Sebep-sonuç ilişkisi bağlamında düşünen insanlar egemen güçler için hep sakıncalı bulunmuşlardır.

İşte bu nedenle de eğitim öğretim sistemleri hemen her toplumda olguları analitik olarak analiz

edemeyen insan modeli üzerine inşa edilmiştir. “Ezberci eğitim” diye nitelenen bu genelleme

söylenene kayıtsız şartsız itaat eden insan üretmektedir.

Öğrenciye ders olarak gösterilen her şeyin ne amaçla öğretilmeye çalıştığı asla söylenemez. Bu

dersi veren öğretmen de ne yazık ki bunları neden öğretmeye çalıştığını, aldığı eğitim gereği çokluk

bilmez. İstisnalar hariç… İstisnalar üzerinden genelleme yapılarak teori inşa edilemez.

Bu söylediklerimizi örneklemeye çalışalım mı?

Örneğin tarih dersi… Lisede okurken tarih dersinden bütünlemeye kalan arkadaşlarımızın sınav sonrası tarih dersi kitabını, okulun bahçesinde gaz dökerek yaktıklarını çok gördüm. Bir tarih sever genç olarak çok şaşardım bu duruma.

Zaman içinde bu sunucun sebeplerini düşünerek ve hayata bakarak bulmaya çalıştım. Yukarıda okuduğunuz giriş metni

işte bu çabalarımın sonucunda yazıldı.

Tarih dersini anlatırken insanlık tarihine bakarak dünü öğrenmez isek bugünü anlamamız ve yarınları planlamamız mümkün değildir. Bu dersin amacı budur, demek işim püf noktasıdır. “Şurası hangi tarihte alındı?” sorusu dersin bizce amacı olmamalı… Filanca antlaşmanın maddelerini ezberlemek değil de bu şartlara hangi sebeplerden gelinde ve hangi sonuçlara yol açtığını sorgulatmak olmalı tarih dersinin amacı…

Örnekleri büyütmek ise her zaman mümkün…

Resim atölyesi olan dostlarımı ziyaret etmeyi pek severim. O ortamımda olmaktan apayrı bir keyif alırım. Bu arkadaşların neredeyse hepsi resim öğretmenidir. Onlara şunu anlatmaya çalışırdım. Siz okullarda ressam yetiştirmiyorsunuz. Çünkü her öğrenci resim yetenek sıvanı ile bu okullara alınmıyor. Bence bu dersin amacı çocuklara resmi sevdirmek. Resme bakmasını öğrenseler… Veya duvara resmi göz hizasına asmayı öğrenseler…

Müzik öğretmenlerine de hep benzer şeyleri söylemeye çalışmışımdır.

Edebiyat öğretmeni bir arkadaşa, “Hoca, galeride çok hoş bir resim sergisi var. Çocuklara ödev versen ve o sergiyi gezseler ve sen de çocukların o sergi için duygu ve düşüncelerini bir kompozisyon sıvanı ile ölçsen...” dediğimde aldığım cevap kanımı dondurmuştur. “Hoca, o dediğin müfredatta yok. Yapamam