Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyonu için Cumhurbaşkanına verilen yetkinin iki yıl uzatılmasını öngören tezkere, Meclis Genel Kurulu’na geldi. Parlamentoda grubu bulunan partilerden Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) tezkereye karşı çıktı. HEDEP’in tezkereye karşı çıkma gerekçelerini HEDEP Grup Başkanvekili ve Antalya Milletvekili Saruhan Oluç açıkladı.
DEMOKRATİK YAŞAMIN TARAFINDAYIZ
Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon için cumhurbaşkanına verilen yetkinin iki yıl uzatılmasını öngören tezkere, Meclis Genel Kurulu’na geldi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) grubu adına Grup Başkanvekili ve Antalya Milletvekili Saruhan Oluç söz aldı. Saruhan Oluç, Filistin ve İsrail topraklarında binlerce insanın öldüğü bir savaş ve işgal politikası sürdüğünü, bu durumun bir tür üçüncü dünya savaşı provasına dönüşmesi ihtimalini büyüttüğünü belirterek,
“Bugün Orta Doğu’da yaşanan yoğun gerginlik, çatışma ve savaş ortamını değil, demokratik ve barışçı bir dönüşümü zorunlu kıldığını görüyoruz ve biliyoruz. Orta Doğu’da şiddetin, ölümün değil, halkların ve bir arada barışçı demokratik yaşamın tarafındayız. Demokratik ve barışçı yaşamı bu topraklara hâkim kılmanın her zamankinden daha güçlü bir şekilde kendisini dayattığını düşünüyoruz. O nedenle Irak-Suriye tezkeresine ‘hayır’ oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum” dedi.
ATEŞ ATEŞLE SÖNDÜRÜLEMEZ
Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyonu için Cumhurbaşkanına verilen yetkinin iki yıl uzatılmasını öngören tezkereye hayır oyu vereceklerini belirten HEDEP Grup Başkanvekili / Antalya Milletvekili Saruhan Oluç,
“Çünkü bugün Filistin ve İsrail topraklarında binlerce insanın öldüğü bir savaş ve işgal politikası sürüyor. Çünkü gelişmeler bu savaşın ve şiddetin büyümesi ve tırmanması ihtimalini içinde barındırıyor. Çünkü bu durum savaşın Orta Doğu’da yayılması ve âdeta bir tür Üçüncü Dünya Savaşı provasına dönüşmesi ihtimalini büyütüyor. Çünkü Orta Doğu’daki temel 2 mesele olan Filistin ve Kürt meselesi çözülmeden Orta Doğu’da sorunların çözülemeyeceğini yıllardır olduğu gibi bugün de acı bir biçimde tecrübe ettiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Ateşi ateşle söndürmenin mümkün olmadığını, her acının yeni bir acıyı çağırdığını ve Orta Doğu halklarının yaşamını hedef aldığını gördüğümüz günleri yaşıyoruz. Halklar arasındaki düşmanlığı arttıran adımların Orta Doğu’da milliyetçi ve dinî bölünmelerin bitimsiz acılara kapı açtığını görüyoruz. Öte yandan bugün Orta Doğu’da yaşanan yoğun gerginlik, çatışma ve savaş ortamını değil, demokratik ve barışçı bir dönüşümü zorunlu kıldığını görüyoruz ve biliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘HAYIR OYU VERECEĞİZ’
Tüm bu nedenlerle halkların yüzlerce yıl bir arada ve barışçıl yaşama deneyimine sahip olduğu bu coğrafyada huzuru tesis etmenin en doğru yolunun demokratik ve barışçı çözümü esas almak olduğunu belirten Oluç,
“Orta Doğu’da şiddetin, ölümün değil, halkların ve bir arada barışçı demokratik yaşamın tarafındayız. Demokratik ve barışçı yaşamı bu topraklara hâkim kılmanın her zamankinden daha güçlü bir şekilde kendisini dayattığını düşünüyoruz. O nedenle Irak-Suriye tezkeresine ‘hayır’ oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum” diye konuştu.
NEREDEN İTHAL ETTİNİZ?
“O bölgede toplumsal bir yaşam var. 2020’de yapılan nüfus sayımına göre bölgede mültecilerle birlikte yaklaşık 5 milyon insan yaşamaktadır. Halkın çoğunluğu Kürtlerden oluşmaktadır, daha sonra ana yoğunluk Araplardır; Süryaniler, Türkmenler, Çerkezler, Ezidiler ve Ermeniler bölgedeki diğer halklardır. Yani orada çoğulcu bir toplum yapısı mevcuttur. Orada bir yaşam var, insanlar var, çocuk, kadın, yaşlı, genç, er-kekler var; insanlar yaşıyor” diyen Saruhan Oluç şöyle devam etti:: “Peki, 2 milyon insanın yaşadığı Gazze'de durum ne? Toplumsal yaşam açısından çok benzeri değil mi? Bugün Gazze'de ve Filistin'in işgal altındaki bölgelerinde yaşananlara haklı olarak itiraz ediyoruz; protesto ediyoruz, kınıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye'nin durumu farklı değildir, orası bir askerî garnizon değildir. İnsanların, 5 milyon insanın yaşadığı topraklardan söz ediyoruz. Sormak istiyorum: Sizin güvenlikçi politikalara dayanan ve büyük icadımız diye anlattığınız dış güvenlik konseptini nereden ithal ettiniz? İsrail'den mi? İsrail'in Filistinlilere uyguladıklarını kopya ederek sorun çözeceğinizi zannediyorsunuz ama bugün durum ortada, sorunlar böyle çözülmüyor. İsrail ve Filistin topraklarında yaşanan çatışma ve savaş bunun böyle olduğunu gösteriyor.”
ADİL BİR BARIŞIN KAYBEDENİ OLMAZ
11 Ekim’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısından sarf ettiği,
“Sivillere yönelik hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı olduğuna inanıyoruz” ifadelerini hatırlatan Saruhan Oluç, “Çok doğru söylüyor, tamamen katılıyoruz buna; altına ben imzamı atarım. Genel Başkanınız başka bir konuşmasında ‘Adil bir barışın kaybedeni olmaz, bölgedeki gerilimin son bulması gerekir’ diyor. Evet, adil bir barışın kaybedeni olmaz; çok doğru bir söz, aynen destekliyoruz. Şimdi, bu sözlerin bu iktidarın da ilkesel bir yaklaşımı olması gerektiğini düşünüyoruz. Geçen hafta geçmiş dönemdeki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bu kürsüden ‘İhtiyaç duyulan daha fazla silah değil, hukuktur’ dedi. Evet, ihtiyaç duyulan daha fazla silah değil, hukuktur, demokrasi ve insan haklarıdır ama sadece Filistin-İsrail ilişkileri için değil, bütün Orta Doğu için geçerlidir bu, Kuzey ve Doğu Suriye için de geçerlidir, Irak için de geçerlidir. Sizin vekiliniz ‘İsrail parlamentosunda barış için konuşanlar ve mücadele edenler veya medyada barış yazıları yazanlar önemli bir iş yapıyorlar’ dedi değil mi? Çok doğru söyledi, işte, bizim de yaptığımız budur, bunda kızacak bir şey yok. Barış için mücadeleyi sürdüreceğiz, demokrasi ve adalet için mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi..
HER TÜRLÜ İŞGALİN KARŞISINDAYIZ
“Nasıl Yunanistan’daki ve Bulgaristan'daki Türk azınlık hak kaybına uğruyorsa ya da herhangi bir saldırıyla karşı karşıya kalıyorsa, kaldığında soydaşlık bağları nedeniyle hep birlikte bu işi protesto edi-yorsak ve çözüm bulmaya çalışıyorsak aynı şey Suriye’deki ve Irak’taki Kürtler için de geçerlidir” diyen Saruhan Oluç, “Irak’ta, Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayan Kürtler bu ülke sınırları içinde yaşayan milyonlarca Kürtün akrabasıdır. Bu nedenle, bu konuyu konuşmaya devam edeceğiz, barışçı çözümleri anlatmaya devam edeceğiz, her türlü savaş ve işgal politikasının da karşısında durmaya devam edeceğiz; bunu size bir kez daha hatırlatalım” ifadelerine yer verdi.