Dünya'nın en önemli turizm destinasyonları arasında bulunan Antalya, tarihi ve güzellikleriyle göz kırkıyor. Peki Antalya'nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde kaç miras alanı bulunuyor? Türkiye’nin Dünya Mirası Geçici Listesi’nde kaç miras alanı yer aldı? İşte bu soruların cevabı haberlerin detaylarında...

ANTALYA'NIN UNESCO LİSTESİNDE KAÇ MİRAS ALANI VAR?

Antalya UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde 9, Dünya Mirası Listesi’nde ise 1 miras alanı olarak kayıtlarda yer alıyor. Türkiye UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde 19’u kültürel, 2’si karma olmak üzere toplam 21 miras alanı bulunuyor. Türkiye’nin Dünya Mirası Geçici Listesi’nde 72'si kültürel, 4'ü karma ve 3'ü doğal olmak üzere toplam 79 miras kayıt altına alındı. Antalya, Dünya Mirası Listesi’nde sadece Xanthos-Letoon Antik kenti yer alıyor.  UNESCO Geçici Listesi'nde ise 7’si kültürel, 2’si karma olmak üzere toplam 9 miras alanı ile yer alıyor. Peki Antalya’nın Dünya Mirası Listesi ve Geçici Listesi’nde hangi alanlar var? 

ANTALYA'NIN UNESCO LİSTESİNDE YER ALAN 'XANTHOS-LETOON'

Antalya'nın UNESCO listesinde yer alan tek miras alanı olarak kayıt altına alınan Xanthos-Letton Antik Kenti; Patara, Pınara, Myra gibi Likya'nın başlıca antik kentleri yer alıyor. Antik Dünya'nın Yedi Harikası'ndan biri olarak gösterilen Halikarnas Mozolesi, Xanthos'un Nereid Anıtı'ndan esinlenilerek yapıldığı kayıtlarda yer alıyor. İçinde çok sayıda yazıt ve mezar anıtı barındıran Xanthos-Letoon, Likya uygarlığına olağanüstü bir tanıklık sunuyor. Likya dilindeki en uzun ve en önemli metinler Xanthos-Letoon'da yer alıyor. Çoğu kayaya veya dev monolitlere oyulmuş yazıtlar, bu eşsiz ve uzun süredir unutulmuş Hint-Avrupa dilinin istisnai kanıtı olarak kabul ediliyor. Kaya sanatı mezarları, sütunlu mezarlar ve sütunlara monte lahitler, yeni bir mezar mimarisi türünü temsil ediyor. Xanthos ve Letoon'daki zengin Likya mezarları serisi, 6. yüzyıldan itibaren Likya'da birbirini takip eden kültürleşme olaylarını tam olarak anlamamızı sağlıyor. Xanthos-Letoon, büyük ölçüde mülkün herhangi bir modern yerleşime olan uzaklığı nedeniyle, özelliklerinin orijinalliğini koruyor.

HER YIL BİNLERCE ZİYARETCİ AĞIRLAYAN KARAİN MAĞARASI

UNESCO’nun Kültürel listesinde yer alan Karain Mağarası her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Kent merkezine 30 km uzaklıkta yer alan Karain Mağarası, kratese dönemi kireçtaşına oyulmuş olup deniz seviyesinden yüksekliği 430 metre traverten ovasıdır. Transgresyon sonucu oluşan ova dünyanın en büyük traverten plauslarından biridir. Ovanın dağlarla buluştuğu yerde ince su kaynakları bulunuyor. Son yıllarda yapılan jeolojik ve jeomorfolojik araştırmalar ovanın ortasında Pleyistosen dönemine ait bir göl ortaya çıktığı kaydedildi. Mağara Paleolitik döneme ait çok sayıda açık hava yerleşimini de içinde barındırıyor. Karain Mağarası'nın faunasında bulunan su aygırı kemikleri ve omurgasız hayvan kabukları fosilleri de döneme ait önemli bulgu olarak kanıtlıyor. Mağara birçok odadan oluşarak, sarkıt ve dikitler ile muhteşem bir görüntüye ev sahipliği yapıyor. Mağaranın dış yüzeyinde ise çok sayıda niş ve Yunanca yazıtlar bulunuyor. 

UNESCO'NUN KÜLTÜREL LİSTESİNDE OLAN ALANYA 

UNESCO’nun Kültürel listesinde yer alan Alanya, Antalya Körfezi'nin doğu kesiminde yer alıyor. Alanya şehir merkezine 137 km uzaklıkta yer alıyor. Etrafı surlarla çevrili Alanya yarımadası, Helenistik dönemde "Karakesion" adıyla anılıyor. Alanya Romalıların, Bizanslılar'ın, ve Selçukluların egemenliğine girmiştir. Alanya'nın ismi ise bölgenin kalkınmasına büyük hizmetlerde bulunan Alaaddin Keykubat'tan geliyor. Alanya Kalesi'nin içinde Selçuklu sarnıcı, Bizans kilisesi, Keykubat Sultan Sarayı ve geleneksel kent dokusunu tamamlayan Selçuklu hamamı kalıntıları bulunuyor. Eşsiz manzarasıyla büyüleyen kale kırmızı taş ve tuğladan inşa edilmiştir.

BİZANS DÖNEMİNDEN GÜNÜMEZE ULAŞAN ST. NİCHOLAS KİLİSESİ 

UNESCO’nun Kültürel listesinde yer alan St.Nicholas Kilisesi, bir Likya yerleşimi olan Myra antik kentinin önemli unsuru olara öne çıkıyor. St. Nicholas Kilisesi mimari üslubu ve süslemeleri ile orta Bizans dönemi kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşmış en seçkin örneğidir. Myra, eski dönemlerin doğu ve batıdan gelen ticaret yolları ile St. Nicholas kültünün farklı parçalarını taşıyan farklı kültürlerin kavşak noktasında yer alıyor. İmparatorluk başkenti Constantinople ve diğer şehirler ile olan ilişkileri gerek kentsel yaşam gerekse Hıristiyanlığın gelişimi açısından önemli bir merkez noktası olmuştur. 

EŞSİZ MANZARASIYLA GÖZ KAMAŞTIRAN LİKYA UYGARLIĞI ANTİK KENTLERİ 

UNESCO’nun Kültürel listesinde yer alman Likya Uygarlığı dünyada Türkiye'nin Akdeniz kıyısındaki Teke Yarımadası'na özgüdür. Likya Birliği, modern zamanların demokratik sistemlerine ilham veren, antik çağların ilk demokratik birliği olması açısından da eşsiz bir Antik Kent olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Şehir devletlerine bağlı olan kent, parlamentoda eşit temsiliyetin önemli bir  güvencesiydi. Bu federasyon sosyal hayatta vatandaşlar arasında güçlü bağların oluşmasını sağladı. Likyalıların bu federasyon sayesinde elde ettikleri siyasi güç, kendi zamanlarının dış güçlerinin istilalarına karşı hayatta kalmalarına büyük katkı sağlamıştır. Likya şehirleri, dünyanın bu bölgesi için çok iyi bilinen ve çoğunlukla iyi korunmuş karakteristik mimarileriyle kolayca ayırt ediliyor. Özellikle kayaya oyulmuş anıt mezarlar Anadolu'da oldukça belirgin ve bu insanların taş işçiliğinin ustalığı öne çıkıyor. Likya şehirlerinin büyük kısmı deniz kenarında, denize bakan tepelerde yer alıyor.

PERGE ARKEOLOJİK ALANI

UNESCO’nun Kültürel listesinde yer alan Perge Arkeolojik Alanı, Geç Klasik, Helenistik ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde şehir planlaması açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Perge, Klasik Dönem şehir planlamasında "demokratia" kavramı oldukça önemlidir. Bu durum Perge'de Helenistik ve Roma İmparatorluk dönemleri için de geçerlidir. Sütunlu Cadde'nin konumu şehrin kuzey-güney yönünü oluşturması açısından da oldukça önemlidir. Sütunlu Cadde'yi bir uçtan diğer uca geçen su kanalı ise kentin bir diğer önemli tasarımıdır. Dört anıtsal çeşme ve iki hamamla desteklenen kent, o dönemde su bolluğuna ilişkin önemli izlenim veriyor. Helenistik dönemde inşa edilen ve daha sonraki dönemlerde onarılıp güçlendirilen kentin savunma sistemi de kentin bir diğer ayırt edici özelliğidir. Aşağı Şehir'in surları, kuleleri, burçları ve anıtsal kapıları halen iyi durumdadır. Akropolis surları klasik askeri mimarinin önemli örneklerindendir. Perge, kapsamlı görsel algısıyla bölgedeki çağdaşları arasındaki diğer arkeolojik kentlerden çok farklıdır. Pergenin bir başka ayırt edici özelliği kadınların şehrin idari kademesinde oldukça aktif olması. Plancia Magna gibi önemli kadın yöneticiler bu dönemde vurgu yapmıştı. 

Perge Antik Kenti (1)

ASPENDOS ANTİK KENTİ TİYATROSU VE SU KEMERLERİ 

Aspendos Antik Kenti Tiyatrosu ve Su Kemerleri, UNESCO’nun Kültürel listesinde yer alıyor. Aspendos'un hem tiyatrosu hem de su kemerleri, en yüksek kalitede işçilik ile ileri bir düşünce ve hayal gücünün ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Her iki anıt da modern bilim adamlarının, bu kadar iyi korunmuş başyapıtları inceleyerek antik toplumları ve onların düşüncelerini kavramaları için önem arz ediyor. Aspendos'un su kemerleri dönemin teknolojik gelişmelerine ışık tutarken, tiyatro ise mevcut yerel kültürün parçası olan 13. yüzyıl uygarlığının mimarisini görme fırsatı sunuyor. Nitekim Selçukluların anıtı kullanma ve süsleme konusundaki titiz çabaları, onların da bu anıtı özellikle şaşırtıcı bulduğunu gösteriyor. Aspendos, kentin geç klasik dönemde önemli bir merkez olmaya devam etmesi, Hıristiyan dünyasında önemli bir yere sahip olması ve yeni gelenlerin eline geçmesi açısından benzersiz bir örnek sunuyor. Farklı antik kentlerdeki pek çok anıtın aksine tiyatro çok iyi korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir. Tiyatronun 13. yüzyılda Selçuklu sarayı olarak kullanılması bu durumu destekliyor. Ayrıca Aspendos Su Kemerleri'ni eşsiz kılan, çok iyi korunmuş iki adet hidrolik sifonu yer alır. Bu da onların yapısal ve teknolojik başarılarını incelememize olanak sağlıyor. Bu da Roma Mimarisinin karmaşık fiziksel unsurları hakkında daha derin bir anlayış kazanmamıza yardımcı oluyor. Aspendos'ta son derece iyi korunmuş olan sifonlar ne Pont du Gard ne de Segovia'da bulunuyor. Benzer sifonlar Lyon'da (Mont d'Or, Brévenne ve Gier) bulunabilir, ancak bunlar yapı teknikleri veya bu yapıların kullanımı hakkında herhangi bir fikir vermez. Aspendos'taki sifonlar, araştırmacıların sifonların nasıl işlediğine dair daha fazla keşif yapmalarına olanak sağlıyor.

Aspendos Antik Kenti Aa

YİVLİ MİNARE CAMİİ (ANTALYA) 2016

Anadolu Türk Mimarisindeki minarelerin seçkin bir örneği olan Yivli Minare Camii, UNESCO’nun Kültürel listesinde yer alıyor. 38 metre yüksekliğindeki yivli minare, 6,5 metre yüksekliğinde ve 5,5 metre genişliğinde devasa bir kare taş kaide üzerinde duruyor. Minarenin sekiz adet yarım daire yivli kırmızı tuğla gövdesi orijinalinde lacivert ve turkuaz renkli çinilerle süslenmiştir. Yivli Minare Camii, tüm yapısal özellikleriyle Anadolu Türk Mimarisinde önemli bir mimari örnek teşkil ediyor. Orta Çağ'da Türk Mimarlar, spiral veya yivli gibi farklı formlarda minareler inşa etmiştir. Ancak Yivli Minare, yüksek yivli formu ve farklı şekliyle diğerlerinden ayrılıyor. O kadar eşsizdir ki Antalya şehrinin simgesi olarak kabul edilir. Yivli Minare Camii, mimari formuyla Anadolu Türk Mimarisinde özgün bir yapı tipini temsil eder. Benzeri diğer yapılarla karşılaştırdığımızda Yivli Minare Camii'nin yüksek yivli minare formuyla diğerlerinden ayrıldığını ifade etmek mümkün.

Yivli Minare Üst Bakış

GÜLLÜK DAĞI-TERMESSOS MİLLİ PARKI 

UNESCO’nun Doğal ve Kültürel Karma listesinde yer alan Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı, Antalya ili sınırları içerisinde dağların arasına gizlenmiş bir vadide yer alıyor. Deniz seviyesinden bin 50 metre yükseklikte bulunan antik surlarla çevrili Termessos kenti ziyaretçilerini göz kamaştırır. Termessos Antik Kenti, Psidia Bölgesi'nde yaşayan Solimler tarafından bulunmuştur. Termessos ve Solimler hakkında elimizde herhangi bir bilgi olmasa da İlyada'da Homeros tarafından Bellerophontes efsanesiyle bağlantılı olarak anlatılır. Kentin en önemli kalıntıları surlar, Kuleler, Kral Yolu, Hadrian Kapısı, Gymnasium, Agora, Tiyatro, Odeon, Richly, Süslemeli Mezarlar, sarnıçlar ve drenaj sistemidir. Tabiat Parkı'nın diğer özellikleri ise Güllük Dağı'nın basamaklı kayaları ve 600 metre yüksekliğindeki duvarlarıyla Mecine Kanyonu ile Dağ Keçisi, Alageyik ve Altın Kartal gibi nesli tehlike altında olan yabani canlıları barındıran tipik Akdeniz bitki örtüsüdür. Güllük Dağı-Termessos Milli Parkı, UNESCO’nun Doğal ve Kültürel Karma listesinde kayıtlara geçmiştir. 

BÜYÜLEYİCİ ADALAR: KEKOVA 

UNESCO’nun Doğal ve Kültürel Karma listesinde yer alan Kekova büyüleyici adaları, koyları ve antik kentleriyle dikkat çeker. Kekova eşine az rastlanan bir cazibesi ile öne çıkar. Adanın uzun kıyısında batık bir şehir olarak görülür. Ada'nın jeolojik hareketleri Ada'daki şehrin sular altında kalmasına neden olmuş, şehrin yarısı sular altında, yarısı da üstünde garip bir manzara oluşturur. Teimiussa, Simena bölgedeki başlıca Likya yerleşimlerinden biridir. Kekova bu bölgede uçan balıkların izlenebildiği tek alandır. Kekova, kültürel özelliklerinin ötesinde çok önemli jeolojik oluşumlar, dalgalı kıyı şeridi, hidrobiyolojik özellikleri ve doğal güzelliğiyle olağanüstü bir nitelik gösterir. Bu, kültürel sürekliliğin ve aynı zamanda yaşayan bir kültürel uzlaşmanın dikkate değer bir örneğidir.

Muhabir: VİLDAN ÖZKAN