Oryantalizm, batılıların doğu hakkındaki düşüncelerinden doğdu. Pek çok batılı sanatçı, düşünür ve seyyahı etkileyen şey, doğunun yaşama kattığı ruhsallıktı.

Mozart'tan Zonaro'ya, Victor Hugo'dan Ayvazovsky'e birçok ismin içinde kaybolduğu düşsellik, sanatın büyüsüyle birleşerek, giderek mekanikleşen batı kentlerinin insanına masalsı bir çıkış yolu sunuyordu: Gizemli doğu...

19. yüzyılın Avrupalı seyyahları, bilim insanları, tarihçileri, ajanları ve daha pek çok macera ve gizem düşkünü insanı, bal kavanozuna üşüşen sinekler gibi doğunun binlerce yılın büyüsünü taşıyan kentlerinde aldılar soluğu...

Kimi soluksuz kaldı, kimi de yeni bir soluk bulup döndü ülkesine...

Hititlerden Roma'ya, Selçuklu'dan Anadolu beyliklerine uzanan onlarca kültür katmanı, bir öncekini de içine alarak benzersiz bir miras bırakmıştı bu topraklara...

Asya'dan, Uygurlu rahiplerden aldıkları mistik ateşi, İran topraklarında Ahura Mazda'nın nefesiyle harlayıp, Frigli dervişlerin bıraktığı ocaklarda yeniden yakan Anadolu bilgeleri dünyanın en yalın felsefesini dağa taşa, suya toprağa yazdılar...

Bu ellerde yükselen uygarlık, mimariden kente, yeme içmeden hayat bilgisine uzanan geniş yelpazede bir günde 10 bin yılın özetinin yaşandığı bir incelik inşa etti.

Ve o eller, izlerini bırakıp sessizce göçüp gittiler. Bize o masalsı kentleri ve bir de onların öykülerini bırakarak...

O masalsı kentlerden biri de Eğirdir'di...

İbni Batuta'dan yüzlerce yıl sonra Avrupalı Oryantalist seyyahların gravürlerine yansıyan Eğirdir'in büyülü dokusu, bugün avuç dolusu para ödeyip de övüle övüle bitirilemeyen İsviçre'nin, İtalya'nın, Fransa'nın 'göl kentleri'nin çok ötesinde. Onlar göl kentlerini Ortaçağdan bu yana koruyarak bugüne taşıdı. Biz ise bırakın Ortaçağ'ı, neolitik çağdan başlayıp, Hitit ve Arzava uygarlıkları döneminde gelişerek günümüze kadar onlarca kültüre ev sahipliği yapan bu benzersiz göl kentimizi koruyamadık...

İnsanlığın suyun ve coğrafyanın dilini anlayarak yazdığı bu büyülü şiiri, 1950'lerden itibaren parçaladık, son 30 yılda da betona gömdük!

Oryantalistlerin soluğunu kesen kentlerimizin, soluğunu kestik...

Roma bir günde çökmemişti... Osmanlı da öyle... İskender'in ardılları da bir günde tüketmedi o koca mirası...

Uyanın hey...

Eğirdir, yitip giden yüzlerce benzeri kent gibi bir uygarlık öyküsüydü.

Anadolu'nun dört bir yanında yeşeren ve binlerce yıldır dünyayı çarpan uygarlık hepimizin gözleri önünde çöküyor... 

Muhabir: BÜLENT ÖNER