Son 20 yılda bakkaldan tuhafiyeciye, küçük esnafın AVM’ler karşısında yaşadığı trajik yok oluş, Antalya’daki 5 yıldızlı oteller karşısında direnen küçük otellerin de kaderi olmak üzere. Yaşanan mevzuat krizi ve bitmeyen sorunlardan yorulduğu için sektörü terk etmeye hazırlanan işletmeciler, “Biz pinpon topu gibi olduk, kim ne yöne vurursa oraya doğru savruluyoruz” diyerek gelinen noktayı özetliyor.

KAPI, KALEİÇİ’NDEKİ KRİZİN GÖRÜNEN YÜZÜ

Antalya’nın tarihi kent merkezi olan Kaleiçi’nin binlerce yıllık bir geçmişi var. Çok katmanlı bir tarihi dokuya sahip bu Akdeniz kenti, birçok seyyahın da ilgi odağı olmuş. Bugün tarihi limanının çevresinde yer alan Kaleiçi bölgesi, dünyadaki benzer örnekleri gibi turistik bir cazibe merkezi. Ancak son yıllarda trafikten çevre temizliğine, işgallerden tuvalet sorununa birçok konuda yönetim zafiyeti olduğu gündeme gelen Kaleiçi’nde sezon öncesinde başlayan ‘kapı’ krizi, giderek yönetim krizine dönüşmeye başladı.

ANTALYA’DA 191 TESİSİN YANGIN GÜVENLİĞİ YETERSİZ ÇIKTI

Bolu’daki otel yangınının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bolu Belediyesi arasında yaşayan sorumluluk tartışması, ülkedeki diğer otellerin yangın riskine karşı hazır olup olmadığını gündeme getirdi. Turizmin başkenti olarak tanıtılan Antalya, bu kapsamda en çok tartışmanın yaşandığı illerin başında geliyor. Antalya’da özellikle kent merkezinde, çoğunluğu da Kaleiçi’nde olmak üzere onlarca konaklama işletmesinin yangınla ilgili yönetmelik çerçevesinde yapılan denetimlere takıldığı belirtiliyor. Antalya’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın belediyelere bildirdiği 294 işletmede yapılan denetimlerde 191 tesisin yangın güvenliği açısından yetersiz olduğu açıklandı.

KENTSEL SİT OLAN KALEİÇİ’NDE YANGINA DAYANIKLI KAPI KRİZİ

Antalya Körfez Gazetesi Muhabiri Yusuf Yavuz'un haberine göre, Antalya’da yangın yönetmeliğine takılan tesislerdeki en büyük sorunlardan biri yangına dayanıklı kapı. Özelikle Kaleiçi gibi tarihi dokuya sahip olan kentsel sit vasfındaki bölgede yer alan tescilli yapılarda bu sorunu çözmek için öncelikle mevzuatı aşmak gerekiyor. Sorunun düğümlendiği yerlerden biri tam da burası. Binaların Yangınlardan Korunması Hakkında Yönetmelik, yeni bir düzenleme değil. Bakanlar Kurulu Kararı ile 2007 yılında çıkarıldı. Yönetmeliğe bakıldığında, tarihi kentsel doku üzerinde konaklama ve yeme içme faaliyetleri yürütülen kentlerde uygulanması hiç de kolay değil. Çünkü binaları yangından korumayı amaçlayan yönetmelik, yangına dayanıklı kapı, pencere, yangın merdiveni vs. istiyor.

KORUMA KURULU VE VALİLİK BİNASI YANGINA DAYANIKLI MI?

Ancak kültür varlığı olarak tescil edilen yapılarda, aslına uygun malzeme kullanımı esası var. Yangınla ilgili yönetmelik ise bu tür işletmelerde odanın duvarlarının ve kapısının yangına en az 60 dakika dayanıklı ve duman sızdırmaz olması koşulunu getiriyor. Pencerelerin en az 30 dakika yangına dayanıklı olması ve açılır kapanır kısmının 70/140 cm. boyutlarında olması isteniyor. Toplam 171 maddeden oluşan ve zamanla ek düzenlemeler getirilen yönetmelik, yangın gibi hassas bir konuda alınması gereken önlem ve uygulamalar ile binaların yangına hazır hale getirilmesi için ortaya konulan kuralları içeriyor. Bu yönetmelik, konaklama hizmeti veren yapıların dışındaki tarihi binalarda da uygulandığında, başta tüm bu restorasyon projelerini onaylayan kurum olan Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun Kaleiçi’ndeki binası olmak üzere Antalya Valiliği’nin kullandığı tarihi okul binası, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Behlül Dal Sinema Müzesi ve başka birçok tescilli yapının aslına uygun restore edilerek kullanılması neredeyse imkansız hale geliyor. Tüm bu yapılarda da kamusal hizmet verildiği düşünüldüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın yerel yönetimlerle ortak bir çalışma yaparak ilgili mevzuatı gözden geçirmesi zorunlu hale geliyor.

BOLU YANGININDAN SONRA DÜĞMEYE BASILDI

Antalya Kaleiçi’nde Temmuz 2023’te ‘Alp Paşa’ adlı 3 katlı bir otelde çıkan ve 2 turistin yaşamını yitirdiği yangının ardından yerel yönetimlerin yönetmeliğin gerekliliklerini uygulama konusunda daha hassas davrandıkları belirtiliyor. Daha önce esnek olan uygulama, Kaleiçi yangınlarının gündeme gelmesiyle sıkılaştırılmaya başlanmış. Bolu Kartalkaya’daki otel yangını ve ardından da denetim ve yaptırımlar daha da sıkılaştırılmış durumda. Antalya’da tartışmaların odağındaki Kaleiçi bölgesinde yıllardır işletmecilik yapan bir butik otel sahibi, “Bu konuda birden düğmeye basıldı ve daha önce esnek olan yönetmelik hükümleri sıkı şekilde uygulanmaya başladı” diyor.

"ANTALYA’DAKİ 5 YILDIZLI OTELLER DE DENETLENECEK Mİ?"

Adının açıklanmasını istemeyen işletme sahiplerine yaşananlar hakkında ne düşündüklerini sorduğumuzda, aslında kapı krizinin buzdağının görünen yüzü olduğu, Kaleiçi’ndeki sorunun bu tarihi bölgenin kötü yönetiminden kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Kuşaklardır Kaleiçi’nde yaşayan bir ailenin üyesi olduğunu söyleyen işletmeci, durumu şöyle özetliyor: “Bazı büyük otellerin yangına dayanıklı kapılarının olmadığı biliniyor. Ancak yaptırımların önce Kaleiçi’nde uygulanması dikkat çekici. Önce Şarampol bölgesinden başladı, ardından Kaleiçi’nde geldiler, sonra Kaş’a gittiler. Sadece Antalya’da değil, Çanakkale, İzmir Trabzon; tüm ülkede eş zamanlı başlatılan bir süreç. Benim belgem var, kendi adıma bir sorun yok. Bana denetime gelmediler henüz. Neden? Çünkü bana gelirse 5 yıldızlı otellere de gitmek zorunda. Ancak 1 Haziran’dan itibaren bizim gibi işletmelere de geleceklerini öğrendik. Ben merak ediyorum; 5 yıldızlı otellere de denetime gidecekler mi?”

TEK BAŞINA KALEİÇİ’NDEN FAZLA KONUK AĞIRLAYAN OTELLER VAR

Kaleiçi’nde butik konaklama hizmeti veren işletme sahibi, yönetmelik kapsamında küçük işletmelerin hedefe konduğunu öne sürerek Kemer Beldibi’ndeki ünlü bir 5 yıldızlı otelin kapılarının yangına dayanıklı olmadığını öne sürüyor: “Kaleiçi’nde yüksek sezonda konaklama sayısı yaklaşık 4 bin civarında olur. Ancak bu 5 yıldızlı otel tek başına 7 bin kişiye hizmet verebiliyor. Yani bu otelde bir yangın çıksa, Kaleiçi’ndeki tüm konaklamanın yaklaşık 2 katı kadar insanı etkileyecek ancak bunlar konuşulmuyor. Bunlar basında yer almıyor.”

PANDEMİ TURİZMİ BİREYSELLEŞTİRDİ, KÜÇÜK İŞLETMELER ÖNE ÇIKTI

Kaleiçi’nde turizm işletme belgesi ya da basit konaklama belgesi olan yaklaşık 180 civarında işletme olduğunu vurgulayan turizmci, kitle turizmi hizmeti veren 5 yıldızlı otellerin yarattığı tekelleşmeye işaret ederek şunları söylüyor: “Kaleiçi’nde çoğu işletme 2 katlı, 4-5 odası olan yerler. Ben sadece odayı 230 Avro’ya satıyorum, büyük oteller ‘her şey dâhil’ o paraya satıyor. Pandemiden sonra tatil anlayışında bir değişim oldu. İnsanlar kalabalık yerlerden kaçarak daha mesafeli bir tatil anlayışına yöneldi. Turizm bireyselleşti. Bu yüzden bizim gibi küçük işletmeler öne çıkmaya başladı. Bu Kaleiçi için bir fırsattı aslında. Bu bölgeyi destekleyip geliştirmek yerine, kent içinde birçok noktada 5 yıldızlı oteller açılmaya başlandı. Koçtaş’ın olduğu bölgede, Topçular Kışlası’nın olduğu yerde ve başka alanlarda ardı ardında kent otelleri açılmak isteniyor. Birçok tesis boş, Kaleiçi’nden daha ucuz fiyata oda satıyorlar.”

BÜYÜK OTELERE KREDİ, TEŞVİK, SGK, ELEKTRİK, VERGİ DESTEĞİ VAR

Antalya’daki 5 yıldızlı otellerin lobicilik faaliyetinden dert yanan işletmeci, Kaleiçi gibi bölgelerdeki küçük işletmecilerin hedefe konduğunu ve yangın yönetmeliğinin bahane edilerek bir operasyon yürütüldüğünü öne sürüyor. Büyük otellerin teşvik, SGK desteği, vergi muafiyeti ve elektrikte yüzde 50 sübvanse desteği aldığını, yüzde 1 KDV ödediğini vurgulayan işletmeci, “Biz ise bunların tamamını ödüyoruz. Ekonomiye tam katkıda bulunuyoruz. Ancak Kaleiçi otelleri için sürekli bir çarpıtma yapılıyor. Revaçta olduğu için üzerine gidiliyor. Kaldı ki burada kimse yanmaz kapı yapmayacağız demiyor, herkes süre istiyor. Sonuçta bu yönetmelik 2007’den bu yana varsa neden oteli açmadan istemediniz bunları. Herkes iki ay geç açardı otelini ama ne gerekiyorsa onu da yapardı” diyor.

"BELEDİYE PERSONELİ TECRÜBESİZ, KALEİÇİ İYİ YÖNETİLEMİYOR"

Kaleiçi’nde yanmaz kapı tartışmalarının dışında başka kronikleşen sorunlar olduğuna da değinen işletmeci, kentsel sit alanı olan bu bölgenin yönetiminde koordinasyon eksikliği olduğunu belirtiyor. Büyükşehir ve Muratpaşa Belediyesi ile Koruma Kurulu, Valilik ve Bakanlık yetkililerinden oluşan bir Kaleiçi Koordinasyon Merkezi oluşturularak tek merkezden hizmet verilmesi gerektiğini dile getiren işletmeci, “sokakları yürüyerek temizleyen temizlik işçileri Muratpaşa Belediyesi’ne, çöp kamyonları Büyükşehir Belediyesine bağlı. Bir sorun olduğunda kurumlar topu birbirilerine atıyorlar. Belediyelerde imar, fen işleri ve başka birimlerdeki personel tecrübesiz. Birçoğu yeni mezun, seçimlerden sonra işe alınmış gencecik çocuklar. Sorduğumuzda, birilerinin akrabası çıkıyor. Bu yüzden işler yürümüyor. Büyükşehir’e bağlı Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanlığı’nın binası bile Kaleiçi’ndeki imar mevzuatına uygun değil. Klimaları, boyası, pencereleri... Önü çer-çöpten geçilmiyor. Hangi birini sayalım. Özetle Kaleiçi iyi yönetilemiyor. Ben siyasi olarak kendisiyle tam tersi bir görüşteyim ama Menderes Türel döneminde Kaleiçi daha iyiydi. Çöp, çevre temizliği, giriş-çıkışlar, trafik yönetimi bugünküne göre 10 kat daha iyiydi” görüşünü dile getiriyor.

KALEİÇİ’NDE YÜZLERCE YILLIK TARİH SONA ERMEK ÜZERE

Kaleiçi’nde yerli halktan 30-40 insan kaldığı söyleniyor. Zamana tanıklık eden bu insanlar da göçüp gidince, aslında Antalya’nın kent hafızasının bir dönemi de unutulup gidecek. Burası bir zamanlar Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri, deniz ticaretinin kalbinin attığı bir merkezdi. Kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk ve sorumluluğu bir başka kuruma atma zafiyeti yüzünden binlerce yıllık geçmişe sahip bir kent dokusu, yapay zekânın konuşulduğu 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmaya hazırlandığımız şu dönemde yönetilemiyor. Antalya’nın tarihe açılan kapısı olan Kaleiçi, kapı krizinin gölgesinde belirsiz ve kayıp bir sezona hazırlanıyor.

AVM’LER BAKKALLARI YUTTU, BÜYÜK OTELLER KÜÇÜKLERİ YUTACAK

Konuştuğumuz bir işletmeci, ailesinin yüz yıldır yaşadığı Kaleiçi’ni artık terk etme aşamasında olduğunu anlatıyor. Çözümsüzlük, kentsel dokuyu ve kültürel sürekliliği de tehdit eder boyutta. Türkiye’de son 20 yılda AVM’lerin küçük esnafı yutmasına benzeyen bir trajediye doğru ilerleyen Kaleiçi’nde kitle turizmine hitap eden 5 yıldızlı otellerin 3-5 odayla hizmet vermeye çalışan küçük işletmeleri yutacağını söyleyen işletmeciler, her kurumun mevzuatı öne sürerek kendince haklı bir gerekçeye dayandığını ancak çözümsüzlüğün değişmediğini dile getiriyor.

40 CİVARINDA RESTORASYON PROJESİ YÖNETMELİĞE TAKILMIŞ

Kaleiçi’nde yıllardır işletmecilik yapan bir başka mahalle sakini ise son yönetmelik krizi kapsamında 40 civarında işletmenin restorasyon projesinin yönetmeliğe takıldığı için bekletildiğini dile getiriyor. Kentsel ve III. derece arkeolojik sit içerisinde kalan binaların sahiplerinin ne restorasyon yapabildiği ne de işletmesini açabildiği belirtiliyor. Koruma Bölge Kurulu mimari açıdan restorasyon projelerine onay verse de, Antalya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü; kolon, çatı, taban döşemeleri, kapı ve merdiven vb. yerlerde aslına uygun kullanılan ahşap yapı elemanlarının yangın yönetmeliğine aykırı olduğu gerekçesi ile projelere onay vermiyor. Bu nedenle durumun tam bir kısır döngüye dönüştüğü söyleniyor.

MÜLK SAHİPLERİ İKİ MEVZUAT ARASINDA SIKIŞIP KALMIŞ DURUMDA

Tescilli yapı sahiplerinden biri, tescilli yapıların mevzuattaki farklılıklar nedeniyle çürümeye terk edildiğini belirterek şunları söylüyor: “Yürürlükteki yangın yönetmeliğinde yeni yapılan binalarda alınması gereken yangın önlemleri detaylı bir şekilde tarif edilmiş. Ancak bu önlemler tarihi ahşap binalarda bina doğasına aykırı şekilde yapıldığı için 2863 Sayılı Özel Yasa 11. Kısım’daki ek maddeler konulmuş. İlgili maddede, ‘Tarihi yapı dâhilinde yapılacak tadilât veya tamiratlarda, yapının aslına sadık kalmak maksadıyla yapının inşasında kullanılmış olan malzemelerin aynısı veya benzeri kullanılabilir’ deniliyor. Bu Yönetmeliğin aslına uygun şekilde işletildiği; Ankara Beypazarı Evleri, Ankara Kaleiçi Evleri, Ankara Hamamönü, Eskişehir Odunpazarı, Safranbolu Evleri, Antalya Side, Antalya Akseki Düğmeli Evleri gibi tarihi mahallelerdeki emsal restorasyon çalışmaları ortadayken bu maddenin Antalya Kaleiçi’nde uygulanmamasının sebebi bilinmiyor. Kaleiçi’nde yaşayanlar yasanın ilgili maddeler hiçe sayılarak uygulatılmamasının arkasında başka bir niyeti sorgulamaya başlamış durumda.”

"KESİK MİNARE SOKAĞI İŞGAL ALTINDA, UNESCO TAM BİR HAYAL"

Geçtiğimiz günlerde Antalya Valisi Hulusi Şahin ile Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek tarihi Hadrianus Kapısı’nın önünde yaptıkları ortak açıklamada Kaleiçi’nin önemine işaret ederek bir kez daha UNESCO vurgusu yapmıştı. Tarihi bölgenin UNESCO Dünya Kültür Mirası adaylığı yıllardır bir söylem olarak her sezon öncesi yetkililerce dillendiriliyor. Kaleiçi’nde yaşayanlara sorduğumuzda ise bir işletmeci bunun bir hayalden öteye gitmediğini belirterek görüşlerini şöyle özetliyor: “Ben 60 yaşındayım, kendimi bildim bileli bu hikâyeyi duyuyorum. Ancak bugüne kadar bir adım atılmadı. Kaleiçi kötü yönetiliyor. Asıl sorun bu. Biz yıllardır yetkililere kendimizi anlatamıyoruz. Bakın, Kesik Minare sokağına bir gelip görün. Masa ve sandalye işgalinden yürüyemiyorsunuz. Tüm dünyada benzeri kentlerde işletmeciler dışarıya 3-4 tane masa koyar, sizi içeriye davet eder. Sokağı işgal etmez, edemez. Bizde ise 3-4 metrekare dükkân kiralıyorlar, 35 metrekarelik alanda dışarıya yayılıyorlar. Turist tarihi dokuyu görmek, fotoğraflamak istese hiç şansı yok. Ya araba konulmuş, ya tente, ya da penye tişörtler asılıdır.

"EVLER EL DEĞİŞTİRİYOR, KALEİÇİNE PASAPORTLA MI GİRECEĞİZ?"

Antalya’da turistin kent merkezine gelmediğinden şikâyet ediliyor. Kent merkezinde turisti gezdirebileceğiniz Kaleiçi’nden başka doğru dürüst bir yer yok. Işıklar Caddesini mi gezdireceksiniz? Yeşilbayır’a mı götüreceksiniz turisti? Side, Aspendos, Perge, kent dışında ve uzak. Kent içinde Kaleiçi’ni gezdirebilirsiniz ancak. Ama Kaleiçi kötü yönetildiği için giderek kan kaybediyor. Çünkü Kaleiçi’nde çok başlı yönetim var. Belediyeler, Koruma Kurulu ve Bakanlık. Biz dört kocalı Hürmüz gibiyiz adeta. Biz pinpon topu gibi olduk, kim ne yöne vurursa oraya doğru savruluyoruz. Bir düşünün, sizin anne babanızdan kalan tarihi değeri ve anısı olan bir eviniz var diyelim. İki katlı bir evin restorasyonu 300 bin dolardan aşağı değil. Bunun bakımı, verniği, boyası, her yıl büyük bir özen istiyor. Böyle bir yeri korumak için bir gelirinizin de olması lazım. Biz her şeyden geçtik, tek bu değerlerimizi korumak istiyoruz. Bırakın da koruyalım. Bu zorluklar yüzünden Kaleiçi evleri el değiştirmeye başladı. Fransız’ı, Hollandalısı, İngiliz’i Alman’ı satın almaya başladı. Biz buraya pasaportla mı gireceğiz kendi mahallemize?”

Kaynak: ANTALYA KÖRFEZ GAZETESİ-YUSUF YAVUZ