Antik Yunan’dan bugüne gelen bir öyküdür Sisifos. Öykü uzun. Ama özeti şöyle. Hilekarlığının cezası olarak Sisifos tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkûm edilmiştir. Sisifos tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır.
İşte tam da bu psikolojideyiz toplum olarak. Özellikle 2011 sonrasında yaşadığımız bütün seçimlerde kayayı yukarı kadar çıkarıyoruz. Ancak tam kaya yerine oturacakken tekrar elimizden kayıyor ve baştan başlıyoruz. Son iki haftadır yaşadıklarımız, bu öykünün yoğunlaştırılmış şeklinden başka bir şey değil aslında.
Sisifos’un öyküsünün bir de geri planı var tabi. Cezanın nedeni Sisfos’un hilekarlığıdır. Buradan hareketle, hilekarlık demesek bile, bizim geçmişte toplum olarak yaptığımız yanlışlara dikkat çekmek gerekiyor.
Cumhuriyet ilkeleri örselenirken ses çıkarmayışımız.
Cumhuriyet kurumları yıkılırken, gözlerimizi kapamamız.
Evimizin yanındaki apartmanda, ‘Vakıf’ adı altında tarikatlar örgütlenirken kafamızı diğer yöne çevirmemiz.
Bu örnekleri eminim siz çok daha fazla artırabilirsiniz.
Bugün yaşadıklarımız ve Sisifos’la bizi kader ortağı yapan sürecin geri planında bunlar yatıyor. Şimdi yine bir kayayı zirveye çıkarmak üzereyiz. Ama hepimiz korkuyoruz, kaya elimizden kayacak ve biz yeniden başladığımız yere döneceğiz.
Olay da bu korkuda zaten. Biz kayayı yerine yerleştiremeyeceğimiz korkusunu yaşadığımız süre o kaya yerine yerleşmeyecek zaten. Kayanın yerine yerleşmesinin önündeki engel, bize verilen ceza değil, bizim korkumuz. Oysa çok iyi biliyoruz, korkunun ecele faydası yok. Korku devam ettiği sürece biz de bu döngünün içinde kalacağız.
Ama meselenin bir de şu tarafı var.
Samuel Beckett. İrlandalı yazar, oyun yazarı, eleştirmen. Genelde çağdaş insanın durumu hakkında kötümser bir yazardır. İşte bu Beckett’in bir söz vardır.
“Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.”
Elbette yenilmeyelim. Hatta daha iyi de yenilmeyelim. Ama korkudan ve korkunun öz çocuğu yenilgiden kurtulmanın tek yolunun da ‘yine’ sözcüğü olduğunu unutmayalım.
Bu Pazar da…
“Yine”