17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nden sonra Antalya’ya da yerleşen pek çok aile var. Depremde ailesini kaybeden, deprem olduğu yılda 30 yaşındaki Sinem Deniz,
’’Depremde eşimi, oğlumu ve annemi kaybettim. Hayatta kalan oğlum daha 3 yaşındaydı. Ben de ölmek istedim ancak oğlum için yaşamalıydım. Evim gidecek yerim kalmamıştı. Antalya’da oturan bir üniversite arkadaşım vardı. O aradı gel biraz bende kal dedi. Öylelikle geldik. Antalya’ya yerleştik.’’ diye Antalya’ya gelme sürecini anlattı. Ve devam etti.
YALNIZ KAYIPLARIMIZIN ACISI DEĞİL BİZİ YIKAN, RUH SAĞLIĞIMIZ DA BOZULDU.
"Uzun süre hatta arada bir yine yaşıyorum, geceleri uyanıp deprem korkusuyla gidip oğluma sarılıp ağlama krizi geçiriyordum. Kendime ve oğluma termal pijamalar diktirdim. Onlar olmadan yatağa giremiyordum. Ya deprem olursa bizi en azından giysilerimiz koruyabilirdi. Hala gecelikle yatamıyorum. Pijamalarımla uyuyorum, en sıcak günlerde bile gecelik beni korumaz, kurtarılırken sıyrılabilir endişesini yaşıyorum. Kayıplarım hep aklımda, yoklukları böyle yıldönümlerinde daha çok acıtıyor. Unutmadım, unutmayacağım, unutulmamalı, ders alınmalı ama nafile her yer yüksek binalar, yangın merdiveni bile yok benim evimin olduğu sitenin. En üst katta yaşıyorum. Alt katlarda bulunamayız diye.’’
ANTALYA TABİP ODASI YÖNETİM KURULU AÇIKLAMASI
17 Ağustos Depreminin yıldönümünde pek çok kurum, sivil toplum kuruluşu mesajlar basın bildirileri yayımladı. Bunlardan biri de Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 24. Yıldönümünde bir açıklama yaptılar:
UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ!
"Bundan 24 yıl önce, ülkemiz 1939 büyük Erzincan depreminden sonra 20. Yüzyıldaki en büyük ikinci felaketi yaşamıştı. 1999 yılının 17 Ağustos günü Kocaeli – Gölcük merkezli meydana gelen Marmara Depremi ve ardından 12 Kasım’da yaşanan Düzce Depremi büyük bir yıkıma neden olmuştu. 20 binden fazla vatandaşımız bu depremlerde yaşamını yitirmiş, 50 bine yakın vatandaşımız yaralanmış, yüzbinlerce konut hasar görmüş, bölgenin altyapısı tamamen çökmüş, toplam ekonomik kayıp ise 50 milyar doları aşmıştı. O günden sonra hep birlikte haykırmıştık; “Unutmayacağız, unutturmayacağız!” Diye başlayan açıklamada; 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden bugüne geçen 24 yılda, üzülerek görüyoruz ki; meydana gelen depremler ve diğer doğal afetler sonucunda yaşanan can kayıpları, sosyal ve ekonomik travmalar siyasal iktidara hiçbir şey öğretmemiştir. Bilim ve meslek çevrelerince ortaya konan risk ve afet yönetimine ilişkin görüşlere, alınması gerekli önlemlere dikkat çeken açıklamalara itibar edilmemiş, yıllar süren çalışma ve raporlar göz ardı edilmiştir. Bu ihmal ve umursamazlık nedeniyle yıllar içinde yaşanan felaketlerde binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Siyasal iktidarın, son 24 yılda, yaşanan her felaketin ardından yaptığı “kader” açıklamaları ve göstermelik “yaraları sarma” girişimleri, toplumsal tepkiyi azaltmak için yapılan illüzyondan başka bir şey değildir. Bu süreçte çıkarılan her yeni yasa, yapılan her yeni mevzuat düzenlemesi, kurulan her yeni kurul/komisyon incelendiğinde, vahşi ve ahlaksız kapitalizmin “felaketleri ranta çevirme becerisi” yeniden ve yeniden görülmektedir."
DEPREMLERİN FELAKETE DÖNÜŞMESİ TAKDİR-İ İLAHİ DEĞİLDİR!
Aradan geçen onca yıldan sonra, gerekli derslerin alınarak depreme dayanıklı yapılarda güvenli yaşamların sürüldüğü, depremle yaşamaya alışmış bir ülkeyi görmek isterdik. Ancak durum bunun tam tersi oldu. Ülkemizi o günden bu yana yöneten iktidarların tamamının “deprem ülkesi” olma gerçekliğinin dışında adım atması ile 99 sonrasında olan her deprem bir felakete dönüştü ve yaşanan acılar süreklilik halini aldı.
Ülkemizin %92’si deprem bölgesi, nüfusumuzun %95’i deprem tehlikesi altında, büyük sanayi merkezlerinin %98’i, barajların %93′?ü deprem bölgesi içerisinde. “Deprem ülkesi” olma gerçeğimiz sürekli ve güncel bir olgu. Bunlar bu ülkenin gerçeği…
Depremlerin felakete dönüşmesinin nedenleri; bilinçsizce verilen yer seçimi kararları, mühendislik hizmetlerinin yeteri düzeyde kullanılmaması, ranta dayalı imar planları, kamusal denetim dışında gerçekleşen yapılaşma ve niteliksiz plansız kentleşmedir.
"99 Büyük Marmara Depremini, unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız." dediler açıklamalarında.