Doğal ve kültürel miras alanları bakımından Türkiye’nin önemli bölgelerinden biri olan tarihi kalıntılara ev sahipliği yapan Latmos (Beşparmak) Dağı son yıllarda endüstriyel ham madde üreten madenciliğin tahribatı altında. Yaklaşık 8 bin 500 yıllık kaya resimlerinin bulunduğu Latmos’un Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarında kalan bölümünde çok sayıda maden ocağı bulunuyor. Çavdar köyü yakınlarında 2004 yılından bu yana faaliyet gösteren Kuvars ocağı da bunlardan biri. 2018’de el değiştiren kuvars ocağında patlatmalı açık ocak işletmeciliği yapılırken sahayı devralan firma kapasite artışına gitti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 5 Haziran 2023 tarihinde “ÇED Gerekli Değildir” kararı verdiği kapasite artışı projesini yargıya taşıyan yöredeki çevre örgütleri, Latmos’un kâbusu olan vahşi madencilik projelerinin sonlandırılmasını talep ediyor.

BİNLERCE YILLIK YAŞAM ALANI YOK EDİLİYOR

Aydın’ın Söke ilçesinde Kormad Madencilik Hafriyat İnş. Şti. tarafından işletilen kuvars ocağında kapasite artışını öngören proje yargıya taşındı. Latmos’un doğal ev kültürel varlıklarının yanı sıra bölgedeki zeytin ve fıstık çamı üretimini de tehdit eden vahşi maden ocağı işletmesinin kapasite artışına karşı çıkan yöredeki çevre dernekleri ve platformlar, Aydın İdare Mahkemesi’nde açtıkları dava ile projenin iptalini istiyor. Dava dilekçesinin Mahkemeye sunulmasının ardından basın açıklaması yapan çevre dernekleri ve platform sözcüleri, Latmos’un korunması için birlikte mücadele edilmesi çağrısında bulundu. Zeytin ve fıstık çamı gibi ürünlerin yanında hayvancılık yaparak yaşamını kazanan yöre köylülerinin geleceğini tehdit eden vahşi madencilik, bölgenin zengin jeolojik mirasının da yok olmasına neden oluyor. Latmos’un jeopark niteliğindeki kayaçları öğütülerek kimya, cam ve seramik endüstrisinde kullanılmak üzere ham maddeye dönüştürülüyor. Binlerce yıldan beri insan yaşamının sürdüğü bölgenin son sakinleri olan yöre köylüleri yaklaşık 20 yıldır Latmos’un yok oluşuna tanıklık ediyor.

YILDA 120 KEZ PATLATMA YAPILACAK

Yargıya taşınan projeyle ilgili hazırlanan ÇED raporunda, yıllık 5 bin ton olan cevher üretim kapasitesinin 180 bin tona çıkarılacağı belirtiliyor. Anfo patlayıcılar kullanılarak ayda 10, yılda ise 120 patlatma yapılacağı kaydedilen proje kapsamında yılda 2 milyon 340 bin ton atık (pasa) oluşacağı kaydedilen raporda, “İş bu rapor kapsamında 12 ay/yıl, 25 gün/ay ve 8 sa/gün olarak çalışılarak kapasite artışı sağlanacaktır. Proje kapsamında 90,93 hektarlık ruhsat sahasında ocak alanı 7,43 ha, pasa alanı 5,67 ha, şantiye alanı 0,29 ha, stok alanı 1,94 ha, bitkisel toprak depolama alanı 2,68 ha olmak üzere toplam ÇED alanı 18,01 ha’dır” bilgilerine yer veriliyor.

SU KAYNAKLARI DA TEHDİT ALTINDA

Projeyle ilgili kurum görüşüne başvurulan DSİ 21. Bölge Müdürlüğü, Proje Tanıtım Dosyasında yer alan jeolojik ve hidrojeolojik verilerin makro düzeyde bilgiler içerdiğine işaret ederek çalışılacak sahadaki yeraltı suları, pınar ve çeşmelerle ilgili Hidrojeolojik Değerlendirme Raporu hazırlanmasını talep etti.

HİDROJEOLOJİK RAPOR ŞARTI

Söz konusu eksikliklerin giderilmesinin ardından yeniden değerlendirme yapılacağı kaydedilen DSİ’nin 5 Mayıs 2023 tarihli yazısında, “Madencilik faaliyetleri esnasında ÇED alanı yakın çevresindeki su kaynaklarının debileri ve su kaliteleri periyodik olarak izlenmelidir. İşletme sırasında çalışma alanı olarak seçilen saha ve çevresinde bulunan kaynak, pınar, çeşme, kuyu, havuz ve diğer su kullanıcılarının etkilenmesi durumunda faaliyet sahibi tarafından yakın/uzak mesafeden aynı kalite ve miktardaki su temin edilecek olup bu hizmet karşılığında herhangi bir ücret talep edilmeyecektir. Sonuç olarak, yukarıda bahsedilen yükümlülüklerle birlikte Proje Tanıtım Dosyası ve hazırlanmış Hidrojeolojik Değerlendirme Raporundaki taahhütlere uyulması şartıyla projenin söz konusu alanda gerçekleştirilmesinde Bölge Müdürlüğümüzce sakınca bulunmamaktadır.” İfadelerine yer verildi.

 YILDA 2,5 MİLYON TON KAZI YAPILACAK

Maden ocağı ruhsatı ve işletmesi Çavdar köyü sınırlarında kalmasına rağmen, ÇED duyurusunda yalnızca alanın batısındaki Karakaya köyüne yer verilmesi dikkat çekiyor. Projeyle ilgili ÇED raporunda yer verilen bilgilere göre yıl boyunca yapılacak patlatmalarla 2 milyon 565 bin ton kazı yapılacak. Ayda 10 kez patlatma yapılacağı kaydedilirken, gecikmeli elektrikli kapsül kullanılarak yapılacak her bir patlatma için ortalama 765 delik açılacağı, yılda toplam 9185 patlatma deliği açılacak.

KORUMA BÖLGE KURULU SAKINCA GÖRMEDİ

Latmos bölgesinde bulunan kültürel miras, madencilik kıskacındaki alanın geneline yayılmış durumda. Binlerce yıldır kesintisiz yerleşimlere ve kültürel katmanlara ev sahipliği yapan bölgenin bütüncül olarak korunması talep ediliyor. Ancak madencilik, enerji ve benzeri yıkıcı projeler söz konusu olduğunda görüş bildiren kurumlar genellikle literatür taraması ve yüzey araştırması yaparak görüş oluşturuyor. Yaklaşık 100 hektarlık ruhsat sahasına sahip olan söz konusu kuvars madeni projesinin kapasite artışı projesinde de benzer şekilde bir görüş oluşturan Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün resmi yazısında,

“Müdürlüğümüz Uzmanlarınca söz konusu proje alanı üzerinde yapılan yüzey incelemesinde, 2863 sayılı Kanun kapsamında kalabilecek herhangi bir korunması gerekli taşınır/taşınmaz kültür varlığı veya parçası ile taşınır tabiat varlığına rastlanmamış olduğundan söz konusu proje sahası üzerinde IV. Grup Maden Ocağı Kapasite Artışı Projesinin gerçekleştirilmesinde, 2863 sayılı Kanunun kültür varlıkları açısından sakınca bulunmamaktadır. Ancak, bahsi geçen saha üzerinde talebe yönelik yapılacak çalışmalar sırasında herhangi bir taşınır/taşınmaz kültür varlığı veya parçası ile taşınır tabiat varlığına rastlanması durumunda 2863 sayılı Kanun'un 4. maddesi gereği çalışmaların durdurularak en yakın müze müdürlüğüne veya mülki idare amirine haber verilmesinin sağlanması gerekmektedir” ifadelerine yer veriliyor.

 ARKEOLOJİK ETKİ DEĞERLENDİRMESİ YAPILMALI

Koruma Bölge Kurulu’nun “çalışmalar sırasında bir kültür varlığına rastlanması durumunda haber verilmesi” yönündeki klişe uyarısı, mevcutta o bölgede yaşayan hemen her vatandaş için uygulanan bir prosedür. Bir çiftçinin tarlasını sürerken ya da bir çobanın keçilerini otlatırken kanun kapsamına giren bir kültür varlığı görmesi ya da bulması durumunda da benzer bir yol izlenerek müze ya da mülki idare amirine haber vermesi gerekiyor. Doğal peyzaj ve topografya üzerinde olağanüstü bir tahribata neden olan madencilik projelerine de benzeri bir yöntemin uygulanması, birçok bölgede kültürel varlıkların henüz tescil edilmeden yok olmasına neden oluyor. Madencilik, enerji, otoyol ve benzeri yıkıcı etkileri olan projelerde Çevresel Etki Değerlendirmesi’nin yanında Arkeolojik Etki Değerlendirmesi ile kültürel ve sosyal etkilerin birlikte değerlendirileceği daha sıkı önleyici idari tedbirlerin alınması gerekiyor. Her geçen gün büyük bir arazi parçalanması ve habitat kaybı yaşayan Türkiye’nin dengin doğal ve kültürel mirasının geleceğe kalabilmesi için bu yönde yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması ve uygulanması önem taşıyor.  

 

 

 

 

Muhabir: BÜLENT ÖNER