Konyaaltı Belediyesi, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle Antalya Gazeteciler Cemiyeti ile HayatPark’ta Basın Buluşması gerçekleştirdi. Çok sayıda gazetecinin katıldığı etkinlikte konuşan Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen, tüm gazetecilerin gününü kutladı.
ÖZNEYE GÖRE DEĞİŞEN BİR HAL
Türkiye’de gazeteciliğin, haber alma özgürlüğünün iyiye gitmediğini vurgulayan Başkan Esen, 2002 yılında yapılan bir araştırmada, basın özgürlüğü sıralamasında 185 ülke içerisinde 100’üncü sırada olan Türkiye’nin, geçtiğimiz yıl 165’inci sıraya gerilediğini aktardı. Esen, ‘‘Buna sebep olan olayları hepimiz her gün yaşayarak gördük. Basın özgürlüğü gibi, haber alma özgürlüğü gibi kamusal yönü olan ve bir anlamda aslında demokrasinin en güçlü unsuru haline gelen medya, kimin üzüntü yaşadığı, kimin baskı yaşadığı, yani özneye göre değişen bir hal aldı. Bir grup gazeteci baskı ya da sıkıntı yaşadığında, maalesef bütün toplum üzülmedi. Hatta aksine, bazı kesimler sevindi. Bir başka grup sıkıntı yaşadığında da, başka kesimler üzüldü ama başka kesimler üzülmedi’’ dedi.
ÇOK FAZLA HABERİ ÇIKAN İYİ ZANNEDİLİYOR
İnsanların, olayları gerçek yönüyle öğrenebilmeleri için ancak ve ancak doğru şekilde haber veren, gerçekleri yansıtan basın organlarına ihtiyaç duyduklarını belirten Başkan Esen, “Bu sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada böyle. Haberlerin gerçeğe uygun şekilde aktarılması bir anlamda aslında ülkede oluşacak olan tercihlerin ve siyasi iradenin de sağlıklı ve doğru olmasına hizmet edecektir. Biz sadece basın özgürlüğünü değil, vatandaşın demokratik anlamda doğru ile yanlış arasında bir tercih yapmasını da sağlıksız hale getirmiş durumdayız. Çok fazla haberi çıkanın, çok fazla vatandaşa sunulanın algı ile iyi zannedildiği, az görünenin kötü zannedildiği veya en kötü ihtimalle pasif zannedildiği bir siyasi düzene geçtik. Bu süreçte maalesef siyasetin basını kontrol altında tutma niyeti ve bu yönde yaptığı eylemler nedeniyle basın da bunun bir aracı haline geldi’’ dedi.
BİR HASAN TAHSİN ÇIKACAK
Demokrasinin sadece insanların oy kullanmasından ibaret olmadığının altını çizen Başkan Semih Esen, demokrasinin birinci ve vazgeçilmez unsurunun güçlü parlamento olduğunu söyledi. Esen sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Parlamentonun üzerinde hiçbir güç olmamalıdır ve hiçbir güç parlamentoyu vaatle veya baskıyla yönlendirememelidir. Bu demokrasinin birinci adımıdır. İkinci adım ise, denge ve denetim mekanizmalarıdır. Bizim gibi henüz vatandaşın, sivil toplum kuruluşlarının sözleri ve itirazlarının göz ardı edildiği ve geri planda kaldığı toplumlarda evet yargı demokrasinin en önemli unsurlarındandır ama aynı zamanda vatandaş ve sivil toplum kuruluşları da bu göreve mutlaka katılmalıdır. Bunların var olmadığı bir yerde kaliteli bir demokrasiden söz etme imkânımız yok. Bir gün mutlaka bir Galileo çıkacak. Bir gün mutlaka bir Şeyh Bedrettin çıkacak. Bir gün mutlaka çok rahmetle anıyorum, bir Adnan Kahveci çıkacak. Bir Murat Karayalçın çıkacak. Bir Hasan Tahsin çıkacak ki ilk adım atılsın.’’
DİYABET CİHAZI ALDIK
İlk adım için başka birini beklemeye gerek olmadığını dile getiren Başkan Esen, ‘‘Dünyada her şey bir sebep-sonuç ilişkisi içerisinde olur. Ve her zaman iyiyle kötü, siyahla beyaz, ölümle yaşam mücadele halindedir. Ve asla ölüm kazanmaz. Asla kötü kazanmaz. Sabır gerektirir, cefa gerektirir belki ama eğer kararınız doğruysa, benim kararımda benim menfaatlerim yok diyebiliyorsanız ve benim kararım vicdanıma uygun diyebiliyorsanız, hiçbir şey olmasa, her şeyi kaybetseniz bile akşam huzurla uyursunuz. Akşam evinize girerken, ben çocuklarıma örnek olabilecek doğru bir insanım, ben sevenlerimin başını öne eğdirmedim diyebilirsiniz. Şimdi siz bana diyeceksiniz ki sen bu adımı attın mı? Ben elimden geldiğince attım. Ben buraya aday olduğumda sizlere bir şey söyledim. ‘Her köşe başında benim fotoğraflarımı göremeyeceksiniz’ dedim. Sizin paranızla kendi posterimi basıp billboardlara asmayacağım dedim ve yapmadım. Zararını gördüm mü? Gördüm. Şu memlekette 5 yıl içinde olanca baskıya, olanca imkânsızlığa rağmen imkânsızlıktan hiç bahsetmedim. Şehir içinde 80 kilometre yol yaptık. Kırsalda 280 kilometre yol yaptık. 2 tane kreş açtık. Şu gördüğünüz tesis sadece bir park değil. Burada bir nikâh salonu var. Burada bir restoran var, kafeterya var, kır bahçesi var ve hafta sonu yirmi bin kişi giriyor buraya. Burası bir yaşam alanı oldu. Ben buranın bile açılışını yapmadım çünkü vatandaşa söz vermiştim tek kuruşlarını bile gereksiz harcamayacağım için. Açılışını yapmamış olsam da HayatPark’ı Kepez’dekiler biliyor, Muratpaşa’dakiler biliyor, Kemer’dekiler biliyor. Maksat vatandaşın buradan haberdar olması değil mi? O gün buraya 2 milyona sahne kursaydım, 1 milyona sanatçı getirseydim de öyle harcasaydım daha mı iyiydi? Yoksa o 3-4 milyon lirayla tip 1 diyabet hastası 5 yaşındaki bir kıza cihaz mı alsak daha iyiydi? Ben adımımı attım, bunları yaptım. Ve üzülerek söylüyorum ki maalesef bu 5 yılın sonunda benim attığım adımlar, tavrım ve duruşum, düşüncem herkes tarafından anlaşılmadı.’’
BANA BU GÖREVİ PARTİNİN TABANI VERDİ
Kendisinin zaten herkes tarafından anlaşılmak istemediğini de söyleyen Esen, ‘‘Ben, aklımın ve vicdanımın ve menfaatsiz insanları değerlendiren insanların benimle ilgili iyi düşünmelerini istiyordum. O iyi düşüncelerini sosyal medyada yazmalarını da istemiyorum. Benim her paylaşımımın altına bana beğeni yapmalarını da istemiyorum. Benim istediğim şey, vicdanımın, aklımın ve ülkenin gerçeklerinin gerektirdiği siyaseti yapmak ve gerektirdiği tavrı, tutumu, sözü söylemek. Bir laf vardır, belediye başkanları rozetsiz olur gibi ama rozet iç cepte olur. Bizim değer yargılarımız var. Hiçbirimizin siyasi tercihi ben dün o partideydim ve bu sefer bu güçlendi oraya gidelim şeklinde değil. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nde il başkanlığı yaptım. Ben bu partide siyaset yapmaya, yaşaya yaşaya, ilkelerini benimseye, aklımda süze süze geldim. Ve bu parti bana bu partinin manevi şahsiyetlerini temsil etme görevi verdi. Bana bu görevi parti tabanı verdi. Dolayısıyla, benim bu dünya görüşünden sıyrılmam mümkün mü? Değil. Rozetim göğsümdeydi, aldım içeri koydum. Ne yaptım sizin paranızı harcarken? Siyasi ayrım yapmadım. 400 adet tablet dağıttık burada. Tek bir fotoğraf gördünüz mü ben çocuklara tablet verirken? Siz ister miydiniz çocuklarınıza tablet verilirken fotoğrafının çekilmesini? Siz çocuğunuza tablet alamıyorsunuz. Bir siyasetçi geliyor, onu veriyor ve evinizde fotoğraf çekiyor. İster miydiniz? Ben de istemezdim. O yüzden yapmadım. Toplum biraz daha reklam, biraz daha gösteriş istiyor ama yapmadım, yapmayacağım. Çünkü gençlerin gerçekten doğruyu yanlıştan ayırabildiklerine inanıyorum. Bir gün bu ülkede bir şeyler düzelecek. İşte o işler düzeldiği zaman, sen 15 sene önce ne yaptın dediklerinde, ben de sizinkine benzer şeyler yaptım demek istiyorum’’ dedi.
BEN HEPİNİZİ SEVİYORUM VE YALNIZ BIRAKMAM
Konuşmasının sonunda gazetecilere seslenen Esen, “Doğru insanların yanında durmak isteyen insanlar daha fazladır. Sen doğru yapıyorsun diyelim, yalnız bırakmayalım. Ben sizi yalnız bırakmam. Ben bu adımı hepinizden ayrı ayrı gördüm, doğru bildiğinizi yaptınız. Benimle ilgili iftira kampanyaları yapıldığında birçoğunuz beni aradınız. İşin aslını sordunuz. Anlattığımda, mantığınızdan geçirip galiba Semih Esen’in dediği doğru dediniz. Dolayısıyla gelin hep beraber bir adım atalım. Kesinlikle yalnız kalmazsınız. Ben hepinizi seviyorum. 3 ay sonra seçim var diye değil, sizler bize lazım olduğunuz için seviyorum. Bir tarihi lider seçmeniz gerekse, tahmin ediyorum ittifakla Hasan Tahsin’i seçersiniz. O da sizin gibi bir yerel gazeteciydi. Ben her birinizin içinde bir Hasan Tahsin potansiyeli taşıdığınızı bildiğim için sizleri seviyorum. En nihayetinde, memleket menfaatinin dışına asla çıkmayacağınızı bildiğim için seviyorum’’ diye konuştu.
DURUN DAHA YENİ BAŞLIYORUZ
Başkan Esen, bir gazetecinin ‘Veda mı ediyorsunuz’ sorusu üzerine ise şunları söyledi: ‘‘Konuşmalarımızı bir veda konuşması gibi algılamış olabilirler. Bu bir veda değil, bu bir merhaba. Durun daha yeni başlıyoruz. Hayat uzun, memlekette yapacak çok iş var ve ben bir gün ‘Eğer enerjim bitti ben artık doğru düşünmüyorum’ dersem, bunu size en direkt yollarla değil, bana müsaade diye söylerim.”
10 OCAK MÜCADELE GÜNÜDÜR
Basın mensuplarının 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlayan Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İdris Taş da, 10 Ocak gününün anlam ve önemi üzerine vurgu yaptı. 10 Ocak’ın bir kutlama değil, bir mücadele günü olduğunu dile getiren Taş, “Üzülerek söylüyorum ki Türk basınının hâlâ bir meslek yasası yok. Bir sektörün öncelikle meslek yasası olur. Meslek yasası olmadığı için eğitimine, deneyimine bakılmaksızın bazı kişiler gazeteciyim diyerek ortalıklarda dolaşıyor. Bu durum hepimizi rahatsız ettiği gibi toplumda mesleğe olan bakış açısını da değiştiriyor. Önce gazeteci meslek yasasını çıkarmamız lazım. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
Taş, konuşmanın sonunda Başkan Esen’e plaket takdim etti. Etkinlik günün anlam ve önemine istinaden basın mensupları ile çekilen toplu fotoğraf sonrası sona erdi.