Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde Gezi davası tutukluları Mine Özerden ve Çiğdem Mater ile 19 Mart protestolarında tutuklanan Esila Ayık'ı ziyaret etti. Ziyaret sonrası cezaevi önünde açıklama yapan Özel, tutuklamaları "siyasi husumet" olarak nitelendirdi ve "Bir ülkede cumhurbaşkanına 'diktatör' denilemiyorsa orası diktatörlüktür" ifadelerini kullandı.

ÖZEL, GEZİ TUTUKLULARI VE 19 MART TUTUKLUSU ESİLA İLE BİR ARAYA GELDİ

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Bakırköy Kadın Kapalı İnfaz Kurumu’nu ziyaret ederek Gezi davası tutukluları Mine Özerden ile Çiğdem Mater’i ve 19 Mart protestolarında tutuklanan öğrenci Esila Ayık'ı ziyaret etti. Özel, ziyaret sonrası yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Bakırköy Kadın Cezaevi’nde Çiğdem Mater’i, Mine Özerden’i cezaevinde oluşlarının üçüncü yılında ve Esila’yı buradaki tutukluluğunun 21'inci gününde ziyaret ettik. Kadın Kolları Genel Başkanımız, Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sevgi Kılıç, Bakırköy Belediye Başkanımız Ayşegül Hanım ile birlikte. Gezi’den tutuklu arkadaşlarımızın burada geçirdikleri her gün ve bu ana kadar bin 95 gün, hepimizin adına yattıkları ve Tayyip Erdoğan’ın husumeti yüzünden yattıkları günlerdir. Gezi’de, ‘Gezi barışçıl şekilde bitsin’ diye mücadele etmiş, gayret sarf etmiş; ‘Çatışma olmasın, kimsenin canı yanmasın’ diye mücadele etmiş arkadaşlarımızı içeride tutuyorlar. Görüşmeden sonra Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı’ndaki ağaçları kesmemeye, Topçu Kışlası yapmamaya, AKM’yi yıkmamaya, yerine AVM yapmamaya söz vermesi üzerine ve aleyhte mahkeme kararları olsa da referandum sözü üzerine arkadaşlarımız Gezi Parkı’nın boşaltılmasını telkin etmişler, hatta o dönem Gezi’deki bazı gruplar tarafından eleştirilmişlerdi.

"BU KADAR BÜYÜK HAKSIZLIK YAŞANMAMALIYDI"

Yıllar sonra arkadaşlarımızı, ‘Gezi bir darbe girişimidir, kalkışmadır. Bu yüzden Gezi’deki herkes ve ön planda olanlar yargılanmalıdır’ diye korku yaymak için yaptıkları bir işin sonucunda, Tayyip Bey’in husumeti yüzünden olan bir iştir. Kavala’nın, Tayfun Kahraman’ın, Can’ın, Çiğdem’in Mine’nin içeride olması kendilerine, ailelerine eziyettir ama Türkiye’ye yüktür, Türkiye’ye zulümdür. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde oradaki Türk delegasyonun başkanı AK Partili Tuğrul Türkeş de aynı şeyi söylemektedir oradaki CHP’li arkadaşlarımız da, ‘Yüzümüze kapanan her kapı da Gezi hatırlatılmaktadır' demektedir. Sayın Kavala‘nın uğradığı büyük haksızlık, hepsi birden Gezi'den beraat etmişken onu tutup ilk önce maalesef casusluktan tutuklayıp sonra Gezi’den tekrar dava açıp casusluktan beraat ettirip Gezi’den ceza verme gibi utanç verici bir sürecin geldiği noktadayız. Bu süreçte, adını kimsenin koymadığı süreç sürecinde bir ilerleme sürecinin içinde her şey ve oradan sonra siyasi tutsaklara özgürlük gelirken bu arkadaşlarımıza bu sürecin bir yan ürün olarak, yan kazanımı olarak dışarıya çıkacaklarını ümit ediyoruz. Ancak böyle olmamalıydı, bu kadar büyük haksızlık yaşanmamalıydı.

"ESİLA GÜNDE İKİ İŞTE ÇALIŞIP GEÇİNMEYE ÇALIŞAN BİR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ"

Esila’ya gelince sağlık sorunları kamuoyuna yansıdı, birtakım rahatsızlıkları kamuoyuna yansıdı. Hem cezaevi yönetimiyle hem kendisiyle yaptığımız görüşmede, kendisi de bazı haberlerin biraz fazla kamuoyunda abartılarak ele alınmasından ve ortaya çıkan infial durumundan rahatsız olduğunu işaret ediyor. Kendisi çok başarılı bir öğrenciyken tam burslu olarak gittiği yurt dışındaki öğrenci değişiminden sonra, yine çok yüksek oranda bir bursla kazandığı üniversitede yurt dışında, Belçika’da konservatuvarda fotoğrafçılık eğitimi görüyor. Maalesef ekonomik durumu çok kötü olan bir ailede; annesi vefat etmiş, babası bir apartman görevlisi olarak iki çocuğunu okutmaya, geçindirmeye çalışıyorken o aldığı bursu babasının mütevazi katkılarıyla iki yıldır Türkiye’ye gelememiş çünkü yurt dışında çalışmak zorunda. Günde iki işte çalışıyor. Garsonluk ve kasap reyonunda hazır yemeklerin paketlenmesinde çalışıyor. İki işte çalışıp bir üniversite okuyan birisi Türkiye’ye gelmiş. Kadıköy'de üniversite öğrencilerinin tutuklanması protesto için gittiği yerde, kendi yazmadığı ama elinde görüntülenen bir afişle Cumhurbaşkanı’na da küfür etmemiş.

"BİR ÜLKEDE, BİR SİYASETÇİYE SERT TUTUMUNDAN DOLAYI 'DÖKTATÖR' DENİLMİYORSA ORASI DİKTATÖRLÜKTÜR"

Cumhurbaşkanına ‘diktatör’ demenin ağır eleştiri sınırları içinde olduğuna ilişkin Yargıtay kararları var, mahkeme kararları var. Cumhurbaşkanı’na ‘diktatör’ de diyoruz ‘şeddeli diktatör’ de diyoruz ‘tek adam’ da diyoruz. Bunların söylenebildiği ülkelere demokrasi, bunu söylendiği ülkelerde 21 yaşında, genç, böbrek hastası, kalp kapağında sorun olan bir kızı içeriye koyarsanız oraya ‘diktatörlük’ diyoruz. Esila, içeride geçirdiği her gün elinde tuttuğu dövizin doğruluğunu ispatlıyor. Esila’yı bugün salsanız onun söylediğinin aksine biraz daha yakından bir iş yaparsınız. Bir ülkede, bir siyasetçiye sert tutumundan dolayı ‘diktatör’ denilemiyorsa orası diktatörlüktür, deniliyorsa orası demokrasidir. Kararı yüce milletimiz verecektir.

"EBEBİYAT ALANINDA ÖDÜLLERİ OLAN BURSLU BİR ÖĞRENCİYE YURT DIŞINA ÇIKIŞ CEZASI VERİP DÜNYAYA KENDİNİZİ GÜLDÜRMEYİN"

Bundan sonraki süreçte hasta, her geçirdiği günün sıkıntılı olduğu bu arkadaşımızın bir an önce serbest kalmasını bekliyoruz. Elbette serbest kalacak. Allah aşkına yurt dışında burslu okuyan çok başarılı bir fotoğraf sanatçısı ve fotoğrafçı olan, edebiyat dalında ödülleri olan bu arkadaşa sakın yurt dışına çıkış cezası verip de kendinizi de bizi de dünyaya güldürmeyin. Çünkü vizeleri var, sınavları var. Yarın öbür gün mutlaka serbest kalacak ama yurt dışına çıkış yasağı gibi bir komediyle Türkiye’yi karşı karşıya bırakmayın diye şimdiden ifade etmek ister. Tüm arkadaşlarımıza özgürlük diliyoruz. Cezaevlerinde kalan herkesin ailelerine de hem geçmiş olsun diliyoruz hem de doğru ve adil bir infaz rejimiyle ilişkin ümitlerimizi koruyoruz. Bu konuda katkı vermek üzere hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyoruz.”

Kaynak: HABER MERKEZİ