HABER MERKEZİ