Türkiye’nin önde gelen toprak bilim ve ekoloji uzmanlarından biri olan Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Akbelen ormanındaki kıyıma ve termik santraller için açılan kömür ocaklarına değindiği raporunda, Akbelen’de kesilen ağaçların köklerinin bile söküldüğüne dikkat çekerek,
“Arazide kökleri söküp satmak, iş makinaları ile toprakları kazımak ekosistemi yenilenemeyecek ölçüde tahrip etmektir. Orman toprağı yok edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk halkının kurduğu bir devlettir. Halk, haklı olarak varlığını, toprağını, geleceğini korumak için uğraşmaktadır. Halkı, o halkın çocukları olan asker ve polis ile önlemek ve sindirmek ‘Bumerang etkisi’ yapar. Akbelen Ormanında 24.7.2023 gününden beri yürütülen ağaç kesmek, orman ekosistemini yok etmek, su üretimini engellemek işlemlerinde ‘Kamu yararı’ yoktur. Tam tersine ‘Kamu yararına karşı’ eylem vardır” ifadelerini kullandı.
Akbelen ormanının dört yıldır süren koruma çabalarına karşın 24 Temmuz’da kesilmeye başladığını belirten İ.Ü. Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı’ndan Emekli Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı; köylülerin ve bölge halkının itirazlarına rağmen kızılçam ağaçlarının kesimine devam edildiğini dile getirdiği raporunda şu görüşlere yer verdi:
“Amaç, ormanın altındaki kireç taşı tabakalarının patlatma ile sökülüp kaldırılması ve alttaki linyit kömürünün çıkarılıp, Yeniköy Termik Santralında yakılıp, elektrik enerjisine dönüştürmektir. Ancak; Sekköy açık ocak alanından beri kömür çıkarmak için açılan ve kayalığa, taşlığa dönüştürülen orman alanı ile termik santral küllerinin döküldüğü orman ağaçlandırılamaz. Bu orman alanının yok edilmesi ‘Ormanların daraltılması’ anlamına gelir. Orman alanlarının daraltılması, orman toprağının yok edilmesi, Anayasamızın 169. maddesine aykırıdır. Bu sebeple bölgede geri dönüşümsüz olarak ormanı ve toprağı yok edilen açık ocak işletmelerine izin verilemez.”
KÖMÜR OCAKLARINA ZEYTİNLİKLERE 3 KİLOMETRE MESAFE ŞARTI
Bölgedeki açık maden ocağı işletmesi ile zeytinliklerin de yok edilemeyeceğini dile getiren Kantarcı, 1939’da çıkarılan Zeytin Kanunu ile 4086 sayılı kanun hükümlerine göre zeytinliklerde kömür ocağı açmaya veya benzeri çalışmalar yapmaya izin veren bir madde bulunmadığına işaret ederek,
“Tam aksine, zeytinliklere en az 3 kilometre mesafede (Zeytinyağı fabrikası hariç) kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez hükmü vardır” dedi.
MAHKEMENİN KAPATTIĞI SANTRALLER HÜKÜMETİN İZNİYLE AÇILDI
Muğla’da termik santrallerin ilk çalıştırıldığı 1982 yılından bu yana, santrallerin ormanlara ve çevreye yaptıkları olumsuz etkileri üzerine 50 civarında araştırma yaparak üç ayrı santralin de bilirkişi raporlarını yazdıklarını dile getiren Prof. Dr. Kantarcı,
“Aydın İdare Mahkemesi, yukarıda açıkladığım yasaları ve diğer zararlarını da göz önüne alarak termik santralları kapattı. Ancak o zamanki hükümet sorunları kabul ederek bu üç termik santralin çalıştırılmasına izin verdi. O zamandan beri oluşan zararları kime ödeteceğiz?” ifadelerini kullandı.
AKBELEN’DEKİ KESİM BİR HUKUK DEVLETİNDE ANLAŞILIR DEĞİL
Akbelen ormanı ve zeytinliklerinin yok edilmemesi, yöredeki köy yerleşimleri ile tarımsal üretim ve su üretiminin devam ettirilebilmesi için açılan dava devam ederken, orman alanında kesime girişmenin bir hukuk devletinde anlaşılır olmadığını dile getiren Kantarcı, Orman Genel Müdürlüğü’nün de tarihi geçen kesim iznini yenilemediğine de işaret etti.
AÇIK OCAKTAN GERİYE KALAN ALAN AĞAÇLANDIRLAMAZ
Termik santral için Sekköy’de başlatılan açık ocak işletmesinin, İkizköy ormanlarını da yok ederek Akbelen ormanı ile zeytinliklerine ulaştığını dile getiren Kantarcı,
“Açık kömür ocağı işletmesi uzun, geniş ve derinliği yer yer 200 metreye ulaşan bir çukur olarak kaldı. Yok edilen orman, zeytinlikler ve köylerdeki halkın da olayın boyutlarını kavramasını sağladı. Yok edilen ormanın ağaçlandırma bedeli olarak yatırılan para ile ülkenin başka yerlerinde ağaçlandırma yapıldığı iddiası anlamsız bir savunmadır. Yok edilen zeytinliklerdeki ağaçların sökülüp, başka yerlere taşınıp, dikildiği ve yeni zeytinliklerin kurulduğu iddiası ise halk için anlamsızdır. Orman ve altındaki çatlaklı kireç taşı çok önemli miktarda su üretmektedir. Zeytinlikler ise her yıl verdiği ürün ile halkı geçimini sağlamaktadırlar. Açık ocak işletmesinden arta kalan kayalık ve taşlık çukur ve yamaçları ise ağaçlandırılamaz durumdadır. Halkın Akbelen ormanını ve zeytinliklerini korumak için dört yıldan beri direnmesi sebepsiz değildir” dedi.
KÖMÜR OCAĞINDAKİ PATLATMALAR DEPREM OLARAK KAYDEDİLİYOR
Kömüre ulaşmak için üstteki kireç taşı tabakalarının kaldırılması gerektiğine dikkati çeken Kantarcı, raporunda şu bilgilere yer verdi:
“Bölgedeki kireç taşları; üstte mesozoik yaşlı sert kireç taşları ile onun altındaki killi kireç taşlarından oluşmaktadır. Üstteki kireç taşları çatlaklı yapıdadır. Bu çatlak sistemi yağışların derine sızmasını ve yer altı suyuna dönüşmesini sağlar. Alttaki kireç taşları killi olduğu için geçirimsizdir (Kil su alınca şişer). Yeraltı suyu da bu killi kireçtaşı tabakasının üstünde birikir, kaynakları, dereleri ve kuyuları besler. Yeraltı suyu da bu killi kireçtaşı tabakasının üstünde birikir, kaynakları, dereleri ve kuyuları besler. Kireç taşı tabakalarını gevşetmek için dinamit ve anfo ile patlatma yapmak gerekir. Patlatmalar deprem etkisi yapmakta ve İstanbul’da Kandilli’de deprem olarak kaydedilmektedir. (Son patlatma 2 Ağustos 2023 tarihinde kaydedilmiştir). Patlatmalar ile oluşan sarsıntılar binlerce yıldan beri oluşup, gelişmiş çatlak sistemindeki suyollarını da değiştirmiştir. Bodrum’un su kaynakları da patlatmalardan ve açık ocak işletmesinden çok olumsuz etkilenmiştir. Bodrum’a su sağlamak için planlanan Kaya Deresi Barajı ise Koca Çay boyunca yerleşmiş köylerin, tarım alanlarının ve Güllük Dalyanının suyunu keseceği için mahkemece iptal edilmiştir. Bodrum’un iç ve dış turizm gelirleri bakımında önemi göz önüne alındığında, Akbelen Ormanı ve zeytinliklerinin ürettiği suyun ne kadar değerli olduğu da anlaşılmaktadır.”
‘ORMAN TOPRAĞI YOK EDİLEMEZ’
Orman ağaçlarının belirli bir plana göre orman işletmeleri tarafından kesilip satıldığını; ormanın ürettiği odunun ise ülkenin ihtiyacının karşılanması için kullanıldığını ancak orman toprağının korunduğunu kaydeden Kantarcı,
“Orman toprağı hem odun, hem de su üreten, hem de barındırdığı mantarlar ve bakteriler ile önemli biyokimyasal olayların süregeldiği bir ekosistemdir. Orman ve orman toprağı; güneş enerjisinin, su, anyon ve katyonlar ile birleştirilip biyoenerjiye ve maddeye dönüştürüldüğü, mikroorganizmalar ile de maddenin ayrıştırılıp, enerjiye dönüştürüldüğü dinamik bir ekosistemler birliğidir. Asıl üretim ortamı orman toprağıdır. Ağaçlar kesilebilir. Ama toprak yok edilemez. Orman alanlarında aşırı ağaç kesimi de yapılamaz. Korumasız kalan orman toprağı yüzeysel akışa geçen yüksek yağış suları ile taşınır. Toprak derinliği azalır. Toprağın su tutma ve suyu sızdırıp, üretme kapasitesi azalır” ifadelerini kullandı.
‘KÖYLÜ TOPRAĞIN VE DEVLETİN SAHİBİDİR, GÖÇ ETTİRİLEMEZ’
Termik santrallerin kömürle işletilmeye devam ettirilmesi durumunda ormanları, zeytinlikleri ve tarım alanlarını yok edeceğinin altın çizen Prof. Dr. Doğan Kantarcı, geride kayalık, taşlık ve ağaçlandırılamaz çukurlar kalacağı uyarısına yer verdiği raporunda ayrıca şunları kaydetti:
“Arazisi yok edilmiş köylü göç ettirilecektir. Köylü toprağın ve devletin sahibidir. Milletin de yiyeceğini üreten efendisidir. Toprağından göç ettirilemez. Su üretimi engellendiği için çevrede yeraltı suyunu kullanan yerleşim ve tarım alanları ile zeytinlikler susuz kalacak devamlılığını yitirecektir. Su üretiminin engellenmesi önemli bir turizm yerleşimi olan Bodrum’un da sonu anlamına gelmektedir. Su kömürden üretilen elektrikten daha değerlidir. Muğla termik santrallarında üretilen enerji ülke üretimini % 2,1’i (Birilerine göre % 2,5) kadardır. Ayrıca buradaki termik santralların doğal gaz ile çalıştırılma zamanı da gelmiştir. Elektrik enerjisi ülkemizin elektrik sistemi ile de bölgeye aktarılabilir.
AKBELEN’DE AĞAÇ KESMEK ‘KAMU YARARINA KARŞI EYLEM’DİR
Açık ocak işletmesinden kaynaklanan tozlar ile termik santralların bacalarından salınan küller önemli ölçüde zarar yapmaktadır. Termik santralların baca gazları da ağaçlara ve meyvelere çok yaygın ve etkili zararlar vermektedir. Orman ağaçlarının artımındaki hacim azalması hesaplanmalı, kuruşlandırılmalı ve termik santral işletmelerinden artım zararı tazminatı olarak alınmalıdır. Akbelen Ormanında ağaçlar kesilmiştir. Ağaçların kökleri de sökülmektedir. Yapılan bütün uyarılar, halkın ve yardıma gelen gönüllülerin gayretleri, Türkiye çapında yapılan karşı çıkmalar göz önüne alınmamıştır. Arazide kökleri söküp, satmak, iş makinaları ile toprakları kazımak ekosistemi yenilenemeyecek ölçüde tahrip etmektir. Orman toprağı yok edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk halkının kurduğu bir devlettir. Halk haklı olarak varlığını, toprağını, geleceğini korumak için uğraşmaktadır. Halkı, o halkın çocukları olan asker ve polis ile önlemek ve sindirmek ‘Bumerang etkisi’ yapar. Sonuç olarak; Akbelen ormanında 24.7.2023 gününden beri yürütülen ağaç kesmek, orman ekosistemini yok etmek, su üretimini engellemek işlemlerinde ‘Kamu yararı’ yoktur. Tam tersine ‘Kamu yararına karşı’ eylem vardır.”