Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP 28), 30 Kasım’da dünyanın önde gelen petrol ve doğalgaz ihracatçısı ülkelerinden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde başladı.

12 Aralık tarihine kadar sürecek olan COP 28’in başkanlığına Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi’nin CEO’su Sultan El Cabir’in getirilmesinin neden olduğu tartışmaların gölgesinde başlayan konferansın ‘COP 28 BAE İklim ve Sağlık Bildirgesi’ bugün (2 Aralık) Dünya Sağlık Örgütü ile bir araya gelen dünya liderlerinin katılımıyla duyuruldu. 123 ülkenin imzaladığı bildirge, hükümetlerin toplulukları koruma ve sağlık sistemlerinin iklim kriziyle başa çıkmaya hazırlama gibi başlıkları içeriyor. BM İklim Değişikliği Rejimi ve Çok Taraflı Çevre Anlaşmaları konusunda çalışmaları bulunan uluslararası çevre hukuku uzmanı Dr. Ezgi Ediboğlu, İklim Masası için COP 28’den beklentileri değerlendirdi. COP 28 kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Dubai’de BAE Devlet Başkanı Muhammed Bin Zayed Al Nahyan ile görüştü.

Fosil yakıtların neden olduğu iklim kriziyle baş edebilmek amacıyla toplanan BM İklim Değişikliği Konferansı (COP 28) 30 Kasım’da dünyanın önde gelen petrol ve doğalgaz ihracatçıları arasında yer alan Birleşik Arap Emirlikleri’nde başladı. Dubai kentindeki EXPO Center’da yapılacak etkinlikler, 12 Aralık’a kadar sürecek. Ancak COP 28’in başkanlığına Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi’nin CEO’su Sultan El Cabir’in getirilmesi eleştiri konusu oldu.

GEREKEN AZALTIM YÜZDE 43, ÖNGÜRÜLEN AZALTIM İSE YALNIZCA YÜZDE 3

BM İklim Değişikliği Rejimi ve Çok Taraflı Çevre Anlaşmaları konusunda çalışmaları bulunan uluslararası çevre hukuku uzmanı Dr. Ezgi Ediboğlu, İklim Masası için COP 28’den beklentileri değerlendirdi. Çalışmalarını 2023 yılının başlarından beri Max Planck İnovasyon ve Rekabet Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak sürdüren Türk akademisyen Ediboğlu, her 5 yılda bir yayınlanması öngörülen Küresel Durum Değerlendirmesi raporlarının ilkinin, COP 28’de tamamlanacağına dikkat çekti. Ediboğlu,“Bu rapor, iklim değişikliğiyle mücadelede ulusal olarak değil, küresel olarak ne kadar aşama kaydedildiğini, sera gazı emisyonlarının azaltımı, iklim değişikliğinin etkilerine uyum, iklim finansmanının sağlanması gibi farklı başlıklardaki mevcut durumu tespit etmeyi hedefliyor. Bu raporla amaçlanan, mevcut durumu devletlere netlikle göstererek daha ciddi hedefler belirlemelerini sağlamak” dedi.

‘2030’DA EMİSYONLAR 2019’A GÖRE YALNIZCA YÜZDE 2 AZALACAK’

Geçtiğimiz Eylül ayında yayınlanan, Küresel Durum Değerlendirmesi’nin teknik raporunun, 1.5°C hedefinden çok uzakta olunduğunu ortaya koyduğunun altını çizen Dr. Ezgi Ediboğlu, “Yine bu yıl sunulan ulusal katkı beyanları sentez raporuna göre ise, bütün hedefler uygulansa dahi 2030 yılında emisyonlar 2019 yılına göre yalnızca yüzde 2 azalacak. Oysa Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) bilimsel analizine göre, küresel ısınmayı 1.5°C ile sınırlandırmak için, 2030 yılında kadar emisyonların yüzde 43 oranında azalması gerekiyor”  değerlendirmesinde bulundu.

FOSİL YAKITLARDAN ÇIKIŞ VE ENERJİ EN CAN ALICI KONULAR

Fosil yakıtlardan çıkış ve enerji hedeflerinin en can alıcı konular arasında yer aldığına işaret eden Ediboğlu, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın, 2030’a kadar yenilenebilir enerji hedeflerini üç kat, enerji verimliliği hedeflerini ise iki kat artırma ihtiyacını açıkladığını belirterek şunları dile getirdi: “Londra merkezli haber ajansı Reuters'ın haberine göre, dünya ekonomisinin %85’ini temsil eden devletler, COP28 öncesi bir araya gelerek yenilenebilir hedeflerini üç katına çıkarmak üzerine anlaştılar. Anlaşmaya varanlar arasında ABD, Avrupa Komisyonu ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de bulunuyor. Bu anlaşmanın, fosil enerji ve özellikle kömür yatırımlarını azaltmayı da hedeflediği belirtiliyor. 

BAE HEM FOSİL YAKIT HEM TEMİZ ENERJİ YATIRIMINI ARTIRACAK

BAE’nin devlete bağlı fosil yakıt şirketinin, hem yenilenebilir hem de fosil yakıt yatırımlarını artıracağı açıklamasını da yakın zaman önce yapmış olması, bu konuda şüphe yaratan unsurlardan sadece biri. Fosil yakıtlardan çıkış hususu COP28’de ciddi anlamda tartışıldığında, BAE’nin nasıl bir tavır takınacağı belirleyici olacak. Fosil yakıt üretimi ekonomilerinde büyük pay sahibi olan Rusya ve Suudi Arabistan gibi başka ülkelerin de fosil yakıtlardan çıkışı onaylamadıkları, duyumlar arasında yer alıyor. Öte yandan Çin ve Hindistan gibi sera gazı salımları yüksek ülkelerin tavrı ise merak konusu. Örneğin, Çin’in kömür yatırımları devam ediyor. Bu konunun, COP 28’in en çok tartışılan meselesi olması bekleniyor ve bahsi geçen anlaşmanın COP 28’e damgasını vurması kesin gibi.

‘TÜRKİYE’NİN HALA KÖMÜRE YATIRIM YAPMASI ELEŞTİRİLİYOR’

Anlaşmanın COP28’de şeffaflık kazanması sonucunda, Türkiye’nin bu anlaşmadaki yeri de belli olacak. Ulusal Enerji Planı altında elektrik sistemini 2035’e kadar ciddi anlamda karbonsuzlaştırmayı öngören Türkiye, kömüre hâlâ yatırım yapması ve doğal gaza olan ihtiyacı sebebiyle eleştiriliyor. Bu Plan aynı zamanda güneş enerjisi kapasitesinin ciddi ölçüde artırılmasını öngörüyor; yeterli olmasa da rüzgar ve batarya teknolojilerini içeriyor ve nükleer vurgusunu artırıyor. Hem yenilenebilir enerji hem de kömür yatırımlarının artırımını planlayan Türkiye’nin, yenilenebilir hedeflerini üç katına çıkaracak bir anlaşma altında yer alması, ‘Kömürden çıkışa doğru bir adım olabilir mi?’ sorusunu gündeme getirebilir.” 

‘BAE’NİN TUTUMU ENDİŞE KONUSU’

Birleşik Arap Emirlikleri gibi fosil yakıtlar ile özdeşlemiş endüstriye sahip bir ülkenin COP 28’e ev sahipliği yapmasının endişelere neden olduğunu da vurgulayan Dr. Ezgi Edipoğlu,  “COP 28’in başkanlığını yürüten Dr. Sultan Al Jaber’in aynı zamanda BAE devletinin petrol (Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi, ADNOC) ve yenilenebilir enerji (Masdar) şirketlerinin CEO’su olması, durumu daha da olumsuz etkiliyor. Bu kaygılar, BBC’nin bu hafta yayınlanan bir haberiyle iyice alevlendi: Buna göre BAE, COP 28’i, diğer devletlerle petrol anlaşmaları yapmak için kullanmayı planlamıştı. Bütün bunlar bir araya geldiğinde, yenilenebilir enerji hedeflerini üç kat artırma planlarına BAE’nin önderlik etmesi, anlaşmaya olan inancı sarsıyor. Sera gazı emisyonlarının aslan payından sorumlu olan enerji sektörünün durumu, iklim değişikliğiyle mücadelede çok ciddi bir mesele. COP 28 ise bu düğümün tartışılacağı yer olacak” ifadelerini kullandı.

GELİŞMİŞ ÜLKELER YILLIK 100 MİLYAR DOLAR SÖZÜNÜ TUTMUYOR

Küresel Durum Değerlendirmesi raporunun altını çizdiği bir diğer önemli sorunun da iklim finansmanına duyulan ihtiyaç olduğunu vurgulayan Dr. Ediboğlu, değerlendirmesinde şunları dile getirdi: “Gelişmekte olan devletler, iklim değişikliğiyle mücadelede azaltım ve uyum hedeflerini uygulayabilmek için ciddi bir bütçeye ihtiyaç duyuyorlar. Örneğin, BM Çevre Programı’nın yaptığı bir çalışma, gelişmekte olan devletlerin yalnızca uyum için ihtiyaç duyduğu finansmanı 2030’a kadar yıllık 160-340 milyar dolar, 2050’ye kadar ise 315-565 milyar dolar olarak hesaplıyor.

ÇİN DE İKLİM FİNANSMANINA DESTEK VERECEĞİNİ AÇIKLADI

İklim değişikliği rejimi altında, Küresel Çevre Fonu, Yeşil İklim Fonu, Adaptasyon Fonu, En Az Gelişmiş Ülkeler Fonu gibi gelişmiş devletlerin finansman aktarması gereken fonlar bulunuyor. Geçen yıl aralarına Kayıp ve Zarar Fonu da eklendi. Bütün bu fonlar altında gelişmiş devletlerin verdiği en cömert taahhüt ise ilk kez 2009’da verilen yıllık 100 milyar dolar sözü. Bu karar, 2010 ve 2015’te tekrar edildi ve 2025’e kadar uzatıldı. Ancak yapılan bir çalışma, iklim finansmanının arttığını fakat  yıllık 100 milyar dolar sözünün tutulmadığını gözler önüne seriyor. Dahası, aynı çalışma, 2025’e kadar gelişmekte olan devletlerin 1 trilyon dolarlık yatırıma ihtiyacı olduğunu ifade ediyor. Henüz yıllık 100 milyar dolar taahhüdün tutulmadığı bir ortamda, 2025 ve sonrası için yeni bütçe tartışmaları hem COP 28’de hem de COP 29’da önemli yer tutacak. Bu bağlamda yaşanan olumlu bir yenilik, gelişmiş devletlerin yanı sıra gelişmekte olan devletlerin de finansmana katkı sunmaya başlaması. Mesela Çin de ikili anlaşmalar yoluyla iklim finansmanına destek vereceğini ifade etti.”

TARIM SEKTÖRÜNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR İLK KEZ MASADA

COP 28’de yaşanması beklenen bir diğer önemli gelişmenin de gıda sektörüne ilişkin olduğuna işaret eden Ediboğlu, “Gıda sektörü emisyonları ulusal katkı beyanlarında yaygın olarak yer almıyordu fakat Gıda ve Tarım Örgütü’nün (GTÖ) 2019’da dikkat çektiği gibi, sadece süt ve süt ürünleri sektörü bile toplam tarihsel emisyonların %3.4’ünden sorumlu. Öyle ki, bu sektörün havacılık sektöründen fazla salım yaptığını ifade eden haberler yapılıyor. Gıda sektörünün bunca zaman küresel emisyon tartışmalarından görece kaçabilmesini ise sektörün Gıda ve Tarım Örgütü’ne kurduğu ciddi baskı ile açıklayabileceğimize yönelik çok ciddi iddialar bulunuyor. Şöyle ki, eski bir GTÖ çalışanı, gıda emisyonları üzerine 2006’dan beri çalışıldığını fakat endüstrinin GTÖ üzerinde çok ciddi baskı kurmasından dolayı sonuçların sabote edildiğini ve şeffaf bir şekilde açıklanmadığını iddia ediyor. Yani 10 yılı aşkın süre, ta ki 2019’a kadar, GTÖ’nün endüstri tarafından manipüle edilmesi devam etmiş ve et ve süt endüstrisi çıkarlarını koruyabilmiştir” dedi.

HAYVANCILIK ENDÜSTRİSİ CİDDİ LOBİ FAALİYETİ YAPACAK

COP28’de amacı gıda sektörü emisyonlarının tüm ulusal katkı beyanlarında yer almasını sağlamak olan ve adına Gıda Sistemleri Deklarasyonu denen bir politika belgesinin de devletlere imzalatılmasının hedeflendiğini belirten Ediboğlu, “Gıda sebebiyle metan gazı salımının yüksek olması bu adımı ayrıca kıymetli kılıyor. Fakat özellikle de hayvancılık endüstrisinin çok ciddi lobi faaliyeti için COP28’e geleceği biliniyor. Yani her alanda olduğu gibi, COP28, bu konuda da tartışmalı geçeceğe benziyor” görüşünü dile getirdi.

‘COP 28 BAE İKLİM VE SAĞLIK BİLDİRGESİ’ BUGÜN DUYURULDU

COP 28’in başkanlığına Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi’nin CEO’su Sultan El Cabir’in getirilmesinin neden olduğu tartışmaların gölgesinde başlayan konferansın ‘COP 28 BAE İklim ve Sağlık Bildirgesi’ bugün (2 Aralık) Dünya Sağlık Örgütü ile bir araya gelen dünya liderlerinin katılımıyla duyuruldu. 123 ülkenin imzaladığı bildirge, hükümetlerin toplulukları koruma ve sağlık sistemlerinin iklim kriziyle başa çıkmaya hazırlanması gibi başlıkları içeriyor.

WHO DİREKTÖRÜ GHEBREYESUS: ‘İKLİM KRİZİ, SAĞLIK KRİZİDİR’

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanım Ghebreyesus, iklim krizinin aynı zamanda bir sağlık krizi de olduğunun altını çizerek, “Ancak sağlık, çok uzun zamandır iklim tartışmalarında bir dip not olarak kaldı” diye konuştu.

Kaynak: HABER MERKEZİ