Antalya Kadın Platformu üyesi kadınlar, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü öncesinde kadın tutsaklara destek için Güllük Postanesi önünde basın açıklaması yapıp, ardından tutsak kadınlara kartpostal postaladılar. Antalya Kadın Platformu adına konuşan Ezgi Aktı, “Kadın mücadelesi temsilcileri derhal serbest bırakılmalı ve onlar üzerindeki polis ve yargı tacizine son verilmelidir.” dedi.

Antalya'dan Rusya'yı kızdıracak açıklama! Antalya'dan Rusya'yı kızdıracak açıklama!

HAPSETMEK TEMEL POLİTİKA HALİNE GELDİ

Tutsak kadınlara destek için Güllük Postanesi önünde toplanan Antalya Kadın Platformu üyesi kadınlar adına konuşan Ezgi Aktı, “Her 25 Kasım ve 8 Mart arifesi yaptığımız gibi, bugün de mahpus kadınlara, kadınların mücadele günlerinde onları yanı başımızda ve mağduriyetlerini yüreğimizde hissettiğimizi göstermek amacıyla topluca kart göndermek için bir araya geldik. Demokrasiden her geçen gün biraz daha uzaklaşan güvenlikçi, muhalefeti şiddetle bastırma politikaları, sırtları sıvazlanan ırkçı ve saldırgan siyasi yapılar,  bütün toplumsal alanda şiddet kültürünü arttıran sonuçlara yol açmaktadır. Kadına yönelik şiddet de, siyasal ve toplumsal alandaki yaygınlaşan şiddetle birlikte artmaktadır. Siyasal, sosyal ve ekonomik sorunları demokrasi zemininde çözmek yerine, hapsetmek ve baskılamak temel politika haline gelmiştir. Türkiye, kişi başına düşen hapishane yatağı bakımından, dünyada başı çeken ülkeler arasına girmiştir. Çocuklarına okul yapamayan, harabeye dönmüş, deprem güvenliği olmayan okullarını yenileyemeyen devlet, ülkenin dört bir yanında her yıl onlarca hapishane açmaktadır.” ifadelerini kullandı. 

İNSANLAR HAPİSTE ÖLMEYE TERK EDİLMEKTE

Türkiye'nin kadın mahpus sayısı bakımından dünyada ilk sıralarda yer aldığını; 12 bin 521 kadın mahpus, 2 bin 784 çocuk mahpus bulunduğunu belirten Ezgi Aktı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Özellikle Kürt kadın hareketinde çalışan kadınlar sistematik bir şekilde, gizli tanık ifadeleri ve kolluğun fezlekelerinde yer verdiği kurgu senaryolarıyla tutuklanmakta ve kadın mücadelesinden koparılmaktadırlar. ‘Cinsiyetçiliği ve erkek egemen sistemi yok etme’ amacı, bir suçlama olarak iddianamelere ve savcılık mütalaalarına girmektedir. Yine belediyelerde kadın mücadelesinin bir kazanımı olan ve bütün ülkede ve bütün kurumlarda uygulanması için mücadelesini verdiğimiz eş başkanlık, yargıda kadınlara yönelik bir suçlamaya dönüşmektedir. Kendilerine yasaların ve mahkemelerin üstünde yetki verilen, İdare Gözlem Kurulları, mahpuslarla ilgili keyfi gerekçelerle, iyi hal raporu vermemekte, mahpusların denetimli serbestlik ve hatta koşullu salıverme haklarını gasp etmektedirler. Gültan Kışanak örneğinde olduğu gibi, yasal olarak azami tutukluluk süresi dolduğu halde, kadın mücadelesinin önemli isimleri tahliye edilmemektedir. Hasta ve yaşlı mahpusların tedavilerini sürdürdükleri hastaneler, bu kişilere ‘hapishanede kalamaz’ raporları vermesine rağmen, herhangi bir yasal çerçevesi olmadan kendisine takdir hakkı verilmiş olan İstanbul Adli Tıp Kurumu, hasta ve yaşlı mahpuslara ‘hapishanede kalabilir’ raporu vermekte ve bu insanlar ya hapishanelerde ölmeye terk edilmekte ya da yoğun bakıma kaldırılınca ancak infaz ertelemesi alabilmektedirler.”

ÇIPLAK ARAMA CAN ACITIYOR

“Bütün mahpusların en can acıtıcı sorunu haline gelen çıplak arama, kadınlar açısından katmerli bir işkence haline gelmektedir. Açık yasa hükmüne rağmen, hamile ve küçük bebekleri olan kadınlar hapsedilmektedir. Annelerine bağımlı emzikli bebekler, hapishane odalarında ve hapishane şartlarında büyümeye bırakılmaktadır. Kadın mahpuslar, ailelerinin ve sosyal çevrelerinin olduğu bölgelerden mümkün olan en uzak bölgelerdeki hapishanelere gönderilerek aile ve sosyal bağlarından koparılmaktadır” diyen Ezgi Aktı, “Özellikle Yüksek güvenlikli, S Tipi, F Tipi gibi hapishanelerde, kadınlar hapishane içinde de, sosyal bir izolasyona tabi tutulmakta, hücre veya koğuşlarının dışındaki kadınlarla hiçbir iletişime girememektedirler. Sağlık hakkına erişim hakkı ciddi oranda zedelenmektedir. Hastanelerde özellikle ayakta muayene ve tedavi için, hasta haklarına ve hasta mahremiyetine uygun mahpus muayene ve tedavi odaları inşa edilmemektedir. Hastalanan mahpuslar, kelepçeli olarak ring araçlarıyla götürüldükleri hastanelerde de saatlerce kelepçeli olarak tutulmakta, muayeneler kelepçeli yapılmakta, muayeneye erkek jandarmalar eşlik etmektedirler. Hastaneye giderken ve dönüşte kadın mahpuslar kısmi ya da tamamıyla çıplak aramaya maruz bırakılmaktadır. Kadın mahpuslar bu nedenlerle adeta acil durumlar haricinde, hastaneye gitmekten imtina etmektedirler. Kadın koğuşları ve hücreleri, erkek infaz koruma memurlarının katılımıyla aranmaktadır. Kadın mahpuslar bütün mahpusların yaşadığı sorunlara ek olarak özgün mağduriyetler yaşamaktadırlar. Üretimden ve yaşamdan koparılmış kadın mahpusların özel öz bakım ve hijyen ihtiyaçları bakanlık tarafından karşılanmamaktadır.” diye konuştu.  

LGBTİ+Q MAHPUSLAR İSTATİSTİK DIŞI

LGBTİ+Q mahpusların Türkiye ‘de istatistik dışı olduğunu; uğradıkları hak ihlallerinin de, kendileri gibi görünmez kılındığını vurgulayan Ezgi Aktı, şunları söyledi: “Bazı hapishanelerde gayri resmi olarak oluşturulan ‘LGBT koğuşları’ mevcut olmakla birlikte, cinsiyet değişimini tamamlamamış olan trans kadınlarla, bütün farklı cinsiyet yönelimleri aynı koğuşa doldurulmaktadır. Trans kadınlar hapishanelerde sıklıkla cinsel saldırıya maruz kalmaktadırlar. Cinsiyet değişimi için ameliyat ve tedavi süreçleri aksamaktadır. Güvenlik gerekçesiyle, hapishanelerde zaten son derece sınırlı olan sosyal etkinliklerden dışlanmaktadırlar.”

POLİS VE YARGI TACİZİNE SON VERİLSİN

“Antalya kadın platformu olarak, cinsiyetçi erkek egemen sisteme karşı mücadele ederken, erkek şiddetine karşı öz savunma yapmış olan mahpus kız kardeşlerimizi selamlıyoruz ve mücadele alanlarında, kadınlar birlikte güçlü şiarını haykıracağımız günlerin yakın olmasını diliyoruz.” diyen Ezgi Aktı, Antalya Kadın Platformu’nun  mahpus kadınlar için görüş ve taleplerini şu şekilde sıraladı: 

  •    Onur kırıcı çıplak arama uygulamasına son verilmelidir,
  •    Kelepçeli olarak hastaneye sevk, tedavi ve muayeneuygulamasına son verilmelidir,
  •    İdare ve Gözlem Kurulları kaldırılmalıdır,
  •    Yüksek Güvenlikli, S Tipi, F Tipi vb. ağır tecrit koşulları taşıyan hapishaneler kapatılmalıdır,
  •    Hamile ve çocuklu kadınların infazları ertelenmelidir, tutuklama uygulamasına son verilmelidir,
  •    Hasta ve yaşlı mahpuslar serbest bırakılmalı, ATK’nın, infaz ertelemelerindeki yetkisi kaldırılmalı, yetki mahpusların tedavilerini yürüten sağlık kurumlarına verilmelidir,
  •    R Tipi hapishanelerde yeterli sayıda uzman hekim ve sağlık ve bakım personeli görevlendirilmeli, tıbbi donanım sağlanmalıdır,
  •    Mahpusların hapishane içinde hapishane yaşamalarına yol açan, iletişim, etkinlik ve bilgi edinme hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır,
  •    Kadın mahpusların öz bakım ve hijyen ihtiyaçları bakanlık tarafından karşılanmalıdır,
  •    LGBTİ+Q mahpusların, uygun ve güvenli sınıflandırmayla hapishanelerde tutulmaları sağlanmalı, transların cinsiyet değişim tedavileri sağlanmalı ve sosyal izolasyonlarına son verilmelidir,
  •    Kadın mahpusların ailelerinden uzak hapishanelere gönderilmelerine son verilmelidir,
  •    Çocuk hapishaneleri kapatılmalı ve çocukların hapsedilmesine son verilmelidir,
  •    Kadın mücadelesi temsilcileri derhal serbest bırakılmalı ve onlar üzerindeki polis ve yargı tacizine son verilmelidir.   
Muhabir: MUSTAFA KOÇ