Türkiye, 2700 yıllık geçmişe sahip Phaselis antik kentinde ‘zaruri ihtiyaç’ sorununu tartışırken, doğal ve kültürel miras alanlarının bakanlık eliyle her türlü hacetin giderilebileceği birer ticarethaneye dönüştürülmesine itirazlar da yükseliyor. Kültürün turizme, çevrenin ise şehre payanda yapıldığı bir dönemde Antalya’daki Phaselis antik kentinde yaşananlar bir dönem fotoğrafını ortaya koyuyor. Bir yanda antik kenti yapılaşmaya açan bakanlık, bir yanda ise bakanlığa karşı doğayı ve tarihi korumaya çalışan halk ve sivil toplum. “Phaselis’te aslında ne oluyor?”

BİLİRKİŞİ HEYETİNİN RAPORU MAHMEYE SUNULDU

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Antalya’daki Phaselis antik kentinin 1. Derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisindeki iki ayrı koyda geçtiğimiz Şubat ayında başlattığı halk plajı projesiyle ilgili açılan davada bilirkişi heyetinin raporu mahkemeye sunuldu. Beş kişiden oluşan bilirkişi heyetinin raporuna göre proje kıyı kanunu, milli park planını ve ilgili mevzuatı ihlal ediyor. Üstelik yapılan uygulama sit alanlarının kullanım koşullarını belirleyen İlke kararlarına uygun değil. Bilirkişi raporunun konusu olan dava, projenin yapımına onay veren 13 Ekim 2022 tarihli Koruma Bölge Kurulu Kararı ile bu karara dayanılarak yapılan ihalenin iptali istemiyle açılmıştı. Ancak Phaselis’te büyük tepkiye neden olan proje için açılan başka davalar da var. Bu davalarda önce Antalya 3. İdare Mahkemesi 13 Nisan’da, ardından ise Ankara 11. İdare Mahkemesi 30 Mayıs’ta yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme, 85 bin metrekarelik alanı kapsayan projenin antik kente ve milli parkla zarar vereceğine hükmederek ilke kararlarına da aykırı bulunan projenin uygulanmasının telafisi imkânsız zararlara neden olacağına hükmetti.

BAKAN ERSOY’DAN ALACASU’DA ‘RESMİ OLMAYAN’ AÇILIŞ

Ancak Mahkeme kararına rağmen her iki koyda inşaat çalışmalarını sürdüren Bakanlık, davacılardan ve yerel halktan gelen tepkiler üzerine Bostanlık Koyu’ndaki inşaat alanına güvenlik şeridi çekerek silahlı jandarmalar eşliğinde projeyi turizm sezonuna yetiştirmeye çalıştı. Bakan Mehmet Nuri Ersoy ise Ramazan Bayramı’na denk gelen 22 Nisan tarihinde Alacasu koyunu ziyaret ederek yapımı tamamlanan kafeterya ve tuvaletleri inceledi. Bakan Ersoy’un ziyareti sırasında kafeteryanın önündeki alana plastik sandalyeler ile Türk bayrağı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı logosunu taşıyan flamaların konulması dikkat çekiyordu. Mahkeme’nin yürütmeyi durdurma kararına rağmen Bakan Ersoy’un alanı ziyareti, Phaselis projesinin “resmi olmayan açılışı” olarak yorumlandı.

BİLİRKİŞİ HEYETİ PHASELİS RAPORUNU MAHKEMEYE SUNDU

Phaselis davalarının birleştirilmesiyle nihai kararı verecek olan Antalya 3. İdare Mahkemesi’nin proje alanında yeniden keşif yapılmasını istemesi üzerine geçtiğimiz Temmuz ayında uzmanlardan oluşan bilirkişi heyeti yerinde inceleme yaptı. Hazırlanan bilirkişi raporu geçtiğimiz hafta Mahkemeye sunuldu. Bilirkişi raporunda projenin ilgili mevzuata ve ilke kararına aykırı olduğu, uygulanması durumunda doğal ve kültürel mirasa verilecek zararlar ayrıntılarıyla ortaya konuldu.

BAKAN ERSOY: ‘ZARURİ İHTİYAÇLARI KARŞILAMAK ZORUNDAYIM’

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2024 bütçesinin görüşüldüğü komisyon toplantısında Phaselis konusu gündeme gelince Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yapılan projeyi savundu. Halk plajlarına bölgeden yoğun talep geldiğini söyleyen Bakan Ersoy, Phaselis’te uygulamaya konulan projeyle ilgili şunları dile getirdi:

“Şimdi Phaselis Antik Kentinin olduğu bölge üç koydur. Tarihi eserlerin olduğu koyla ilgili en ufak bir çalışma yapılmadı. Tam tersi, o tarihi eserlerin olduğu antik koyu rahatlatmak için bir çalışma yapıldı. Ne yapıldı derseniz, bakın Anıtlar Kurulu’nun da onayladığı, kazı başkanlığının da onayladığı projelerle temelsiz yapılar yapıldı. Öyle büyük yapılar da değil, yanılmıyorsam bir tanesi 89 metrekare bir tanesi de 92 metrekare. Peki şimdi neden yapılmış. Bakın niye yapılmış bu ya. Bakın hafta sonu 12 bin kişi giriyor oraya. 12 bir kişi tuvaletini nerede yapıyor, hiç düşündünüz mü? Çalıların arasında yapıyor veya antik şehre yapıyor. Yapılmadan önceki halinde her yer çöp yığınıydı ve insanlar tuvaletlerini çalıların içinde yapıyordu. Antalyalı benim vatandaşım. Ben ona da sahip çıkmak zorundayım. Onun zaruri ihtiyaçlarını da kurumların kararlarına uygun bir şekilde karşılamak zorundayım. Yani Türk vatandaşına 92 metrekarelik tuvaletleri çok mu görüyorsunuz?”

PHASELİS’E DOKUNMA HAREKETİ’NDEN BAKAN ERSOY’A YANIT GELDİ

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bütçe görüşmeleri sırasında hararetle savunduğu Phaselis projesiyle ilgili sözlerine, davacılardan ve başından beri projenin vereceği zararlara dikkat çeken Phaselis’e Dokunma Hareketi’nden açıklama geldi. Bakan Ersoy’un “Phaselis Antik Kenti Ören Yeri Bütünleyici Kıyı Düzenlemesi Projesi” hakkında yalan söylediği öne sürülen açıklamada,

“Kamu yararıyla ilgisi olmayan ve yasa dışı-kaçak olduğu da bilirkişi heyeti tarafından bir kez daha tespit edilmiş olan bu garabet proje hakkında defalarca yazılıp çizildiği, bütün gelişmeler ve yapılan inşaatlar fotoğraf ve videolarla ortaya konduğu halde geçtiğimiz hafta içinde TBMM Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri esnasında bağırıp çağırarak açıklamalar yapan bakan Ersoy’a sesleniyoruz: Yüksek sesle haykırdığınız yalanlar gerçeklerin sesini bastıramaz!” denildi.

İKİ KOYDA 500 METREKAREDEN FAZLA YAPILAŞMAYA GİDİLDİ

Bakan Ersoy’un bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada dile getirdiği “92 metrekarelik tuvaleti çok mu gördünüz?” sözleriyle Phaselis’teki projenin boyutları konusunda gerçek dışı beyanlarda bulunduğu öne sürülen açıklamada,

“Daha önceki açıklamalarında ‘iki koyda toplam 181 metrekare’ olduğunu iddia ettiği binaların halihazırdaki boyutları toplamda 500 metrekareden fazladır ve bu binaların inşaatı (mahkemeye ve yürütmeyi durdurma kararına rağmen) bitirilmiştir. Tepkilerden ve davalardan önce uygulanmak istenen ve toplam alanı 85.000 metrekare olan projede beton ve taşla kaplanacak olan 1. Derece Arkeolojik SİT alanının boyutları 3.000 metrekare idi (ihale dosyası internetten bulunabilir, bütün bu rakamlar ihale dosyasından alınmıştır). Yapılmaya kalkışılan proje iddia edildiği gibi ‘temel ihtiyaç’ projesi değil, 5 yıldızlı ‘plaj işletmesi’, yani ticarethanedir. Kamu yararı değil, maddi kazanç hedeflenerek hazırlanmış bir projedir” ifadelerine yer verildi.

PHASELİS’TEKİ YAPILAŞMA YASA DIŞI STATÜSÜNDE

Bakan Ersoy’un binalarda beton kullanılmadığına yönelik ifadelerinin de gerçeği yansıtmadığına değinilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

“Yalnızca Alacasu Koyunda 480 metrekare beton dökülmüştür. Phaselis’e Dokunma Hareketi olarak basın ile birlikte gidip bu betonları ölçmüş ve belgelemiştik. Bu konudaki haberlerde ve Hareketin sosyal medya hesaplarında bu ölçümler görülebilir. Vatandaşlar ve meslek odalarının dava açması ve kamuoyunda büyük tepki olması üzerine bu betonların bir kısmı sökülmüştür. Eğer tepki olmasaydı dökülmesi düşünülen beton miktarı 1.350 metreküptür. Tepkiler sonrasında Bostanlık Koyunda beton ayaklar üzerinde yine yüzlerce metrekare bungalov tarzında inşaatlar yapılmıştır. Bu binaların tamamının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı, yani ‘yasa dışı yapı’ statüsünde olduğu mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi heyeti tarafından raporlanmıştır.

BİNALARIN TABANINA 70 CM BETON DÖKÜLDÜ

Bakan Ersoy bu binaların temelsiz olduğunu da iddia etmiştir. Alacasu Koyunda dökülen betonlar, temel betonlarıdır. Bazı binaların tabanında 70 cm kalınlığında, 3 kat halinde dökülmüş betonlar vardır. Bu temellerin yapılabilmesi için, arkeolojik olarak araştırması yapılmamış olan bu sit alanında ağır iş makinalarıyla haftalarca çalışılmış, yüzlerce mertekare genişlikte, 1.5 metre derinlikte kazılar yapılmıştır. Doğal yapı ağır şekilde tahrip edilmiştir. Kazı yapılan yerde antik kalıntı tespiti yapılmasına olanak sağlanmamıştır. Verilen zarar belli değildir. Tepkiler sonrasında derin kazılar azaltılmış ancak tamamen durmamıştır. Tepkilerden önce yapılması planlanan derin kazı miktarı 2.450 metreküptür.

BAKAN ERSOY KAMUOYUNU YANILTMAYA ÇALIŞTI

Bakan Ersoy inşaatların ‘antik kentte değil, yan koylarda yapıldığını, tarihi eserlerin olduğu koyda çalışma yapılmadığını’ iddia etmiştir. Böyle söyleyerek Alacasu ve Bostanlık koylarında tarihi eser bulunmadığı algısını yaratmaya, kamuoyunu yanıltmaya çalışmıştır. Hem Bostanlık, hem de Alacasu koylarında hem yüzeyde, hem de yüzey altında saptanmış çok sayıda tarihi eser ve yapı bulunmaktadır. Zaten bu nedenle her iki koy da 1. derece arkeolojik sit Alanıdır ve bilimsel kazı yapılacağı günleri beklemektedir. Bu iki koyun, Phaselis Antik Kenti’nin mutlak ve ayrı düşünülemez parçaları olduğu hem uzman  raporları, hem de yıllardır bölgede kazı yapan Prof. Dr. Murat Aslan tarafından belgelenmiştir. Phaselis Antik kenti içinde olduğu bilinen ancak halen bulunamamış olan büyük bazı tapınakların ve bölgenin en büyük antik konaklama binasının bu koylardan birinde olma olasılığının yüksek olduğu düşünülmektedir. Hem Türkiye Arkeologlar Derneği Antalya Şubesi’nin hazırladığı raporda, hem de mahkemenin görevlendirdirdiği bilirkişi heyetinde yer alan arkeoloğun raporunda bu koyların arkeolojik açıdan çok değerli olduğu, turizme açılarak eserlerin tahrip edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Koyların ayrıca halihazırdaki yoğun ve kontrolsüz kullanımının da antik yapılara zarar verdiğinin tespit edildiği belirtilmiş, önlem alınması gerektiği ifade edilmiştir. Elbette bu önlem, koylara 5 yıldızlı plaj işletmesi açmak olamaz.

KAZI BAŞKANLIĞININ ONAY VE DENETİM YETKİSİ YOK

Bakan Ersoy, projenin Phaselis Kazı Başkanlığının onayıyla yapıldığını iddia etmiştir. Ayrıca Antalya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun izni olduğunu belirterek uygulamanın yasal olduğu algısı yaratmaya çalışmıştır. Phaselis Kazı Başkanlığının bu proje ile ilgili herhangi bir onay ya da izin belgesi yoktur. Zaten Kazı Başkanlığı böyle bir onay vermeye yetkili de değildir, başkanlığın bu izni verecek bir kurumsal yapısı yoktur. Bazı Kurul kararlarında ‘Kazı Başkanının görüşü soruldu’ ibaresi vardır, o kadar. Projeyle ilgili Koruma Kurulu kararlarında ‘projenin uygulaması Kazı Başkanlığı denetiminde yapılacaktır’ ibaresi vardır ki, kendisi de denetlemeye tabi olan Kazı Başkanlığının böyle bir denetleme yetkisi yoktur. Nitekim yetkisiz denetleme sonuçsuz kalmıştır. Kazı Başkanlığı 1. derece arkeolojik sit alanında yapılan hukusuz işlemlere (derin kazı, beton dökülmesi, endemik bitkilerin zarar görmesi, kıyı kenar ihlali vs) seyirci kalmış, bir yanıyla da bu yasa dışılığa ortak olmuştur.”

 PHASELİS PROJESİNDE ‘KORUMA KURULUNA BASKI YAPILDI’ İDDİASI

Antalya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun Phaselis projesi konusundaki tutumuna da eleştiriler getirilen açıklamada,

“Açtığımız davalara bakan Antalya 3. İdare Mahkemesinin görevlendirdiği bilirkişi heyetinin raporunda, hem arkeolojik, hem kıyı kenar, hem milli park hem de nesli tehlikedeki canlılarla ilgili mevzuatlara aykırı olduğu ortaya konan bu garabet projeye Koruma Kurulunun nasıl olup da izin verdiğini tartışmak zamanı artık gelmiştir. Kurulda çok sayıda çok değerli bilim insanı ve bürokrat vardır ve tüm bu yasa dışılıkları bilmedikleri düşünülemez. Üstelik bu ilke kararları ve yasa maddeleri her kişi tarafından farklı yorumlanabilecek, yoruma açık muğlak maddeler değildir. Ancak Bakan Ersoy’un bu konuda kendi bakanlığının kontrolünde olan Kurula aşırı baskı yaptığı da bilinen bir gerçektir. Bakan Ersoy sanki Koruma Kurulu başka bir bakanlığa aitmiş gibi konuşmakta, ‘Kurul izniyle yaptık’ diyerek garabet projesine meşruiyet zemini yaratmaya çalışmaktadır. Anlaşılan o ki, Koruma Kurulu yasalara ve kendi Yüksek Kurul İlke Kararlarına aykırı olduğunu bile bile bu izinleri vermek zorunda kalmıştır. Bu kurul kararlarının alındığı toplantılarda uygulanan mevzuata aykırı yöntemleri incelemeyi daha ilerdeki bir tarihe bırakarak, şimdilik sadece bu izinlerin yok hükmünde olduklarını ve aynı Kazı Başkanlığı gibi, Koruma Kurulunun da bakanlık eliyle uygulanan yasa dışılıklara ortak olduğunu, görevleri olan ‘koruma’ işlevine ihanet ettiklerini belirtmekle yetineceğiz” görüşüne yer verildi.

‘GÖRÜNTÜLER ÖREN YERİNİ KORUYAMADIKLARININ İTİRAFIDIR’

Bakan Ersoy’un resmi sosyal medya hesaplarında paylaştığı videolarda Phaselis’in durumu hakkındaki ‘öncesi-sonrası’ görüntülerinin de halkı kandırmaya yönelik görüntüler olduğu savunulan açıklamada, “Öncesi” görüntülerinde Phaselis’in ziyarete açık Ören yerinde, Doğu ve Güney liman koylarında, yönetim zaafiyeti nedeniyle oluşan keşmekeş görüntülenirken, “sonrası” görüntüleri Alacasu 1. derece arkeolojik sit alanı içine yapılan yasa dışı tuvalet binalarının gösterildiği belirtilerek,

“Yani ‘öncesi ve sonrası’ farklı mekanları göstermekte, videolu yalan söylenmektedir. Ayrıca antik kentlerin korunması ve yönetilmesi konusunda en üst makamda oturan ve en üst düzeyde koruma görevine sahip bir kamu görevlisi olarak bu görüntüleri paylaşması, ‘bakın ne kadar kötü’ demesi utanç vericidir. Ziyaretçi yönetimini başaramadığını ve bunun sonucu olarak Ören yerini koruyamadıklarını itiraf etmektir. Bu videolarda sayın bakan kimi kime şikayet etmektedir, bu da merak konusudur” ifadelerine yer verildi.

PROJE 12 BİN ZİYARETÇİNİN TUVALET İHTİYACINA ÇARE OLMAYACAK

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un kamuoyunu yanılttığı görüşü savunulan Phaselis’e Dokunma Hareketi’nin açıklamasında, görüşlere ver verildi:

“Bakan Ersoy, bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada ‘hafta sonları antik kente 12 bin kişi giriyor, tuvaletini çalılara veya antik kente yapıyor. Ben vatandaşımın ihtiyaçlarını gidermek zorundayım’ buyurmuştur. Yapılacak olan projenin bu soruna çare olacağını iddia etmiştir. Oysa Alacasu ve Bostanlık koylarının girişleri halihazırdaki ziyarete açık ören yerinin girişinden tamamen farklı yerlerdedir. Dolayısıyla ören yerine giren 12 bin kişinin gidip de tuvalet ihtiyacını bu iki koyda gidermesi mümkün değildir. Kaldı ki ziyarete açık ören yerinde zaten tuvaletler ve duşlar mevcuttur. Yani, bu iki koyun 5 yıldızlı plaj olarak kitle turizmine açılmasının, ören yerine bir faydası olmayacaktır. Ören yerindeki sorun, ‘yönetim’ sorunudur.

‘BAKANLIK ANTİK KENTİN ZARAR GÖRMESİNE SEYİRCİ KALIYOR’

Phaselis’e Dokunma Hareketi olarak düzenlediğimiz ‘Phaselis Koruma Çalıştayı’nda sunum yapan akademisyenlerimiz, Phaselis ören yerinin taşıma kapasitesinin kat kat üzerinde ziyaretçiye maruz bırakıldığını bilimsel çalışmalarıyla ortaya koymuşlardır. Ören yeri girişinde bilet kesen özel şirket yalnızca aldığı paraya bakmakta, antik kent içinde gerekli koruma girişimlerinde bulunmamaktadır. Ziyaretçiler antik yapılara zarar verecek şekilde her yere araçlarını park etmekte, antik kalıntılar üzerinde piknik yapmakta, sütunlar arasına hamak germektedirler ve ‘dur’ diyen bulunmamaktadır. Alandan sorumlu Antalya Müze Müdürlüğü ve Bakanlık gerekli denetim ve müdahalelerden imtina etmekte, antik kentin zarar görmesine seyirci kalmaktadırlar. Yapılması gereken, ören yerinin bilimsel veriler ışığında saptanmış olan taşıma kapasitesinden fazla ziyaretçi alınmamalıdır. Ziyaretçiler için randevu ve kota sistemi uygulanmalıdır. Kontrolsüz araç parkı ve piknik faaliyetlerine izin verilmemelidir. Bilet satışı eskiden olduğu gibi bakanlık tarafından yapılmalı, fiyasko olduğu ortaya çıkmış olan özel şirket eliyle bilet satışından vaz geçilmelidir. Devlet bu konuda zarara uğratılmaktadır.

‘FATURAYI KORUYAMAYAN İDARECİLER ÖDEMELİ’

Aynı şekilde, Bostanlık ve Alacasu koylarında da koruma önlemleri alınmalı, araçların kumsala girmesini, ateş yakılmasını ve kamp yapılmasını, tarihi kalıntılara zarar verilmesini  önleyecek bekçiler görevlendirilmelidir. Koylara gelen araçlardan ücret alınarak ziyaretçi sayısı/baskısı azaltılmalıdır. Daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, beton zeminli bungalov tarzı değil, tamamen portatif ve kapalı foseptikli tuvaletler yapılmalı, bunlar da kıyıdan en uzak noktalara yerleştirilmelidir. Önlemler planlanırken ‘maddi kazanç’ değil, ‘koruma’ öncellenmelidir. Belirtmek isteriz ki, bir bakanın, kendi sorumluluğunda olan bir antik kent için ‘çöplüğe döndü, tuvaletlerini çalılara yapıyorlar’ gibi ifadeler kullanması çok üzücüdür, yönetim zaafiyeti göstergesidir. Bu yönetim zafiyetinin faturası korunması gereken sit alanı koylarımıza kesilemez. Faturayı, korumayı yapmayan, yapamayan idareciler ödemelidir.

HALKA AÇIK PLAJLA OTELLERE VERİLEREK KAPATILIYOR

Bakan Ersoy aynı konuşmasında ‘halk plajlarına bölgeden inanılmaz bir talep olduğunu, bu nedenle sayılarını arttırdıklarını, Phaselis bölgesinde de ihtiyaç olduğunu’ belirtmiştir. Maalesef Bakan Bey’in söylediği gibi, Batı Antalya bölgesinde halkın denize gireceği plaj sayısı, nüfusa oranla neredeyse yok denecek kadar azdır. Bunun sebebi, Türkiye’nin en uzun sahil bandına sahip olan Antalya’mızın neredeyse bütün kumsallarının 5 yıldızlı oteller tarafından kapatılmasına göz yumulmuş olmasıdır. Halen de Tekirova Günübirlik Alanı gibi mevcuttaki halka açık plajlar da otellere verilerek kapatılmaktadır. Durum buyken, bu yanlışa çare olarak 1. derece arkeolojik sit alanı, Milli Park ve doğal sit alanı olan iki koyu kitle turizmine açacak işletmeler haline getirmeye çalışmak, abesle iştigaldir.

PHASELİS’İN KORUNMASI İÇİN DESTEK VERMEYE HAZIRIZ

Bu konuda söyleyecek daha çok sözümüz var ancak, bu basın açıklamasının amacı, Bakan Ersoy’un kamuoyunu yanlış bilgilendirmesine ve kandırmasına engel olmak olduğundan, şimdilik konunun başka yönlerine değinmeyeceğiz. Maalesef Bakan Ersoy’un Phaselis Antik Kenti’nin hem ziyarete açık ören yerine hem de diğer 1. derece arkeolojik sit alanı koylarına ‘iş insanı’ gözlükleriyle baktığı anlaşılmaktadır. Maalesef bu konuya iş insanı bakış açısıyla yaklaşmak büyük yanlışlara sebep olmuş, sayın bakan devletin parasıyla bakanlık adına kaçak – yasa dışı bina inşa eder duruma düşmüştür. Kendisini, bu Dünyanın en değerli doğa ve kültür alanına bakarken kamu yararını gözetmeye, ‘devlet adamı’ sorumluluğuyla davranmaya ve kullanmadan önce korumayı gözetmeye davet ediyoruz.  Bu yönde atılacak adımlarda, bünyesinde çok sayıda arkeolog, mimar, peyzaj mimarı, orman mühendisi, çevre mühendisi ve doğa-kültür gönüllüsü barındıran Phaselis’e Dokunma Hareketi olarak destek vermeye her zaman hazır olduğumuzu tekrar beyan ediyoruz.”

PHASELİS’TE BAKANLIK BUNDAN SONRA NASIL BİR ADIM ATACAK?

Phaselis Bostanlık Koyunun mutlak koruma alanı özellikleri taşıdığını dile getiren davacılar, denizel ve karasal biyoçeşitliliğin yanısıra antik kentin kalıntılarını barındıran bu özel alanın insan baskısını artıracak girişimlerden korunması gerektiğini savunuyor. Phaselis davasıyla ilgili mahkemenin nihai kararını açıklamasından sonra bakanlığın sit alanı olan koylardaki yapılaşmayla ilgili nasıl bir adım atacağı merak ediliyor.

Muhabir: BÜLENT ÖNER