Meme Kanseri Farkındayı Ayı sebebiyle açıklamalarda bulunan Özel Antalya Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi Çocuk, Kan ve Genetik Uzmanı Prof. Dr. Duran Canatan, önemli bilgiler verdi.  Dünya Sağlık Örgütü’ raporlarına göre meme kanserinin tüm yeni tanı konulan kanserlerde ilk sıraya yükseldiğini belirten Canatan, onu sırayla akciğer, kalın bağırsak. prostat ve mide kanserinin takip ettiğini söyledi.  

“MEME KANSERİNDE 1600’DEN FAZLA MUTASYON BARINDIRIYOR”

Kanserlerin temelindeki genetik olayın, yüzde 5-10 arasında kanser, çoklu faktöriyel hastalık olarak tanımlandığının bilgisini veren Canatan, “Yani birçok faktör var. Bunlar içerisinde genetik faktör de var. Bireylerin kansere yakalanmasındaki en önemli olanlardan bir tanesi elektro manyetik ortamlar, radyasyon, çevresel faktörler, beslenme faktörler en çok etkili faktörler. Temelde genetik zemin varsa, bunlar da üzerinde birikince DNA kırılıyor ve tamir edilemiyor. Böyle olunca hücrenin yapısı bozluyor. Bununla birlikte doku yapısı bozuluyor ve kanser ortaya çıkıyor. dedi.

“VERİ ÇOCUKLUĞU GENETİK TANI AÇISINDAN ÖNEMLİ”

Meme kanserinin tamamen genetik olmadığını, hastalıkta birçok faktörün de etkili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Duran Canatan, “Meme kanseri tamamen genetik hastalık değil, Ancak genetik zemin üzerinde çeşitli faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan hastalıklar. Erken tanı açısından mutlaka ailelerde aile öyküsüne bakıyoruz. Ayrıca kişinin geçirdiği ortam, özgeçmişindeki alkol, sigara kullanımına, çevresel faktörlerine, stres, tramva durumuna bakıyoruz. Bunlara baktıktan sonra aileyi sorguluyoruz. Bazen erkeklerde de meme kanseri çıkabiliyor. Ailede üç dört kuşağa bakarak meme kanseri öyküsünü araştırıyoruz. Bir de meme kanserinin tipine bakıyoruz. Elimizde ne kadar çok veri varsa genetik tanı açısından çok önemli. Başlangıçta genetik tanıyı verdikten sonra test sonrasında bir daha değerlendirme yapıyoruz. Tabi burada mutlaka klinisyenlerle, onkologlarla iş birliği içerisinde çalışıyoruz. Burada onkologlar önemli. Çünkü onkologlarla biz hastanın klinik tarafını, seyrini, bu hastanın tedaviye yönelik herhangi bir doku örneği, kan örneği, meme örneği, kan örneklerinde çalışabiliyoruz” diye konuştu.

“GENETİK BİYOLOJİK BELİRTEÇLER DEVREDE”

Genetik analizlerle, akıllı ilaç modülüne bakılarak, yaklaşık 650’ye yakın genin tarandığını açıklayan Canatan, “Genetik testler, meme kanserlerinin tedavi planlamasının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu konuda hastalara yapılan genetik danışmanlık ve genetik testler yapılacak tedavi için önemlidir. Meme kanseri hastalarının tedavisinde bu genetik testler yanında, genetik biyolojik belirteçlere bakılarak tedavi planlamasını sınıflandırmak için östrojen reseptör durumuna bakılarak tedavi planlanıyor” şeklinde konuştu.  

“BELİRSİZ VARYANTLAR OLUŞABİLİR”

“Genetik testlerden sonra hastaya genetik danışmayı verdikten sonra bazı testlerde de belirsiz varyantlar verebiliyor” diyen Canatan, genetik testleri sınıflandırırken patojonik varyantlarda kesin hastalık burgusu olduğunun altını çizdi. Ailesel veya bireysel bir mutasyon olduğunu anlamak için de aileye bakarak karar verildiğini ifade eden Canatan, şunları kaydetti: “Bunun için kliniksel ve genetik arasında çok iyi bir iletişim kurulması gerekiyor. Bireyler bilgilendirildikten sonra özellikle risk değerlendirmesinde ailedeki şu özelliklere bakıyoruz: Hem invaziv hem de duktal karsinoma in situ meme kanserleri dahil olmak üzere erken başlangıçlı meme kanseri (50 yaşından küçük) olması. Tek bir bireyde iki meme primer veya meme ve diğer ilgili kanser (yumurtalık, fallop tüpü veya primer peritoneal) veya aynı aile tarafından yakın akrabalarda (birinci ila üçüncü derece) iki veya daha fazla meme primer veya diğer ilgili kanser olması. Yüksek risk altındaki toplumlardan olunması (Aşkenaz Yahudileri). Ailede herhangi bir erkek meme kanseri olması. Herhangi bir yaşta yumurtalık, fallop tüpü veya primer peritoneal kanser.”

“İKİ TARAMA ARASINDA TÜMÖR GELİŞEBİLİR”

Genetik testi pozitif saptanan kişilere olası kanser riskine karşı risk azaltıcı öneriler ve erken tanı yöntemleri sunulduğunu aktaran Canatan, “Bunlar klinik ve radyolojik takip, cerrahi ve farmakolojik profilaksi şeklinde olabilir. Bu konuda en yaygın görüş, meme kanseri için yüksek riske sahip kişilere yönelik taramaların 25-35 yaş döneminde başlatılmasıdır. Taramaların iyi yönetilmesine rağmen, iki tarama arasında malignite gelişebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Unutmayın! Erken teşhis hayat kurtarır. Genlerinizi tanıyın, risklerinizi bilin, sağlığınıza sahip çıkın” dedi.  

Meme Kanseri (3)

Muhabir: DUYGU TEKİN