Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Antalya Şubesi, son 1 bir hafta içinde erkek şiddetiyle hayattan koparılan Bedriye Işık, Sonay Öztürk Aslan, Ayşenur Halil, İkbal Uzuner, Zehra Gün, Gülfer Öter ve Sibel Aygan’ı gündemine taşıdı. Söz konusu isimlerin erkek şiddeti ile hayattan koparılan isimlerden sadece birkaçını temsil ettiğini belirten Eğitim-İş) Antalya Şubesi, yayınladığı basın bildirisi ile “Kadın cinayetleri ve çocuk istismarına sessiz kalmayacağız!” mesajı verdi.

“20 KADIN ŞÜPHELİ ŞEKİLDE ÖLÜ BULUNDU”

Kadınların, her gün sistematik bir şiddet sarmalının içine itilerek; evde, sokakta, işyerlerinde türlü vahşetle karşı karşıya kaldıklarını belirten sendika yönetimi, “Bu kanlı tabloyu yaratan ise yalnızca şiddet failleri değil; aynı zamanda cezasızlık politikalarını sürdürerek failleri koruyan, kadınları ve çocukları savunmasız bırakan sistemdir. 2024 yılının Eylül ayında 34 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 20 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Yılın ilk dokuz ayında ise 292 kadın cinayeti kayıtlara geçti. Ancak bu sadece buzdağının görünen yüzü. Bir yanda sokakta cinsel saldırıya uğrayan kadınlar varken, diğer yanda faillerin kısa sürede serbest bırakıldığına şahit oluyoruz” açıklamasında bulundu.

“ÇOCUKLARIMIZ GÜVENDE DEĞİL”

Oluşan tabloyu ‘acı gerçek’ olarak nitelendiren sendika, kadına yönelik her türlü şiddetin toplumsal bir yara haline geldiğini vurguladı. Aynı acı tablonun, çocuklar için de geçerli olduğunun altını çizen sendika, “Narin Güran… 8 yaşında, cıvıl cıvıl bir çocuktu. Tam 19 gün boyunca kayıp olan Narin’in cansız bedeni, hepimizi kahreden bir sonla bulundu. Peki, bir çocuk nasıl olur da bu kadar savunmasız bırakılır? Cezasızlık politikaları, sistematik ihmal, denetimsizlik; çocuklarımızın güvende olmadığı bir düzeni yarattı. Tıpkı 2 yaşında uğradığı cinsel istismar sonucu kaybettiğimiz Sıla bebek gibi. İstismarın, ihmalin kurbanı haline getirilen çocukların acısı, hepimizin vicdanını sızlatmaya devam ediyor. Bu toplum, çocuklarına güvenli bir gelecek sunamaz hale gelmişken, ‘adalet’ kavramı nasıl anlamını yitirmez?” mesajı verdi.

“HERKESİN SORUMLULUĞU VAR”

Kadınların ve çocukların her an, her yerde şiddete maruz kalma tehlikesiyle yaşadıkları bir toplumda, hukukun üstünlüğünden, adaletten söz edilemeyeceğini aktaran sendika açıklamasında, “Yıllardır süregelen cezasızlık politikaları, failleri cesaretlendirmekte ve bu vahşetin önünü açmaktadır. Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti durdurmak için artık güçlü bir sesle "Yeter!" demeliyiz. Şiddete karşı durmak, kadınların ve çocukların hayatlarını karartan bu vahşeti sonlandırmak için herkesin sorumluluğu var. Devletin en üst kademesinden yerel yönetimlere, yargıdan sivil toplum örgütlerine kadar herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Yasal süreçlerin yetersizliği, faillerin serbest bırakılması ve caydırıcı cezaların uygulanmaması kabul edilemez. Kadın katillerine ve çocuk istismarcılarına uygulanan haksız tahrik indirimleri ve diğer hafifletici sebepler ortadan kaldırılmalıdır” denildi.

“BU, HEPİMİZİN MÜCADELESİ”

Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin kökten sona ermesi için toplumsal bilincin artırılması, devlet mekanizmalarının etkin bir şekilde çalıştırılması ve caydırıcı cezaların ivedilikle uygulanması gerektiğini savunan sendika, “mücadele” kelimesinin sadece kadınların ve çocukların değil, insanlık onurunu savunan herkesin mücadelesi olduğunu anımsattı. Sahip oldukları politikayı kamuoyuna anımsatan sendika, “Kadınların ve çocukların yaşam hakkını savunmak, şiddeti durdurmak ve daha eşit bir toplum inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

                                                                                                         

Muhabir: DUYGU TEKİN