Tarihi Likya Yolu’nda ‘Akdeniz Rotaları Boyunca Dayanıklı Turizm Ekosistemlerinin Geliştirilmesi’ (DETOUR) projesi, geçtiğimiz gün tanıtıldı. Proje, Likya Yolu’ndaki turizm işletmeleri ve yerel aktörlerle işbirliği yaparak, bölgedeki turizm ekosistemini güçlendirmeyi hedefliyor. Ancak, proje tanıtımı sırasında çevre ve yapılaşma endişeleri gündeme gelirken, bölgedeki doğal ve tarihi alanların korunması gerektiği vurgulandı.
SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM HEDEFLENİYOR
Akdeniz’in tarihi Likya Yolu üzerinde yapılması planlanan ve Avrupa Birliği COSME programı kapsamında finanse edilen ‘Akdeniz Rotaları Boyunca Dayanıklı Turizm Ekosistemlerinin Geliştirilmesi’ (DETOUR) projesi Antalya Arkeoloji Müzesi’nde tanıtıldı. Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Kültür Rotaları Derneği’nin paydaşlığıyla gerçekleştirilen projede, Akdeniz bölgesindeki kırsal ve tarihi turizm rotalarında sürdürülebilir ve dirençli turizmin geliştirilmesi hedefleniyor.
PROJENİN DETAYLARI
Proje kapsamında Likya Yolu üzerindeki otel, pansiyon, kamping, bungalov, restoran, tekne turları, araç kiralama gibi birçok turizm işletmesiyle birlikte, bölgedeki acente ve rehberlerle de işbirliği yapılacak. Bu süreçte, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik anket ve araştırma çalışmaları, eğitimler, mentorluk ve danışmanlık hizmetleri sunulacak. Ayrıca, dijital haritalama, markalaşma ve çevresel farkındalık yaratma gibi faaliyetlerle bölgedeki turizm ekosistemi güçlendirilecek. Toplam bütçesi 2 milyon Euro olan ve 3 yıl sürecek olan DETOUR projesi, işletmelerin ve KOBİ’lerin dijital dönüşümünü destekleyerek sürdürülebilir turizm modelleri geliştirmeyi amaçlayacak.
LİKYA YOLU’NDA DOĞA TAHRİBATI ENDİŞESİ
Ancak proje tanıtım toplantısına katılan dernek ve vatandaşlar bölgenin imara açılması ve doğa tahribatının yaşanması karşısında endişelerini dile getirdi. Proje hakkında fikirlerini dile getiren Kaş Çevre ve Kültür Derneği Başkanı Ahmet Murat Akoy, Mevcut kanunların ve uygulamaların yetkili kurumlar tarafından uygulandığı takdirde projenin bölgede yaşayan vatandaş ve gelen turistler için kolaylık sağlayacağını söyledi.
MOBİL UYGULAMA KULLANICILAR İÇİN BÜYÜK KOLAYLIK OLUR
950 işletmenin2 milyon Euro bütçeli bu yatırımdan faydalanmasına ilişkin konuşan Akoy, “Böyle bir ufak matematik yaptığımız zaman aslında her işletmeye 2 bin Euro’luk bir bütçe ayrılacak. Bu Türk lirasında toplam 80 bin liraya denk geliyor. Yani bu rakamlar işletmelerin büyük bir şekilde kapasitelerini arttırabileceği rakamlar değil. Fakat 950 işletmenin bir aplikasyon kurularak oraya entegre edilmesi tabii ki iyi olur. Likya Yolu’nda yürüyüş yapanlar için de olumludur. Yürüyüşçülerin kendi programlarını daha iyi yapmak için nerede konaklayacağını, nerede su içebileceğini, nerede yemeğe ulaşabileceğini, nerede yatabileceğini öğrenmesi açısından iyi bir programla böyle bir aplikasyon yapılması yolun kullanımı kullananlar için daha kolaylaştırır” ifadelerine yer verdi.
YAPILAŞMANIN ÖNÜNÜ AÇAR MI?
Projenin bölgede betonlaşmayı artırıp artırmayacağı sorusuna da cevap veren Akoy, “Kaş özelinde konuşursak bu yolun geçtiği noktaların çoğu özel çevre koruma bölgesi ve sitlerden geçiyor. Bu alanların da korunması Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın hükmünde. Fakat bakanlığın yapılaşma babında konuşuyorum. Bu alanları çok koruyamadığını biliyoruz. Yani bizim bakanlığın kendi resmi olarak yaptığı çalışmalarda 3 bin 500’ün üzerinde kaçak yapılaşma olduğunu görüyoruz. Sadece Kaş’taki alanlarda ve sit alanlarının içinde. Fakat bunların yıkılması için herhangi bir icraatta bulunmamış bakanlık ya da yapılırken herhangi bir cezai işlemleri uygulamamış. Çünkü normalde bu alanların hiçbir şekilde yapılaşmaya açık olmaması gerekiyor. Fakat burada görüyoruz ki kurumlar kanunları uygulamayınca ya da kanun uygulaması gereken kanunları göz ardı edince böyle bir yapılaşma gerçekleşebiliyor. Burada da öyle bir şey olabilir” dedi.
SORU İŞARETİ HEP AKILLARDA KALACAK
Eğer ki bölgede çok ciddi bir yürüyüşçü sayısı artışı gerçekleşmesi takdirde imar baskısının olabileceğini söyleyen Akoy, “Tabii ki bu imar baskısı yaratır. Fakat imar dediğimiz şey özel bölgelerde, koruma alanı bölgelerinde Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın hükmündedir. Diğer bölgelerde belediyenin hükmündedir. Ve o yüzden de burada zaman içinde bir imar planlaması yapılmasına sebep olacak kadar bir artış olursa tabii ki belediyeler ve bakanlık bir planlama yapabilir. Oradaki konaklama birimlerini artırmak amaçlı çalışabildiler. Ama onun dışında dediğim gibi illegal bir baskıya istinaden illegal bir yapılaşma olursa da yine Çevre Şehircilik Bakanlığı bundan sorumludur. Tabii ki Türkiye şartlarında orada oluşan turizm pastasından pay almak isteyenler olacaktır. Bizim de sizin de aslında soru işareti olduğumuz konu o? Yani kanunlar uygulanır mı? Orada öyle bir turizm potansiyeli gerçekleşirse o alanlar nasıl korunur? O hep soru işareti olarak kalacak bir konu aslında” ifadelerini kaydetti.