Antalya'nın Kemer ilçesinde adını Yunan mitolojisindeki ateş saçan yaratık "Chimera"dan alan Yanartaş, yüz yıllardır sönmeyen aleviyle dikkat çekiyor. Beydağları Sahil Milli Parkı içinde Ulupınar Mahallesi'nde yer alan, Çıralı Plajı'na bir kilometre uzaklıktaki Yanartaş, turistler kadar doğaseverlerin de rotasında bulunuyor.

YUNAN MİTOLOJİSİNE KAYNAK OLDU!

Doğal güzelliği ve tarihsel geçmişiyle dikkat çeken Yanartaş ziyaretçilerini büyülüyor. Ormanın içinde bir kilometrelik zorlu patika yollardan geçilerek ve merdivenlerden çıkılarak ulaşılan Yanartaş, tarihi Likya Yolu'nda yer alıyor. Özellikle tarih ve doğa meraklıları ile yabancı turistler, Likya Yolu'nun Yanartaş mevkisinde mola vererek, çadır kurup kamp yapıyor. Antalya’da Beydağları Sahil Milli Parkı içinde Ulupınar Mahallesi'nde yer alan, Çıralı Plajı'na bir kilometre uzaklıktaki Yanartaş, Bizans döneminden kalma kiliseye ait kalıntıları gezen doğaseverler, adını Yunan mitolojisindeki ateş saçan yaratık "Chimera"dan alan Yanartaş'ta yüz yıllardır sönmeyen alevleri izleme fırsatı buluyor. Hem yürüyüş yapma hem de bölgedeki Arbutus cinsinden sandal, zeytin, menengiç, sedir, funda, keçiboynuzu, katran başta olmak üzere farklı tür ağaç ve bitkileri inceleyebilen ziyaretçilerden Ramiz Acar, eşiyle tatil için Sinop'tan geldiklerini, Yanartaş'ın sönmeyen ateşini görünce şaşırdıklarını dile getirdi.  

YILDA 100 BİN ZİYARETÇİYE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR

Yüzyıllardır yanan ateşe merakın her geçen yıl arttığına işaret eden bölge sakinleri, “Antalya’ya gelen ve bölgede tatil yapanlar mutlaka Yanartaş'ı görmek istiyor. Yılda 100 bin ziyaretçi ağırlıyor. Turizmin sönmeyen ateşi bu bölge. Geçen sene Cumhuriyet'in 100. yılında, olimpiyat ve dünya şampiyonu milli okçu Mete Gazoz, Yanartaş'tan 'Türkiye Yüzyılının ateşini yakmıştı. Önemli organizasyonların startı da buradan veriliyor” şeklinde konuştular. Doğa gizeminin bir parçası olan Yanartaş, Antalya’nın 55 kilometre güneyindeki Çıralı’nın kuzeybatısında yer alıyor. Antalya-Kumluca istikametinde yer alan Ulupınar köyünden sapınca Yanartaş ve Olimpos’a ulaşıyorsunuz. 

YANARTAŞ’IN SIRRI NE?

Yöre insanının kısaca 'yanar' dediği bu kayaların asırlardır yandığı ve hiç sönmediğine inanılır. Hemen anlaşılacağı üzere adı da buradan gelir. Yapılan çalışmalar, kayaların bu çok uzun zaman boyunca nasıl yandığını gösteriyor: Bu alevin kaynağı metan gazıdır. Yer altından yukarı doğru sızan gaz buradaki kayaları yakmaktadır. Yanartaş özellikle bilim insanlarının kafalarını uzun bir zaman karıştırdı. Çünkü, buradaki jeolojik durum bir metan gazını oluşturabilecek özelliklere sahip değildi.

GİUSEPPE ETİOPE’NİN ÇÖZDÜĞÜ GİZEM

Yanartaş’ın bir metan gazına kaynaklık edebilecek özellikleri olmadığı görüşü uzun süre devam ettiyse de işler kısa bir zaman önce değişti. Roma Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü’nden Jeolog Giuseppe Etiope bu konuyu aydınlattı: Yanartaş’ın yüzeyinin hemen altında bulunan rutenyum elementi, metan gazı için bir katalizör görevi görüyor. Yani rutenyum, metan gazına kaynaklık ediyor.

DİLDEN DİLE YAYILAN EFSANE

Farklı farklı çağlarda, pek çok ünlü düşünür ve gezgine konu olan Yanartaş’ın en köklü hikayelerinden biri Homeros’un efsanesidir. Buna göre; Ephyra kralı Glaukos’un oğlu Hipponoes kardeşi Belleros ile avlanırken, yanlışlıkla Belleros’u öldürür. Vicdan azabından kendini kaybeden Hipponoes, ülkesinden kaçmak durumunda olduğu için Tipins kralına sığınır. Yakışıklı Hipponoes, Tipins kralının karısı tarafından arzulanmasına rağmen kraliçeyi reddedince, kraliçe Hipponoes’e iftira atar ve eşine şikayet eder. Kral bunun üzerine Hipponoes’i, Likya kralı olan kayınpederi Lobates’e gönderir ve durumu bir mektupla izah eder. Bunun üzerine Lobates, başı aslan, vücudu keçi, kuyruğu yılan ve ağzından sürekli alevler çıkaran Chimera (Çıralı) adlı canavara, Hipponoes’i öldürmesini emreder. İşte Homeros’un efsanesinde Yanartaş; ağzından durmaksızın alevler saçan Chimera’dır.

EVLİYA ÇELEBİ’Yİ ETKİLEYEN MANZARA

Birbirinden farklı yazarın görüp aktardığı Yanartaş, Evliya Çelebi’nin de etkilendiği bir doğa parçasıdır. Çelebi bu bölgeyi: ‘’Gece vakitleri Mısır’dan ve Kıbrıs’tan gelen gemiler yüz mil uzaktan bu alisileri görür, selamette olduklarını bilir, sevinirler. Mucize bu, kim ki ateşlerin yanına bir adam varsa, bir ateş daha ortaya çıkar. İki, üç yahut on adam varsa, o kadar ateşler ortaya çıkar. Kükürt gibi kokusu vardır ama insan bedenine zarar vermez. Bunu seyreden insanlar gidince önceki ateşler kalır, sonradan çıkan ateşler kaybolur‘’ şeklinde tarif etmiştir.

Muhabir: BÜLENT ÖNER