Metali işleyip heykel yapan Mustafa Oktay

Alanya’da, Türkler Güzel Sanatlar Lisesi öğretmeni, Heykeltraş Mustafa Oktay...

Yeşim Ertan
Yeşim Ertan Tüm Haberleri
+10
Haber albümü için resme tıklayın

Alanya’da, Türkler Güzel Sanatlar Lisesi öğretmeni, Heykeltraş Mustafa Oktay’ı, son dönemde ürettiği birbirinden özel eserler üretiyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyetin 100. yılı kutlamaları kapsamında Çevre Eğitim ve İnovasyon Merkezi bahçesinde 'Işığın Peşinde' heykel sergisi ve metal heykel atölyesinde tanıdım. Büyük boyutlu metal heykeller 25- 29 Ekim tarihlerinde Antalya sanat ortamına ve 100. yıl etkinliklerine renk kattı.

Oktay, metal kaynak, ahşap yontu, polyester döküm ve karışık tekniklerle yapılmış heykelleri, sanatseverler ile buluşturmaya devam ediyor. Yakın zamanda Antalya’da kişisel bir sergi açacağını da söyledi. Aynı zamanda öğretmen olan Oktay, ziyarete gelen öğrencileri ve ailelerini büyük bir coşku ile karşılıyor. Öğrencilerinin Oktay'a olan sevgisi, bir öğretmen mi, yoksa bir sanatçı mı daha öğretici ve daha anlamlı işler yapar diye düşündürdü. Öğrencilerinden, birer sanatçı filizlendirip, sanat dünyasına katan, sanatçı öğretmen Mustafa Oktay’ı tanıyıp, size de tanıtmak istedim. Öğrencilerini işleyip sanatçı, metali işleyip heykel yapan Mustafa Oktay ile yaptığım söyleşiyi paylaşmak, onu sizinle tanıştırmak istiyorum.

ÖNCE ÖĞRETMEN SONRA HEYKELTRAŞ MUSTAFA OKTAY

1996 yılında Çukurova Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Resim-iş Bölümü Heykel Anasanat dalından mezun oldum. O günden beri Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde Görsel Sanatlar öğretmeni olarak görev yapıyorum. 2001 yılından beri de bakanlığın açtığı sınavları kazanarak Güzel Sanatlar Liseleri'nde görevimi sürdürüyorum. İlk Samsun, sonra Çorum ve şimdi de Alanya’da güzel sanatlar lisesinde öğretmenim.

Heykele ilginiz nasıl başladı?

Heykele ilgim üniversitede başladı. Çukurova Üniversitesi'nde atölye hocam Prof. Dr. Suat Karaaslan, kendisini her an saygı ve sevgiyle anıyorum. Onun katkısı çok oldu. Bize heykeli anlatan, bizi kanalize eden oydu.

Öğretmenliğin yanında, heykeltraşlık sanatıyla iç içe olmayı nasıl yürütüyorsunuz?

Öğretmen demek örnek demektir. Öğretmen her haliyle, öğrencilerin örnek olur. Şimdi ben heykel sanatçısıyım ama önce öğretmenim.

İLKÖĞRETİMDEKİ SANAT DERSLERİ YETERSİZ

Güzel Sanatlar Liselerine neden ve nasıl geçtiniz?

İlköğretimlerde bana ayrılan ders yalnız 1 saatti. Bu beni tatmin etmedi. Bu işi yapacaksam da en iyi şekilde yapmak istedim. En iyisi de Güzel Sanatlar liseleriydi, sınavına girdim başarılı oldum. O tarihten beri de yani 2001’den beri Güzel Sanatlar Liselerinde çalışıyorum. Okulda üç boyutlu sanat atölye, desen derslerini yürütüyorum, bunun yanı sıra kendi atölyem de var. Okulda 30 saat dersim var, kalan zamanlarda da kendi kişisel atölyemde heykel çalışmalarımı sürdürüyorum.

Öğrencilerinizin ilgisi nasıl, atölyeye geliyorlar mı, heykele ilgisi olan var mı?

Evet kesinlikle heykelle çok ilgililer. Şu da ayrıca beni bir öğretmen olarak mutlu ediyor. Okuldaki atölye performanslarımız, kendi atölyemdeki performanslarım sonrası beni tanıyan öğrencilerim, beni tanıdıktan sonra heykel ana sanat dalını seçen öğrencilerimden şu anda doktorasını yapan ve çok tanınan bilinen öğrencilerim var.

İlerleyen süreçte, Mustafa Oktay ve öğrencileri diye bir çalıştay yapmak istiyorum. Çocuklarım, yani öğrencilerim yurt dışına gidip geliyorlar. Taş heykel yapan, metal çalışan çocuklarım var. Çocuklarım diyorum ama 35- 40 yaşlarına geldiler.

Siz kaç yaşındasınız?

Ben 49 yaşımdayım. Bu gençler artık sanatçı. Bu sanatçılar, benim gururum. Alttan da habire yetişiyorlar. Güzel Sanatlar Liseleri 1986 yılında Bakan Avni Akyol döneminde kuruldu. Kurucular arasında da Prof. Dr. Süleyman Saim Tekcan var. Baskı sanatlarında ülkemizin önemli temsilcilerinden, iyi bir sanat eğitimci aslında kendisi de.

GÜZEL SANATLAR LİSELERİ ANADOLU’DA YANAN BİRER ÇOBAN ATEŞİ ASLINDA

Güzel Sanatlar Lisesi, sanat eğitiminde bir fark yarattı mı?

Güzel Sanatlar Liseleri Anadolu’da yanan birer çoban ateşi aslında. Yanılmıyorsan 2010 ya da 2011 Yedi Tepe Güzel Sanatlar Fakültesi o zaman dekanlığını Prof. Zahit Büyükişleyen yapıyordu, Asistanlarını, 'Anadolu’nun her yerine gidin ve Güzel Sanatlar Liselerini gezin. Desen yarışması açacağım ve öğrencileri Yeditepe'nin Kampüsü'nde konaklatacağım. Önce okullar kendi içinde bir yarışma yapsınlar, seçtikleri birinciyi bize göndersinler' dedi. Bizde yaptık yarışmayı ve birinciyi seçtik. İstanbul'un Kayışdağı’na gittik. Ve o çocuk, bizim öğrencimiz orada birinci oldu. O zaman Çorum’daydım, çocuk da Çorum’da inşaat ustası bir ailenin çocuğuydu. Çocuk, barınma ve eğitim bursu aldı. Burada önemsenen neydi? Anadolu’daki genç yetenekleri bulup İstanbul’a kanalize etmekti ve bunu başardılar o zaman.

Nasıl gurur verici bir durum. Hem öğretmeni hem sanatçı olarak sizin içinde öyle olmuştur sanırım?

Çok gurur verici. Ne oldu diye sorarsanız, lisansını bitirdi. Çocuk, çok başarılı ve gayretliydi. Yüksek lisansını ve doktorasını tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşti. Orada sanat hayatına devam ediyor. Bu da benim için büyük bir mutluluk ve gurur.

Adı ne bu sanatçımızın?

Adı Dilek Gökdere. Ona da buradan sevgi ve selamlar.

Nasıl bir heykel anlayışınız var, hangi malzemeleri kullanıyorsunuz, sizin için heykel nedir?

Heykel anlayışımı, mitoloji ve arkeolojiden besliyorum. Teknik olarak da son dört yıldır metal kaynak tekniğini kullanıyorum. Üniversitede kullanıyordum bu tekniği ama bir dönem ara verdim, ahşap yontu tekniğini kullandım. Ahşap ile metali birleştirdim. Modelaj ve polyester dökümü de bir ara kullandım, kolay bir malzeme olduğu için seçtim. Teknik olarak metal hoşuma gidiyor. Metalin zorluğu, metali biçimlerken o yaşanan süreç, gazaltı kaynağı kullanıyorum, o ateş, o ısı beni çekiyor.

TÜRK MİTOLOJİSİ DİKKATİMİ ÇEKİYOR

Peki heykellerinizin anlattığı şey nedir? Çevrenizde gördükleriniz mi? Hepsinin anlattığı bir şeyler var mı?

Türk mitolojisiyle ilgileniyorum. Şamanlar, Şamanizm. Onlar iyi de birer demirci. Demiri biçimlemek beni cezbediyor. Şamanım demek istemiyorum tabii. Demir tarih boyunca önemli bir maden olmuş. Hititlerle ilgileniyorum, ben de aslen Çorumluyum. Hititlere hayranım. Büyük bir medeniyet, büyük bir uygarlık. Beni besleyen bir kaynak.

Hattuşa gibi bir başkent önemli. Alacahöyük, Boğazkale, Yazılıkaya bende derin izler bıraktı, bitmeyen bir serüven. Bitmez insanın ömrü yetmez onu anlamaya, biçimlemeye.

Heykellerin altına, kaynağını ve öyküsünü de yazıyor musunuz?

Sergilerken yazmıyordum, sizin gibi bir arkadaşım daha sordu ve yazmamı söyledi. Artık eserlerin öyküsünü sergilerken yazıyorum. Alanya’da geçen yıl Çevre Festivali'nde yaptığım iskeledeki sergide Türkçe, İngilizce kısa kısa metinler yazdım.  Heykellerin metinleri, insanlar okudu ve okuduktan sonra daha iyi anladı.

İLK BARIŞ ANTLAŞMASI, KADEŞ’TE MÜHRÜ OLAN İLK KADIN PUDUHEPA

Puduhepa heykelim var. MÖ 13. yüzyılda yaşamış Hitit hükümdarı III. Hattuşili'nin karısı ve Hitit İmparatorluğu'nun kraliçesi Puduhepa. Tarihte bilinen ilk barış antlaşması Kadeş’te mührü olan ilk kadın kraliçe. Hititlerde kraliçeye 'Tavananna' diyorlar ve barış elçisi Puduhepa. Onun için benim heykellerimde önemli bir figür. Metalden yorumluyorum. Polyester dökümden Puduhepa büstlerim var. Bunları ölü kalıp tekniğiyle çalışıyorum, tek ve biricik çoğaltmıyorum. Puduhepa barış elçiliğini kalıcı olarak yapmış. Mısır ile savaştan sonra barışın kalıcılığını sağlamak için kızını Mısır’a gelin olarak verdi. Bunların hepsini üst üste koyduğunuzda benim çok çok sevdiğim ve saygı duyduğum figür haline geliyor. Heykellerimde her zaman olacak Puduhepa.

Ne güzel Hitit mitolojisini metal heykeller ile insanlara anlatıyor ve biçimlendiriyorsunuz. Bir de bunun yazılı öykülerini anlatıyorsunuz sanat tarihi ve mitoloji dersi gibi oluyor sergileriniz. Bir sonraki serginiz ne zaman?

Şu an Cumhuriyetimizin 100. yılı Antalya Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtım Dairesi Başkanlığı, etkinlikleri kapsamında davet edildiğim. Karaalioğlu Parkı içinde Çevre Eğitim ve İnovasyon Merkezi bahçesindeki sergi ve workshop yapıyoruz. Antalya’da bir sergi daha düşünüyorum. İstanbul’da tarihi bir mekânda kişisel sergi açmak istiyorum. Hititleri İstanbul’a taşımak en büyük hedefim.

HEYKEL PARA KAZANDIRMIYOR.

Kaç yıldır bir atölyeye sahipsiniz?

Aslında atölyem hep oldu. Evimin garajını atölye yaptım. Bodrumu atölye yaptım. Kömürlüğü atölye yaptım. Bazen balkonu derken, profesyonel anlamda 10- 15 yıldır bir atölyeye sahibim.

Öğretmenlik maaşı dışında sanattan, heykelden para kazandırıyor mu?

Güzel soru, iyi ki öğretmenlik maaşım var, yoksa sanat çok kazandırmıyor, tabii ki kazandırmasını istiyoruz, çünkü yeni işler yapabilmek için gerekiyor. Evimi ve atölyelerimi idare etmeliyim. Evim ile atölyemi ayırmak zorundayım. Çünkü atölyenin kendi kendini var etmesi için heykel satmam gerekiyor.

Heykellerinizi kimler alıyor, yorumları ne oluyor?

Yine camiamızdan, konuya yakın bilen anlayan alıyor. Hedeflediğimiz otel ve turizm kitlesine maalesef ulaşamıyoruz. Genellikle meraklı sanatseverler alıyor. Bilen okuyan inceleyen insanlar.

Boyut olarak oldukça büyük çalışıyorsunuz, insanlar bunları alıp pek ev içine koyamaz, hele şimdiki evlerin daha küçük olduğunu göz önüne alırsak, daha küçük boyutlu olsa satış fazla olur mu sizce? Heykeller hem metal, hem de büyük boyutlu nereye konabilir?

Bu eleştiri de yine bana çok sık geliyor. Çok büyük işler, taşıması zor diyorlar. Çevre Festivali'nde bir tane kartalım vardı. Büyük, Amerikan asıllı bir izleyici geldi hayran kaldı. Fiyatı da kabul etti. Taşıma probleminden götüremedi. Küçük diye işe başlıyorum, kendiliğinden büyüyor. Son günlerde küçük işler çalışmaya başladım. Özellikle Hitit riton kaplar yapıyorum. Kapları küçültüyorum, yine metal kaynakla yapıyorum. Ama küçülttükçe iş daha çok zorlaşıyor.

Sanat eserini, sanat eseri olarak alabilmek için insan ya bir koleksiyoner olmalı ya da çok büyük alanlara sahip olmalı, yalnızca bir sanatseverin sanat eserini alabilmesi ancak küçük boyutlu olup evinin bir köşesinde değerlendirebilmesine bağlı. Sanat eserinin de her eve, her sanat severe ulaşmasını istediğimize göre, farklı bir yöntem mi geliştirmek gerekiyor acaba?

Yükselen bir ekonomik kriz var. Enflasyon var. Bundan dolayı işi çoğaltımla yapmak gerekiyor. Kalıpla mesela, o da işe su katmak gibi oluyor. Böyle yapınca da içime pek sinmiyor. Sanat olmaktan çıkıyor. Yöntem bu olamaz sanırım.

Tabii ki sanat esri tek ve biricik olunca değerli. Atölyede benim gözbebeklerim var, çok severek yaptığım işler var, benden bir parça geçiyor işlerime, ben onlara kendimden içimden bir şeyler kattım. Sanatçı esrinde kendinden bir parça hep bulur. O zaman sanat oluyor zaten.

Heykellerinizin izleyicisinden nasıl yorumlar, tepkiler alıyorsunuz?

Harika deyip, bayılıyorlar. Alanya’ya 30 Ağustos 2021 de tayin oldum. 22.02.2022 tarihinde, böylede güzel bir tarihte tesadüf oldu. Alanya Kültür Merkezi'nde, Akdeniz’e Merhaba isimli kişisel bir sergi açtım. Biraz retrospektif gibi oldu. Sergi, son beş yılın 40 işiydi. Sergiyi, kendimi tanıtmak için karma yaptım. Ben yeni bir yere tayin olduğumda kendimi sergi açarak tanıtıyorum. Ben buyum, Mustafa Oktay aranıza geldim. Sizinle beraberim. Demek istiyorum. Şuna inanıyorum yaşadığım kentin kültür sanat hayatına katkı sağlamakta hem bir öğretmen olarak, hem bir sanatçı olarak kendimi sorumlu hissediyorum. Bu benim görevim. Sergileri de bu amaçla açıyorum. Yerlisi yabancısı görüyor bayılıyor işlere. Bir sergide 1000- 1500 fotoğraf çekildiğini biliyorum. Metalin böyle işlendiğini gördüklerinde hayranlıkları bir kat daha artıyor. Metal zor bir malzeme.

Bundan sonra malzemelerde ya da konularınızda bir değişiklik olabilir mi, yoksa Hititler üzerinden, metal ile mi devam edeceksiniz?

Her an her şey olabilir. Ahşabı da çok seviyorum, şu an Konaklıdaki atölyemde 3 ton kadar ahşabım var. Keçiboynuzu, limon, dut, ceviz ağaçlarından buluyorum. Konu olarak da izlediğim bir film, okuduğum bir kitap, karşılaştığım bir olay, kısacası her şey olabiliyor. Eserlerimde tüm düşüncelerim ve duygularım var. Eserlerim benden bir parça taşıyor. Sanat böyle bir şey, geçmişi de, geleceği de biçimliyorsun. Kültürel birikim sanatımızı belirliyor. At seviyorum dedem at ticareti yapardı, ben onun peşinde pıtpıt gezerdim. Atları tımar ederken beni o attan o atın sırtına alırdı, atölyede at çalışırken, inan o ahırın kokusu burnuma geliyor. Anatomi bilmek gerekiyor.

Akdeniz’e merhaba dedik, Alanya’daki yunusları gördüm. Yunus heykeli yaptım. Sanatçı bulunduğu şehri etkilerken, kendisi de etkileniyor. Kızılkulenin kıyısında otururken şuradan bir denizkızı çıkar mı? diye düşlere daldık, denizkızı yaptık.

Antalya’da açacağınız sergiyi merakla bekliyoruz o zaman. Bu güzel sohbet için teşekkür ederim.

21 Kas 2023 - 11:06 -

Muhabir  Yeşim Ertan


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Antalya Körfez Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Antalya Körfez Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Antalya Körfez Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Antalya Körfez Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.